Emre Özkapı

2009, 27 Ekim Emre Özkapı – SK grubuna email geldi       Addio Lugano Bella – Hoşçakal Güzelim Lugano, Bonanno, Christos! ve biriciklerden sadece birisi ben Emre Özkapı Irak’ın 2003 yılında İşgali ile birlikte öldürülen insanları, hayvanları ve bir bütün olarak yaşamları düşünelim, kısa bir süre… Yeryüzünün bir çok noktasındaki ve ayaklarımızı bastığımız topraklardaki Devlet ve

2009, 27 Ekim Emre Özkapı – SK grubuna email geldi

 

 

 

Addio Lugano Bella – Hoşçakal Güzelim Lugano, Bonanno, Christos! ve biriciklerden sadece birisi ben

Emre Özkapı
Irak’ın 2003 yılında İşgali ile birlikte öldürülen insanları, hayvanları ve bir bütün olarak yaşamları düşünelim, kısa bir süre…

Yeryüzünün bir çok noktasındaki ve ayaklarımızı bastığımız topraklardaki Devlet ve başka kurumsallaşmış güç birlikleri tarafından ırkçı, militarist ve iktidar aşkıyla öldürülmüş, ölümü hayatın karşısına koyanların ve ölümlülüğünü unutanların yaptıklarını düşünelim bir an olsun ve bir kere daha…

Cezaevlerindeki tutsak “terörist çocuklarımızı” düşünelim, dehşetli bir cesaretle polise taş atan ve kapatılanları düşünelim… Dünya’daki 1 milyon çocuk mahkumu düşünelim… 10 milyon cezaevindeki tutsakları ve dışarıdaki savaş tüccarlarını, kitlesel katilleri… Cezaevlerinin kendisini düşünelim, ne gerek var ki?

Sokaklarda yaşayan ve “demokratik açılımın”da bir parçası olarak cezaevlerine kapatılmak istenilen, potansiyel terörist “tinercileri” ve kapatmak isteyenleri düşünelim, çok değil kısa bir an.

Dört milyon çalan 15 yaşındaki bir “dehşet saçan hırsız” ile, seri tecavüzcü “ünlü müzisyeni” aynı dört duvar arasına kapatanları ve cezaevleri saçmalığını düşünelim yine kısaca…

Yapılmak istenilen barajları, şehirlerdeki tıkıldığımız evleri, bazen fabrikaları, atölyeleri düşünelim biraz olsun.

ABD’deki endüstriyel çiftliklerdeki kapatılan ve işkence gören domuzların sıkıştırıldığı yaşam koşulları yüzünden yani yaratılan hastalıklardan birisi olan Domuz gribinin öldürdüğü ve sayısı 5 bin’e yaklaşan ölümleri ve 6 yıl önce ilk çıktığından şimdiye kadar artan %300 artmış olan hisseleri ve sahiplerinden birini düşünelim mi? Donalds Rumsfeld’in de sahibi olduğu “sağlık şirketini”?

Blackwaters çokuluslu özel güvenlik ordusunun yasal olarak katlettiklerini düşünelim, Irak’ta, aylık binlerce dolar maaş alan bir çok ulustan “işçilerini” düşünelim…

Filistin, Aşkım Benim, Alfredo Maria Bonanno (İngilizce buradan http://zinelibrary.info/files/Palestine.pdf indirebilirsiniz…)

Filistin aşkım benim diyen ve ellerindeki taşlarla ırkçı ve militarist saldırılara direnenlere saygı ve sevgi ile dayanışmasını ifade eden Bonanno’yu, Vicdani retçileri, askere gitmeyen itaatsiz yahudileri, insanların insanlara ve insanların hayvanlara yaptığı zulme ortak olmayacağını söyleyip askere gitmeyen ve dün cezaevine kapatılan Efi Brenner ve Or Ben-David’i.

Duvara Karşı Anarşistler

İsrail terörizmine karşı çıkan Queerleri, muhtemelen kimliğini taşıdığı “kendi devletinin” duvarlarına neşeyle saldıran, sınır tellerini kesen ve 18 eylül’de Irkçı Ayrım duvarının bloklarından tonlarca ağırlıktaki birisini öfkenin neşeli dansıyla yıkmayı başaran, kapıları ve duvarları iktidarlara dilenmeden açan “duvara karşı anarşistleri” düşünelim. Arkasından da “one minute” showları ve sonrasında stratejik dost olan otoriteleri, “yüksek ve karşılıklı milli menfaatleri” ve tümünün yarattığı ezilenleri bilinen tarihteki ezilenlerin yıkıntıları üzerine kurulmuş iktidarlarla birlikte, düşünelim samimice.

Ekonomik kriz adı altında kendi yalanlarını ve krizlerini üretip kediyi başka bir renge boyamaya çalışanları ve krizden kar edenleri, mesela Türkiye’deki karlarını 2-3 katına çıkartmış bankaları düşünelim.

Sonra, tek bir kişinin burnunu bile kanatmadan, Yunanistan’da bir bankadan para alma “hakkını” kullanan Christos’u ve ona yardım ettiği söylenen Bonanno’nun işkence mekanına kapatılmasını; “banka kurmanın kutsal olarak korunmaya çalışıldığı bir dünyada banka soymanın suç olup olmadığını bir kere daha düşünelim.” Suç ya da değilin ötesindeki otoriteleri ve güç ilişkilerini de düşünelim.

Soruya verdiğimiz kendi çoktan seçmeli olan cevaplarımız, aynaya bakarken kendi yüzümüze samimiyetle bakabilmemizi sağlayabilecek kendi cevaplarımız da olabilir, hala bu dünyanın efendisi olduğunu sanan, dik ve kendini beğenmiş bir bakışta olabilir.Ya da ilk yazdığı şiirlerinde ve pratik isyancılığıyla herkes tarafından dışlanan “Hz. Muhammed”in dillendirdiği ve Kur’ân(Okuma) ‘da yazılı olan “Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rab’larının huzurunda toplanırlar.”ı hatırlayalım. ABD’de ve dünyanın pek çok yerinde eylemleriyle hapishanedeki hayvanları kurtaran ve işkencehane “bilimsel labaratuarları” güncel ve uygar putları neşeyle yakan, yıkan, ABD yasalarına göre “terörist” ALF(Hayvan Özgürlük Cephesi)’yi hatırlayalım.

Cezaevi’ne kapatılmış 73 yaşındaki Alfredo Maria Bonanno şimdilik kısacık sözünü söylesin;

“Bekleme, kuşkular, sosyal barış düşleri, küçük ödünler ve naiflikle işimiz bitsin artik. Kapitalizm dükkanlarında bize satılan her tür mecazi süprüntü ile. Her şeyi, en ince detayına kadar açıklayan büyük analizleri bir kenara bırakalım. Sağduyu ve korku dolu dev ciltleri. Demokratik ve burjuvaca tartışma ve diyalog, münazara ve kongre, mafyöz patronların aydınlanmış yetenekleri yanılsamalarını bir kenara bırakalım. Burjuva iş etiğinin yüreklerimize kazıdığı bilgeliği bir kenara bırakalım. Bize fedakârlık ve itaat öğretmiş yüzyılların Hıristiyanlığını bir kenara bırakalım. Rahipleri, patronları, devrimci önderleri, daha az devrimci önderleri, hiç devrimci olmayan önderleri bir kenara bırakalım. Sayıları, nicelik yanılsamalarını, pazar yasalarını bir kenara bırakalım. Bir an zulmedilenlerin tarihinin yıkıntıları üzerinde oturalım ve düşünelim.”

Silahlanmış Neşe, 1977

En sonunda, kendimiz olabilmeyi bir kere daha düşünelim. İyi ve kötünün ötesinde iyi ve kötüyle birlikte yaşayarak kendimiz olalım. Sözü çok uzatmadan, kendim olabilmek için ve iktidar makinaları için ne sol, ne sağ, ne liberal, ne sosyalist, ne komünist, ne de “beyaz”, ahlakçı anarşist grupçuklarda ve hiçbir devlette askerlik yapmayacağım; mülkiyetinin, düzenin, iktidarlarının ve kendi benzerlerinin varlığını korumayı “ahlaksız” bir şekilde, etik olmasa da, hemen her koşulda birincil atfeden, varlığı için biricik yaşamları sistematik biçimde yok eden; görünür ve görünmez duvarlar ardına kapatan ve işkence yapanların otoritelerini tanımıyorum. Uygarlığınız sizin olsun, hayat “bize” yeter, öyle değil mi?

ve Selamlar sevgili bonanno!

http://www.gumuslukakademisi.org/1/index.php?option=com_content&view=article&id=285%3Aaddio-lugano-bella-hocakal-guezelim-lugano-bonanno-christos-ve-biriciklerden-sadece-birisi-ben&catid=36%3Aemre-oezkap&Itemid=102〈=tr

Addio Lugano Bella (Hoşçakal Güzelim Lugano! )

ya da

Alfredo ve Christos yalnız değil! Ne güzel ki varsınız!

Elveda güzelim Lugano,

Suçsuzca kovulduğum

Tatlı “yurdum”.

Anarşistler şimdi ayrılıyorlar

şarkı söyleyerek

kalplerindeki umutla.

Sömürülenler için,

sizin için işçiler;

bizim için,

suçlular gibi zincirlenmişler için.

Evet bir ideal henüz

ama aşkın ideali.

“İsimsiz” yoldaşlar;

arkadaşlar,

hayata bağlı olanlar,

Güçlü insanlar gibi anlatın.

Sizden istediğimiz

bir rövanş bu.

Siz burjuva cumhuriyeti,

Bizi buradan defettiniz,

Rezil ve kepaze yalanlarınızla

ve bir gün utanacaksınız.

Bugün suçluyoruz sizi,

geleceğin yüzüyle.

Durmadan sürgün edileceğiz,

yurttan yurda göçeceğiz;

barışı destekleyerek,

ve savaş ilan ederek.

Barış, ezilenler arasında

savaş, tüm zorbalara!

Helvetia, sizin hükümetiniz,

kölesi yapıyor herkesi

başka birine.

Kırıyor geleneklerini

cesur insanların

ve efsaneyi yaralıyor

Sizin William Tell’inizi…

Hoşçakalın sevgili yoldaşlar,

Lugano’nun arkadaşları,

Hoşçakalın; beyaz, karlı,

Ticinese dağları.

Gezgin şövalyeler

Kuzeye gittiler.

Söz: Pietro Gori, 1800’lü yılların sonu – Müzik: Anonim

http://globaldisaster.blogspot.com/
http://yabanil.net

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org