Nihai karar için Vicdani ret davası 11 Ekim’e ertelendi..

Vicdani reddini açıklayarak 2009 yılından itibaren seferberliğe gitmeyi ret eden Kıbrıslı Murat Kanatlı’nın askeri mahkemede görülen davası sürüyor.


20.09.2018
Kanatlı ile ilgili bugün görülen dava nihai karar için 11 Ekim’e ertelendi..

Murat Kanatlı, davanın görüşüldüğü sırada basına yaptığı açıklamada aleyhine getirilen davada tüm iç hukuk yollarının tükendiğini belirtti.

Kanatlı ‘Muhtemelen diğer kararlarda da gördüğümüz gibi hapislik cezası olacak bunun ne kadar olacağını iki hafta sonra göreceğiz’ diyerek üzgün olduklarını belirtti.

Kanatlı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki sürecin ise devam ettiğini belirtti.

Vicdani rettin hükümet programında bulunduğunu ve buna hükümette olan bütün partilerin olumlu görüş belirttiğini kaydeden Murat Kanatlı, hükümetin bir yıldır bu konuyla ilgili adım atmaması nedeniyle iki hafta sonra yeniden bir insan hakları ihlalinin ortaya çıkacağını, bunun sorumluluğunun da siyasilerde olduğunu söyledi.

Kaynak: Detay Kıbrıs

**

Vicdani Ret davası: Askeri mahkeme süreci başladı

2011 yılında seferberliğe gitmeyi redden ve vicdani reddini açıklayan Murat Kanatlı’nın davası bugün askeri mahkemede görülmeye devam etti.

Bugün görüşülen dava 11 Ekim tarihine ertelendi. 11 Ekim tarihli duruşmada karar açıklanma olasılığı yüksek.

Kanatlı, hükümetteki siyasi partilerin programında vicdani ret hakkının olmasına rağmen, göz göre göre bir insan hakkı ihlaline daha gidildiğini belirterek, sorumluluğun siyasi partilerde olduğunu vurguladı.

Vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu ve Haluk Selam Tufanlı’nın davaları ise 18 Ekim’de görüşülecek.

Eylül 20, 2018

Kaynak: Gazedda Kıbrıs

**

11 Ekim kritik bir tarih – Murat Kanatlı

21.09.2018
Vicdani ret davalarında yeni bir süreç daha başladı, 11 Ekim tarihinde benim dava görüşülmeye başlanacak, o gün dava neticelenebilir ve ceza verilebilir… Haluk Selam Tufanlı ve Halil Karapaşaoğlu davası ise 18 Ekim’de görüşülecek… 11 Ekim kritik bir tarih, iç hukuk açısından olası tüm imkanlar denendi, en son 2. kez gidilen Anayasa Mahkemesinden de davalar geri Askeri Mahkemeye döndü. 11 Ekim’de duruşma yapma koşulları da mantıklı değil çünkü 2011’de açılan davanın 2014 yılındaki duruşmasında vicdani ret üzerine söylenebilecek her şey söyledik, zaten bizim iddia ettiğimiz her şey hem Anayasa Mahkemesi kararında hem de Meclis Dilekçe Komisyonu raporunda var, duruşma yapıp ayni şeyleri kopyala yapıştır yeniden mahkeme tutanağına geçirmenin teknik mantığı yok, bu nedenle 11 Ekim günü mahkemenin kararını dinleyeceğiz… Mahkeme kararı ne olur? Bunu bugünden yüzde yüz söylemenin imkânı yok, 2011’deki dava için 10 gün hapislik dediydi, şimdi 2010 ve 2011 için karar okuyacak, ne deyecek, bilemeyiz…
Ama tane tane gene durumu anlatayım ki sorun nerde daha iyi anlayalım…
1- 2009’da seferberliğe gitmeye reddettim, 2011 yılında dava açıldı, 2011 yılının Aralık ayında dava Anayasa Mahkemesine havale edildi. Benim dava Haziran 2011’de başladı, ilk kez düşünce ve vicdan özgürlüğü ihlali yapıldığı tespiti ile Bayatyan davasında Temmuz 2011 yılında Ermenistan AİHM’de mahkum oldu. 2012 yılı yaz ayında ise Halil Savda ve Mehmet Tarhan davalarında AİHM ilk kez dini konular dışındaki gerekçelerle vicdani retlerini ilan edenleri mahkum ettiği için Türkiye’yi suçlu buldu.
2- Ekim 2013 yılında Anayasa Mahkemesi kararını açıkladı ve vicdani ret hakkının olduğu söyledi, konunun Anayasa ile çelişki oluşturmadığını belirtildi ve lütfen bu kısmı dikkatli okuyun, Anayasa Mahkemesi D. 2/2013 Sayılı Kararında “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önerdiği gibi, askeri hizmet yerine sivil kamu hizmeti yapılmasına olanak tanıyan bir düzenlemeye iç hukukta yer verilmesi, tamamı ile yasa koyucunun, yani yasama organının değerlendirme ve takdirindedir” dedi. Türkçesi ‘meclis eğer isterse bunu düzenlesin’ dedi. Elbette tek bunu da söylemedi, kararda “Vicdani retçi statüsünün ve bu statüye kabulle ilgili esas ve usullerin Askerlik Yasası’nda veya başka bir yasada düzenlenmemiş olması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bir eksiklik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf devletin Sözleşme altındaki yükümlülüğünü ihmali olarak görülmekte ve bu eksiklik nedeniyle askerlik hizmetine karşı olan vicdani retçilerin cezalandırılmaları, kişilerin Sözleşme’nin 9. maddesinde yer alan özgürlüklerine müdahale olarak değerlendirilmektedir” uyarısını da yaptı, yani ‘düzenleme yapmazsanız AİHM tarafından mahkum edilebilirsiniz’ da dedi!
3- Meclise verdiğimiz dilekçe üzerine toplantılar yapan Dilekçe Komisyonu, üyesi olan milletvekillerinden Fazilet Özdenefe, Dr. Esat Ergün Serdaroğlu, Dr. Hüseyin Erçal, Dr. Ahmet Kâşif’in oybirliği görüşü ile 5 Ekim 2017 tarihli raporunda Anayasa Mahkemesi kararındaki görüşler aktarıldı, raporun son kısmında ise “Komitemiz, konuya göstermiş olduğu önem nedeniyle tüm yukarıdakiler ışığında, Başbakanlığa bu çerçevede konuyu hassasiyetle değerlendirme ve ilgili girişimleri başlatmayı tavsiye etme kararı almıştır” dendi. Yani Meclis Anayasa Mahkemesinin söylediği bir yasal düzenlemeyi yapması için yürütmenin başına tavsiye kararını iletti.
4- 2018 yılın başında yeni kurulan 4’lü koalisyon vicdani ret hakkının yasallaşmasını hükümet programına da koydu! Ancak bugüne kadar henüz ilerleme sağlanamadı…
5- Anayasa Mahkemesi yasa koyucuya, yasa koyucu da hükümete ilettiği ‘yasal düzenleme yapılması’ tavsiyeleri bugüne kadar geldi, burda soru şu, şeker suya mı düştü de Başsavcı ille bizimle ilgili davaları sonuçlandırmak istemektedir? Anayasa Mahkemesi kararı açıktır, bunun AİHS 9 çerçevesinde ihlal olacağını vurguluyor, yasa koyucu değişiklik için girişim yapıyor ama Başsavcı ille vicdani retçileri daha mahkum etmek için uğraşıyor. Peki, meclis henüz açılmadı, yasa koyucu irade göstermesine rağmen yasayı geçiremeyecek ama biz mahkum olduktan sonra örneğin Kasım ayında yasa geçerse bu hak ihlalinin sorumlusu Başsavcı olmayacak mı? Meclisin Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen yasal düzenlemeyi beklemek için gerekirse yeniden açmak kaydı ile davaları geri çekmesinde teknik sorun yokken Başsavcılığın davaları Askeri Mahkeme gündeminde tutmasını konuşmamız gerekmez? Adli tatilde, meclisin de tatilde olduğu bir zamanda Haluk ve Halil Ağustos ayında Askeri Mahkemeye gidip gelmeye devam etti, sizce bu normal mi?
Başsavcı neden dava açar? Kamu düzenini korumak ve kamu yararı için, değil? 3 vakte kadar, bu, 3 gün de olur, 3 ay da olur, yasa değişince suç olmayacak bir konu için, dava açıp birilerini mahkum etmenin nasıl bir kamu düzenini korumak veya kamu yararı olabilir?
6- İlkbahar aylarında Anayasa Mahkemesinde ikinci davanın da sonuçlanacağını bilerek hükümetteki siyasi partilerle durumu bilgilendirme toplantıları yaptık. Tümü iyi niyetli yaklaştı ama biz ısrarla tüm toplantılarda durum aciliyetinin altını çizdik, şimdi geldi 11 Ekim tarihi kapıya dayandı, bu durumda çıkacak sonuçlardan siyasilerin sorumluluğu olmayacak mı?
7- Konu ayni zamanda AİHM gündeminde, ilk mahkum olduğum dava ile ilgili 19 Eylül tarihine kadar Türkiye’den savunma istendi… Konunun bir de bu ayağı mevcuttur…
*- Bonus başlık ise Anayasa Mahkemesi kararına ek görüş yazan daha sonra Yüksek Mahkeme başkanı olan Şafak Öneri’nin görüşüdür, ek görüş şöyleydi: “Sayın Başkanın kararında ulaştığı sonuca aynen katılırım. Sorunun Anayasal nitelikli olmadığı, yargılama yetkisi kullanan Mahkemeler tarafından, uluslararası sözleşme hükümleri ile iç hukuk hükümlerinin çatışması halinde uygulanması gereken ilkeler çerçevesinde (Bak: YİM 119/2003) çözümlenmesi gerektiği kanaatindeyim” denmişti yani Türkçesi uluslararası sözleşme hükümlerinin bu durumda dikkate alınarak Askeri Mahkemenin karar verebileceğine dair bir ek görüş, bu da başka bir tartışmayı gündeme getirmektedir, bir yerde dursun…

11 Ekim’e doğru konunun doğru anlaşılması için yazdım, çünkü sonuç ortaya çıkınca “şimdi zamanımıydı” gibi eleştiriler olma ihtimali yüksek, da eldeki mevcut durum da bu!

Kaynak: https://www.facebook.com/muratkanatli2018/posts/1923233727769122

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org