Nusaybin örneği; çatışmalar nereye? – Metin Gürcan

22 Temmuz’dan bu yana şehit olan 350’yi aşan güvenlik personelinin yaklaşık %15’i son 15 günde ve Nusaybin’de şehit oldu. Bu oran bile Nusaybin’deki çatışmaların şiddetini göstermesi açısından yeterli.

14 Nisan 2016
Hem Ankara hem de PKK yaklaşan baharda yaşanması kuvvetle muhtemel büyük çaplı çatışmalar için yoğun bir hazırlık içinde. Sahadaki bu hazırlıklar ne yazık ki devam eden çatışmaların gelen baharla şiddetlenerek büyüyeceğini, hatta diğer bölgelere de yayılabileceğini gösteriyor. Öncelikle baharın gelmesi halen ağır kış şartlarının devam ettiği bölgede karların erimesi, ağaçların yapraklanması ve bol yağışlı ve sisli günler demek. Bu meteorolojik şartlar PKK’ya mobilite ve kuvvet kaydırma için büyük imkan sunuyor. Bu gerçeği çok iyi bilen güvenlik güçleri de yoğun bir tempoda yaklaşan bahara yönelik yeni bir tertiplenme için hazırlanıyor.

Aslında Nusaybin’de yaşanan çatışmalar baharda gelmesi kuvvetle muhtemel yeni çatışma dalgasına dair önemli ipuçları sunuyor.

Güvenlik güçleri şu ana kadar 1. dalga olarak Cizre, Silopi, İdil ve Sur’da operasyonlar yaptı ve buralardaki hendek-barikatlar temizlendi. Sayın Başbakan hem Silopi’de hem de Sur’da ‘görev tamam’ mesajı verdi ve ‘çatışma sonrası yeniden inşa ve imar’ sürecine geçildiğini açıkladı. Ancak Silopi’de geçen hafta yaşanan çatışmalar, Cizre’de artan PKK hareketliliği PKK’nın dağ kadroları ile YDG-H’lilerin bir bölümü ‘etkisiz hale getirilse’ de buharlaşan bir bölümünün ise tekrar bu kent merkezlerine geri döndüğünü gösteriyor.

PKK bahar tertiplenmesi kapsamında Türkiye içindeki dağ kadrolarının sayısını arttırıyor. Son raporlara göre PKK özellikle halen çatışmaların devam ettiği Nusaybin, Şırnak ve Yüksekova’daki sıkışmışlığı aşmak için şu an sakin görünen Van bölgesine ve kırsal alanlara doğru eylemlerini taşıyabilir. Ayrıca başta Ankara ve İstanbul gibi metropoller olmak üzere Türkiye’nin batısında da eylemlere yönelebilir. Yine Silopi, Cizre, İdil ve Sur’da yaşanan ilk dalga çatışmalardan iyi dersler aldığı gözlenen PKK’nın kent çatışmalarında tank ve zırhlı araç avcılığı, keskin nişancı kullanımı, El Yapımı Patlayıcı (EYP) döşeme, tünel kazma gibi farklı teknikleri birbirlerini destekler şekilde kullanmaya çalıştığı gözleniyor.

Çatışmaların yeni düğüm noktası: Nusaybin

Son 15 günde 50’ye yakın güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği 90 bin nüfuslu Nusaybin (Göç nedeniyle ilçede kalan sivil miktarı 30 bine kadar düştü) şu günlerde çatışmaların en yoğun yaşandığı yer. Dikkat edin: 22 Temmuz’dan bu yana şehit olan 350’yi aşan güvenlik personelinin yaklaşık %15’i son 15 günde ve Nusaybin’de şehit oldu. Bu oran bile Nusaybin’deki çatışmaların şiddetini göstermesi açısından yeterli.

Suriye sınırında olan ve Kamışlı’nın bitişiğinde olan Nusaybin’de öncelikle çatışmanın mekanı 1. Dalgadaki Cizre, Sur ve Silopi’den farklı. Nusaybin’de 4-5 katlı sağlam betonarme binalar ile geniş caddeler bulunuyor. Bu mekânsal farklılık hemen çatışmalara yansıyor. Örneğin, Silopi, Sur ve Cizre’nin dar sokaklara döşenen hendek barikatlar ile bunların civarındaki El Yapımı Patlayıcılar (EYP) nedeniyle sokaklarda yaşanan çatışmalar Nusaybin’de binaların içinde yaşanıyor. Bu PKK’nın kullandığı yeni bir taktik. Cizre’de sokaklarda çatışan PKK’lılar 1. dalgada hakim bölgelerden yapılan tank atışlarının etkinliğini görünce ‘çatışmaları nasıl bina içlerine çekeriz’e kafa yoruyorlar. İşte Nusaybin’de PKK güvenlik güçlerini bina içlerine bu nedenle çekmeye çalışıyor. Bir de Nusaybin’de kullanılan El Yapımı Patlayıcıların (EYP) hem sayısı çok daha fazla hem de her birindeki patlayıcı miktarı arttırılmış durumda. Yol kenarına döşenen 80-100 kg. patlayıcı içeren bu EYP’ler Nusaybin’in sokaklarına giren Kobra zırhlı araçlara büyük zararlar verebiliyor. Bir de PKK Nusaybin’de ilk kez bina temellerine döşenen yüksek miktardaki patlayıcılarla bina içine çektikleri veya binayı temizlemek için içeri giren güvenlik güçlerine yönelik saldırılar düzenliyor. Nusaybin’de 30 küsur yıllık terörle mücadelede ilk kez bina göçüğü altında kalarak şehit olan güvenlik personelimiz var.

Nusaybin’de PKK sağlam 5-6 betonarme binanın bir araya geldiği bir bölgeyi ‘tahkimli bir direnek bölgesi’ şeklinde hazırlıyor. Her bir binayı diğerlerine, bu tahkimli direnek bölgelerini ise diğer bölgelere tünellerle de irtibatlıyor. Bu tahkimli bölgelerin giriş ve çıkışları ile her bir binanın içini yüzlerce kilo patlayıcı içeren EYP’lerle, keskin nişancılarla ve tanksavar roketleri ile kapatıyor. İlginç bir not: PKK’nın Nusaybin’de artık klasik RPG-7 roketatar değil de Suriye’den getirdiği M 79 OSA roketatarlar kullanmaya başladığı ifade ediliyor. Bu direnek bölgeleri nedeniyle 1. Dalgada Cizre-Sur-İdil-Silopi temizlenebilirken Nusaybin temizlenemiyor. Çünkü yoğun tank atışlarına rağmen sağlam ve çok katlı binalar yıkılmıyor. Nusaybin’deki bu yeni ‘hal’ kent çatışmalarının bir üst evresi. Yani Nusaybin’de aslında klasik ‘meskun mahallerde harekat’ın ötesinde bir durum var. Böyle bir durumda aslında bir konvansiyonel savaş ortamı olsa yapılacaklar belli. Bu tahkimli direnek noktaları önce yoğun hava bombardımanları, sonra taaruz helikopterleri ve 203 mm.lik obüs ve büyük çaplı Çok Namlulu Roket Atar (ÇNRA)’lar ile yumuşatılır, bir süre kuşatma devam eder ve en sonunda yaya birlikler temizlik için içeri girer. Ama Nusaybin’de bu durum mümkün değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Nusaybin hakkında “Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması zaten oturulacak hale gelmeyen yerleri uzaktan imha noktasına gidilmelidir. Buralar tamamen yıkılıp sıfırdan inşa edilmeli. Hiçbir polisimizin, askerimizin değil canını serçe parmağını dahi oradaki beton ve demir yığınlarına değişmeyiz. Çünkü son zamanlarda çoğunlukla bu sebepten şehit verdiğimizi görüyoruz” dedi. İşte Nusaybin için ilk kez gündeme gelen ‘UZAKTAN İMHA’ ihtimali 22 Temmuz’dan bu yana yaşanan çatışmalarda yeni bir şiddet eşiğine gidişin habercisi. Kısaca betonarme olan ve sağlam dolgu malzemesi ile takviye edilmiş Nusaybin’deki bu binaların tank ve 155 mm.lik topçu atışları ile imha edilmeleri pek de mümkün gözükmüyor. Bu binaların uzaktan nasıl imha edilebileceği sorusuna kafa yoran güvenlik kaynakları halihazırda 4 yaklaşımın üzerinde duruyor.

Bunlardan ilki bu sokakların hava kuvvetlerinin uçaklarından atılan lazer güdümlü 2000 librelik MK-84’ün bir benzeri olan Nüfuz Edici Bomba (NEB) mühimmatı ile imha edilmeleri. (Bu hava bombardımanları mümkün ama Türkiye içinde uçakların bombaladığı bir kent merkezi hem iç kamuoyu hem de uluslararası kamuoyuna çok da açıklanabilecek bir durum değil.)

Diğer alternatif ise bu sokakların yönelik 203 mm.lik obüslerin yoğun ateş toplamaları ile imha edilmesi.

Son hal tarzı ise bu sokaklara tanklar korumasında girecek zırhlı kepçelerle binaların yıkılması.

Bir diğer alternatif ise ilçeye yönelik kuşatmanın devam etmesi ve çatışmaların yaşandığı mahallelere girmek yerine beklemek. Bu yaklaşımda içeridekiler personel kayıpları ve lojistik sıkıntı çekmesi ve en sonunda teslim olması amaçlanıyor. Ancak Nusaybin’de uzayan çatışmalar konusunda toplumda giderek artan hassasiyet ve Ankara’nın siyasi baskıları nedeniyle bu ‘kuşat-bekle’ stratejisine çok da sıcak bakılmıyor. ‘Nusaybin’i kuşatmaya alıp bekleyelim mi yoksa bir an önce temizlensin mi?’ Bu kritik soruya Ankara’da beliren cevap: ‘Hemen temizlensin’ şeklinde. Ama bu ‘acelecilik’ nedeniyle hatalar yapılması ihtimali de ortaya çıkıyor. Günün sonunda ise en hayati soru şu ‘Peki temizlendikten sonra ne olacak?’ İşte bu soru askeri operasyonların ötesindeki SİYASİ BOŞLUĞA işaret eden bir soru.

Sonuç olarak Nusaybin örneği gösteriyor ki Türkiye’nin Güneydoğusunda yaşanan çatışmalar büyüyerek çok daha geniş kapsamlı ve kirli hale geliyor. Çatışmalarda tanklarla ağır zırhlı araçların, tanksavar silahlarının, keskin nişancıların ve EYP’lerin etkisi de giderek artıyor. Böyle olunca çatışmaların yarattığı yıkım da büyüyor. Yerelde karar alma yetkililerinin askere devri ile de çatışmalar giderek ‘askerileşiyor’ ve savaş uçaklarının kullanılması alternatifi dahi gündeme gelebiliyor. Daha da kötüsü henüz ufukta bu operasyonların nasıl, hangi mekanizmalarla ve ne kadar sürede siyasi bir sürece dönüştürüleceğine yönelik bir yol haritası yok. Devam eden operasyonlardan elde edilmesi beklenen kazanımların nasıl, hangi mekanizmalarla ve ne zaman bir siyasi yol haritasına dönüştürüleceğine yönelik bu belirsizlik en başta bölgede çatışmalardan mağdur sivil halkı düşündürüyor. Ve ne yazık ki giderek daha da YAPIŞKANLAŞAN kent çatışmaları nedeniyle yaklaşan bahar Güneydoğu’da daha çok sevinç ve mutluluk değil de daha çok endişe ve korku anlamına geliyor.

http://t24.com.tr/yazarlar/metin-gurcan/catismalar-nereye-nusaybin-ornegi,14321

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org