Osman Murat Ülke, AİHM’in “yakalamama kararı”na rağmen “firar” gerekçesiyle ifadeye çağrıldı

“görüyoruz ki, aradan 11 yıl geçmiş olmasına rağmen bireysel ve genel önlemlerin hiçbiri yerine getirilmediği gibi, bu soruşturma sürdürülerek hukuka ayak sürümenin bir adım ötesine geçilmiştir, hüküm artık açıkça ihlal edilmektedir.”

Vicdani retçi Osman Murat Ülke ifadeye çağrıldı

Vicdani retçi Osman Murat Ülke ifadeye çağrıldı. AİHM’e açtığı davayı kazandığını hatırlatan Ülke, “Aradan 11 yıl geçmiş olmasına rağmen bireysel ve genel önlemlerin hiçbiri yerine getirilmediği gibi, bu soruşturma sürdürülerek hukuka ayak sürümenin bir adım ötesine geçilmiştir, hüküm artık açıkça ihlal edilmektedir” dedi.

Nuray Pehlivan
İZMİR – 2014 yılında AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararı gereği askeri yargıç tarafından hakkında “yakalamama kararı” çıkarılan vicdani retçi Osman Murat Ülke, Bilecik Savcılığı tarafından firar soruşturması gerekçesiyle ifadeye çağrıldı.

Bilecik Savcılığı’nın soruşturma isteği ile ifadeye çağrıldığını ifade eden Osman Murat Ülke, dosya konusu firar iddiasının 1999 yılına dayandığını söyledi. Ülke, İzmir Anafartalar Karakolu’nda verdiği ifadesinde şunları söyledi:

‘SÜREÇ YAYINLADIĞIM YAZIDAN SONRA BAŞLADI’

“Bu dosyadan ve Eskişehir Askeri Mahkemesi’nde görülmüş önceki davaların dosyalarından anlaşılacağı üzere konu aslında yinelenen bir firar veya emre itaatsizlikte ısrar eylemi veya birbirinden bağımsız bir dizi eylem değildir. Dokuz emre itaatsizlikte ısrar, iki firar ve iki halkı askerlikten soğutma dosyalarının tümü de tek bir kez verdiğim ve hala sadık olduğum vicdani ret kararına dayanıyor. Dolayısıyla bütün bu soruşturmaları ve davaları tek bir sürecin parçası olarak değerlendirmek gerekir. Bu sürecin asıl başlangıç noktası ise vicdani retten haberdar olduğum 1990 yılı ve konuyla ilgili yayımladığım bir yazıdan ötürü hakkımda 1992 yılında açılan halkı askerlikten soğutma soruşturmasıdır. Bir diğer deyişle bugün buraya yetişkinlik hayatımın tümünü kaplamış 25-27 yıllık bir süreçten ötürü çağrıldım.”

‘HÜKÜM ARTIK AÇIKÇA İHLAL EDİLMEKTEDİR’

Türkiye’nin AİHM kararını hala uygulamadığını belirten Ülke, şöyle devam etti:

“Dahası bu soruşturmanın açık olması ve ifadeye çağrılmış olmam, hem hükümetin bireysel önlemler konusunda verdiği sözlerle doğrudan çelişmektedir, hem de yerine getirmekte geciktiği hükmü açıkça ihlal ettiğini göstermektedir. Hükümet, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 2006 AİHM hükmünün gerektirdiği genel ve bireysel önlemleri yerine getirme konusunda defaatle taahhütte bulundu ki dönemin Dışişleri Bakanı’nın da bu hükme istinaden açıkça ifade ettiği gibi Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği hüküm zaten iç hukuk yerine geçmektedir. Ancak görüyoruz ki, aradan 11 yıl geçmiş olmasına rağmen bireysel ve genel önlemlerin hiçbiri yerine getirilmediği gibi, bu soruşturma sürdürülerek hukuka ayak sürümenin bir adım ötesine geçilmiştir, hüküm artık açıkça ihlal edilmektedir.”

Üç yıl önce AİHM hükmünün uygulanmamış olmasından ötürü Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunarak davacı olduğunu dile getiren Ülke ifadesini şöyle sonlandırdı: “Bugüne dek dosyanın açılmış olduğundan başka bir haber alamadım. Şu noktada talebim Bilecik Savcılığı’nın soruşturmayı derhal düşürmesi. Anayasa Mahkemesi’ne ise sürdürülemez bu durumu sonlandırmak düşüyor. Belli ki yürütme bireysel ve genel önlemleri uygulamakta sadece gecikmiş değil, bunları hayata geçirmeye hiçbir zaman gerçek anlamda niyetlenmemiştir.”

Kaynak: Gazete Duvar

**

Ülke’nin ifadesinin tamamı:

İzmir Anafartalar Polis Merkezi Amirliği’ne

Öğrenebildiğim kadarıyla Bilecik Savcılığı’nın 2017/2776 nolu soruşturma dosyası gereği ifadeye çağrıldım. Sanırım dosya konusu firar iddiasıyla 1999’a dayanıyor.

Bu dosyadan ve Eskişehir Askeri Mahkemesi’nde görülmüş önceki davaların dosyalarından anlaşılacağı üzere konu aslında yinelenen bir firar veya emre itaatsizlikte ısrar eylemi veya birbirinden bağımsız bir dizi eylem değildir. Dokuz emre itaatsizlikte ısrar, iki firar ve iki halkı askerlikten soğutma dosyalarının tümü de tek bir kez verdiğim ve hala sadık olduğum vicdani ret kararına dayanıyor, dolayısıyla bütün bu soruşturmaları ve davaları tek bir sürecin parçası olarak değerlendirmek gerekir.

Bu sürecin asıl başlangıç noktası ise vicdani redden haberdar olduğum 1990 yılı ve konuyla ilgili yayımladığım bir yazıdan ötürü hakkımda 1992 yılında açılan halkı askerlikten soğutma soruşturmasıdır. Bir diğer deyişle bugün buraya yetişkinlik hayatımın tümünü kaplamış 25-27 yıllık bir süreçten ötürü çağrıldım.

Vicdani ret gerekçelerime burada bir kez daha girmeyi gerekli görmüyorum. Geçmiş dosyalarda bununla ilgili onlarca sayfalık ifadelerim birikmiş durumda.

Şu anda asıl dikkat çekmek istediğim nokta Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin 2006 tarihli Ülke v. Türkiye AİHM hükmüne hâlâ riayet etmemiş olmasıdır. Dahası bu soruşturmanın açık olması ve ifadeye çağrılmış olmam, hem hükümetin bireysel önlemler konusunda verdiği sözlerle doğrudan çelişmektedir, hem de yerine getirmekte geciktiği hükmü açıkça ihlal ettiğini göstermektedir.

Yanımda getirdiğim belgelerden anlaşılacağı üzere hükümet Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 2006 AİHM hükmünün gerektirdiği genel ve bireysel önlemleri yerine getirme konusunda defaatle taahhütte bulundu, ki dönemin Dışişleri Bakanı’nın da ekteki belgelerden birinde bu hükme istinaden açıkça ifade ettiği gibi Anayasa’nın 90. maddesi gereği hüküm zaten iç hukuk yerine geçmektedir.

Ancak görüyoruz ki, aradan 11 yıl geçmiş olmasına rağmen bireysel ve genel önlemlerin hiçbiri yerine getirilmediği gibi, bu soruşturma sürdürülerek hukuka ayak sürümenin bir adım ötesine geçilmiştir, hüküm artık açıkça ihlal edilmektedir.
Bundan üç yıl önce AİHM hükmünün uygulanmamış olmasından ötürü Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunarak davacı oldum. Bugüne dek dosyanın açılmış olduğundan başka bir haber alamadım. Şu noktada talebim Bilecik Savcılığı’nın soruşturmayı derhal düşürmesi. Anayasa Mahkemesi’ne ise sürdürülemez bu durumu sonlandırmak düşüyor. Belli ki Yürütme bireysel ve genel önlemleri uygulamakta sadece gecikmiş değil, bunları hayata geçirmeye hiçbir zaman gerçek anlamda niyetlenmemiştir.

Bu ifademle sadece genel çerçeveye işaret etmek istedim. Avukatım yasal taleplerimizi daha ayrıntılı olarak Bilecik Savcılığı’na ve ilgili kurumlara yazılı olarak iletecek.”

Osman Murat Ülke
İzmir, 21 Kasım 2017

Ekler:
1- AİHM Ülke v. Türkiye kararı
2- Dışişleri Bakanı’nın Ülke davası ile ilgili Bakanlar Komitesi’ne mektubu (26.2.2010)
3- TC Hükümeti’nin AK Bakanlar Komitesi’ne yazılı yanıtı (29.10.2012)
4- TC Hükümeti’nin AK Bakanlar Komitesi’ne Erçep, Demirtaş, Savda hükümlerine dair yazılı yanıtı (5.11.2012)
5- AK Bakanlar Komitesi’nin 6.12.2012 tarihli toplantısının notları

Kaynak: https://www.facebook.com/gezzaia/posts/10155149939953575

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org