Türkiye’nin ilk vicdani retçilerinden Vedat Zencir’in Yayın Sahibi olduğu “Gazete Duvar” yayın hayatına başladı (Söyleşi)

Yazar kadrosunda; Tuğrul Eryılmaz, Fehim Taştekin, Ümit Kıvanç, Karin Karakaşlı, Cem Erciyes, İrfan Aktan, Celal Başlangıç ve çok sayıda önemli ismin yer aldığı Gazete Duvar’ın Yayın Sahibi, Türkiye’nin ilk vicdani retçilerinden Vedat Zencir’le Bianet’ten Ekin Karaca konuştu.

Vedat Zencir “Gazete Duvar”ı Anlatıyor

Bugün yayın hayatına başlayan, yayın yönetmenliğini Ali Topuz’un yaptığı, yazarlar arasında Tuğrul Eryılmaz, Karin Karakaşlı, Fehim Taştekin gibi isimleri barındıran Gazete Duvar’ı imtiyaz sahibi ilk vicdani retçilerden Vedat Zencir’le konuştuk.

Ekin Karaca İstanbul – BİA Haber Merkezi 08 Ağustos 2016, Pazartesi 17:45
Genel Yayın Yönetmenliği’ni gazeteci Ali Duran Topuz’un üstlendiği “Gazete Duvar” yayın hayatına bugün başladı.

Gazetenin yazar kadrosunda; Tuğrul Eryılmaz, Fehim Taştekin, Ümit Kıvanç, Karin Karakaşlı, Cem Erciyes, İrfan Aktan, Celal Başlangıç ve çok sayıda önemli isim yer alıyor.

Gazete Duvar’ı Yayın Sahibi, Türkiye’nin ilk vicdani retçilerinden Vedat Zencir’le konuştuk.

Vedat Zencir hakkında
vr-vedat-zencir1
Sokak Dergisi’nin 21 Ocak 1990 tarihinde çıkan sayısında başlattığı “Zorunlu Askerliğe Hayır Kampanyası”, “Öldürmeyin Sevişin” manşetiyle duyuruldu.

Dergi 7 Ocak sayısında ilk vicdani retçi Tayfun Gönül’ün devleti mahkemeye vereceği haberini “Askerliğe Savaş Açan Adam” başlığıyla kapaktan duyurmuştu.

Vedat Zencir ise 11 Şubat 1990’da çıkan sayıdaki mektubuyla ikinci vicdani retçi oldu.

Zencir’in vicdani ret mektubunu okumak için tıklayın.

Gazete Duvar’ın asla bir misyon gazetesi olmayacağını söyleyen Zencir, sadece kendi işlerini, yapacaklarını söylüyor.

Muhalif kimliklerinden daha çok, gazetecilik kimlikleriyle öne çıkan, bu konuda istikrarı olan insanlarla birlikte olmaya özen gösterdiklerini dile getiren Zencir, mevcut durumda olası baskılardan korkup korkmadıkları yönündeki sorumuza “Baskılardan korkuyorum. Bu dönemde baskılardan kim korkmaz. Ama biz korkularımıza rağmen inandığımız yolda yürüyebilmeyi öğrenmiş yaşta ve deneyimde insanlarız” diyor.

“Asla misyon gazetesi olmayacağız”

Sizi Gazete Duvar’ı kurmaya iten nedenler neler? Nasıl bir yayın çizgisi izlemeyi amaçlıyorsunuz? Sizi çoğu medya kuruluşundan ayıracak temel özellikler neler olacak?

Barış süreci ve devamında 7 Haziran seçimleri ile birlikte Cumhuriyet tarihinden bu yana ülkemizde ilk defa toplumsal barışı sağlama adına son derece olumlu bir hava hakim olmuştu.

Gezi direnişinin rüzgarı ile birlikte Türkiye geleneksel çatışma kodlarından sıyrılma potansiyelinin harekete geçtiği umut verici bir değişim dönüşüme aday gibiydi.

Sonra arkasından malum nedenlerle geleneksel kodlarımıza geri döndük.

Aslında ben iki yıl öncesine kadar İzmir’de yarı emekli diyebileceğim keyifli bir hayat kurmuştum. Ülke giderek ağırlaşan savaş koşullarına girince, kendimi uzun zamandır terk ettiğim, terk etmeyi tercih ettiğim politik aktivasyonların içinde buldum.

Bu dönemde savaş ve çatışmanın topyekun yok edici yıkımına karşı elimimden geldiğince her şeyi yaptım. Fakat hayatlarımızın ve çocuklarımızın geleceğinin bu kadar fütursuzca saldırıya uğradığı böylesine dehşet ortamında bile en basit ortak aklın oluşturulamaması tabiri caizse beni çıldırttı.

Geçmişte zaten bildiğim basit bir gerçekliği yeniden hatırlamak zorunda kaldım. Bu memlekette bütün sorunlar yapısal. Aynı oranda derinliği olan sorunlar. Ve neredeyse hiç kimse ve hiç bir kurum kendi alanının ve işinin gerekliğini yapmıyor.

Dolayısıyla her sorun kronik ve uzun vadeli projeler olmadan çözümü imkansız. Yine neredeyse her soruna Türk işi ergen kafasıyla yaklaşıyoruz. Peki, insani ve politik nedenlerle başlayan bu yolculuk neden gazete çıkarmak gibi bir fikre vardı?

Hemen söyleyelim; aklımın, kabiliyetimin, paramın yeteceğine inandığım için bir gazete. Ve aynı zamanda toplumsal barışa, özgürlüklere, demokratik teamüllerin oluşmasına en etkili katkı sunacak bir alan olduğunu düşündüğüm için bir gazete.

Peki, bu gazete zaten aşağı yukarı herkesin yaptığı gibi benim politik emel ve hayallerimin bir aracı mı olacak?

Hayır. Demokrasi ve özgürlükler ve haklar noktasında zaten asıl sorunumuz tam da bu. Her alanın kendi gerektirdiklerinden daha çok araçsal algılanması. Bu bir kısır döngü. Dolayısıyla biz kendi işimizi, bulunduğumuz mecranın ilkeleri doğrultusunda yaptığımızda, politik alana olması gereken doğru katkıyı yapmış olacağız.

Bu saiklerden hareketle ve bu bilinçle yola çıktığımız için de Gazete Duvar asla bir misyon gazetesi olmayacak. Kendi işini yapan bir gazete olacak. Basit gibi görünen en önemli farkın bu olacağını düşünüyoruz.

“Baskılardan korkuyorum…”

Kendisine artık anaakımda yer bulamayan, hatta “ambargolu” diyebileceğimiz isimler kadroda yer alıyor. Mevcut medya koşullarını göz önüne aldığımızda, karşılaşabileceğiniz olası baskılar sizi endişelendiriyor mu?

Demek ki doğru kişilerle iyi gazetecilerle çalışıyoruz. Genel Yayın Yönetmenimiz deneyimli bir gazeteci olan Ali Topuz gerçekten iyi bir kadro kurdu.

Muhalif kimliklerinden daha çok, gazetecilik kimlikleriyle öne çıkan, bu konuda istikrarı olan insanlarla birlikte olmaya özen gösterdik.

Baskılardan korkuyorum. Bu dönemde baskılardan kim korkmaz. Ama biz korkularımıza rağmen inandığımız yolda yürüyebilmeyi öğrenmiş yaşta ve deneyimde insanlarız.

Biz işimizi öncelikle iyi yapalım, bizim dışımızdaki nedenlerden dolayı gazetenin başına bir şey gelmesi bizi bozmaz. Ama kendimizden kaynaklı nedenlerle sekteye uğrarsak asıl bu bizi bozar.

“Benim imtiyaz sahibi olmamda şaşılacak bir şey yok”

İlk kez bir vicdani retçinin yayın kuruluşunda imtiyaz sahibi olduğunu görüyoruz. Yaşadığımız çatışma ortamında “barış gazeteciliği” açısından nasıl bir yayın politikası izleyeceksiniz?

Ayrıca bir tanımlama yapmayalım barış gazeteciliği ile ilgili. Bu türden tanımlamaların ister istemez ideolojik ve daraltıcı çağrışımları oluyor.

Doğru düzgün bir gazetecilik yaptığınızda, barışa da demokrasiye de, insan hak ve özgürlüklerine de olması gereken kamusal katkıyı yapmış olursunuz.

Ne olur kimse bunu ukalalık olarak algılamasın. Ben ilklere alışkınım. Tekilleştirilen ve inatla marjinalleştirilmeye çalışılan bu düşünce yapısı ve yaşamsal seçim, ironik bir şekilde evrensel ahlaki ilkelerden besleniyor.

Yani benim bir gazetenin imtiyaz sahibi olmamda şaşılacak, önemsenecek hiç bir şey yok.

“Gayret bizden, karar okurlardan”

Gazetenin Ali Duran Topuz tarafından kaleme alınan tanıtım yazısında şu ifadelere yer verildi:

“Biz gazetecilik yapma arzu ve iddiasıyla karşınızdayız. Şimdi ne söylersek söyleyelim, okur kararını işlerimize bakarak verecek; bu tanışma yazısındaki sözler ancak işlerimize bakıldıktan sonra müspet ya da menfi bir anlam ifade edecek; bundan eminiz. Yine de kendimiz, daha doğrusu neler yapma arzusunda olduğumuz hakkında birkaç kelam etmek istiyoruz.

Gazeteyiz. Elektronik gazete. Demek ki öncelikle ve esasen gazetecilik yapmak arzu ve iddiasındayız. Gazetecilik, Türkiye’nin baş döndürücü gündeminin önemli tartışma konularından biri. Yani gazeteciliğin kendisi haberlik halde. Ülkenin siyasal ve toplumsal serüveni içinde sermaye yapısından kadrosuna, siyasal tercihlerinden etik anlayışlarına kadar gazeteler yoğun tartışma konusu. Açıkçası, işlerin iyi gitmediği herkes tarafından teslim ediliyor.

Gazeteciliğin kötüleşmesine yol açan koşulların bilinciyle huzura çıktıysak, bu koşullara ilişkin bakış ve tutumumuzun bilinmesini isteriz.

İyi gazeteciliğin önünde sayısız engel varsa da, bu engellere takılıp kalmamak gerektiğine inanıyoruz. Gazeteciliğin evrensel ilkelerine bağlı kalma taahhüdüyle yola çıkıyoruz. Öncelikle ve temel olarak haberlerimiz nedeniyle tartışılmak istiyoruz. Demek ki ideolojik, siyasi ve ekonomik manipülasyonlara hiçbir biçimde yönelmeyeceğimiz taahhüdünü veriyoruz. İyi ya da kötü daima haberlerimizle anılmak isteriz. ‘Kötü’nün ne olduğunu, neden kaynaklandığını, tekrarına engel olmak için neler yapılacağını okurlarımızla etkileşim içinde tartışacağız. İyi gazetelerin, iyi gazeteciliğin okurla iletişim içinde başarıldığını düşünüyoruz.

Gazeteciliğe hükmetmesi gereken kurallar kümesine uymanın destek ve teveccüh bulacağını, bunlara uymazsak okunmayarak cezalandırılacağımızı biliyoruz.

İşini iyi yapma düsturuna inanıyoruz. Haber alma hakkına inanıyoruz. Cesarete inanıyoruz. Açıklığa inanıyoruz. Koşullardan şikayetle umutsuzluk, karamsarlık yaymanın koşulları daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramayacağı kanaatindeyiz. İyi çalışmanın, cesaretin, diyalogun ve umudun daha iyi günler görmemizi sağlayacağına inanıyoruz.

Babaannem, ‘Gayret bizden, himmet haktan’ derdi hep. Gayret bizden, karar okurlardan diyelim biz de.

Tekrar merhaba!”

(EKN)
BİANET

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org