Udi Segal, savaşmayı reddeden 130 İsrail’li gençten biri…

“Biliyorum, bu hamlem işgali durduramayacak fakat ümit ettiğim şey; insanlar karşı çıktığıma şahit olacak ve askere gitmeden önce ikinci bir defa düşünecek ve eğer halihazırda askerlik görevindelerse, bu defa o tetiği çekmeden ve Gazze’de bir insanı öldürmeden önce ikinci bir defa düşünecekler”

İsrailli retçiler: Neden bu kadar işgal edilmiş hissediyoruz

Uzun saçları kesildi, bahriyeli üniforması giymek zorunda kaldı ve bir asker gibi emir aldı fakat Udi Segal ordunun bir parçası değil. Aslında İsrail Savunma Kuvvetlerine katılmayı redetti. Reddini daha sonra da yapabilirdi fakat hapisanede bile asker gibi görünmemek üzere direniyor.

20 gündür hapis tutulan 19 yaşında ki genç “retçi” oluyor. Bu tanımlama, politik ve etik sebeblerle İsrail ordusuna katılmayı red eden vicdani retçilere veriliyor. Udi bu haftasonu serbest bırakılacağı için sabah 6’da Kudüs’den Altit yakınlarında ki Carmel hapisanesine gidiyoruz ve 8:00 ile 9:30 arasında salıverilecek oğullarını sabırsızlıkla bekleyen ailesiyle buluşuyoruz. Oğlunu bir an önce görmek için can atan bir anneye tanık oluyorum. Ne de olsa o henüz bir “bebek”, üç oğlun en küçüğü.

Fakat bu anne İsrail toplumunun ayrılmış fikriyatlarının göbeğinde buluyor kendisini. Hevda Livnat’ın diğer iki oğlu orduda görev yapıyor, bunlardan biri de Gazze operasyonunda yer alıyor. Orduda ki oğulları kamera karşısına geçmeyi de, bizimle konuşmayı da kabul etmediler. Hevda’ya ailesinde ki bu muazzam farklılıklara dair hislerini sorduğumuzda, ancak bir annenin verebileceği basitlikte ki bir cevapla: “hepsi de benim çocuklarım” diyebildi.

Babası Davidi Segal yalnızca bizimle karşılaşmış olmaktan değilde, ayrıca oğlunun seçimlerinde de rahatsızlık duyuyordu fakat Udi’nın dışarı çıktığını görür görmez bütün bu hisler hemen kayboluyor.

Fakat Udi yalnızca bu haftasonu için salıverildi ve muhtemelen bir 20 gün için tekrar geri dönmek zorunda kalacak ve ancak bu sırada ne kadar süre için alıkonulacağı belli olacak. Bu süreç aylar boyunca da sürebilir.

Benimle oturup politik ve etik değerlerine dair bakış açısını aktarmaya başlayınca öğrendim ki, ailesiyle birlikte “Kibbutz”da, diğer bir deyişle kuzey İsrail’de bulunan Yahudi komünlerinde yaşamakta ve Udi’nin bakış açısı henüz genç yaşlarında gittiği Arap-İsrailli (yada Müslüman-Yahudi) okulunda dönüşmeye başlamış. “Arapların arkadaşım olabileceklerini anlamıştım, hepsi benim düşmanım değildi, komşularımdı.” diyor.

Askerlik görevi adına neden orduya katılmadığını soruyorum ona. “Cephede olmasam ve sadece bir ofiste çalışıyor olsam bile, bir başkası cepheye gidecek, bir başkası insanları öldürecek, başka biri işgal edecek ve böylece bende işgal etmiş olacağım çünkü işgalci olan bir sistemi destekliyor olacağım.” Fakat Udi gerçekten retçi olmanın her şeyi değiştirebileceğine inanıyor mu? Herşeyden öte sadece bir azınlığın parçasını oluşturuyor. “Biliyorum, bu hamlem işgali durduramayacak fakat ümit ettiğim şey; insanlar karşı çıktığıma şahit olacak ve askere gitmeden önce ikinci bir defa düşünecek ve eğer halihazırda askerlik görevindelerse, bu defa o tetiği çekmeden ve Gazze’de bir insanı öldürmeden önce ikinci bir defa düşünecekler” diye açıklıyor.

Bu noktada İsrail Savunma Kuvvetleri için Gazze’de görev yapan abisi hakkında bir soru yöneltiyorum. “Evet, çekişmelerimiz var fakat hala aile bağımızda var” diye cevapliyor.
Udi’nin annesi oğullarının seçimlerini kabul etmiş, ordudan görev yapan çocuklarının barışcıl bir harekette bulunmasını fakat görevlerine ve bir sürpriz olmayan, aksine politik düşüncelerinde ki gelişimini izlediği Udi’nin kararına saygı duymalarını umuyor.

“Her ne kadar bir anne olarak neden benim oğlum diye soruyor olsam da, bu insanlara ve seslerinin duyulmasına ihtiyacımız var. 400 kişinin kalkıp Gazze’ye saldırmıyoruz demesi üzerine İsrail’e hiçbir şey olmaz.” Aslında politikacılarla kapışan vatandaş fikrinden hoşlanıyor. Başbakan Benjamin Netanyahu’nun bu çatışmalar boyunca koltuğunda rahat rahat oturmasını istemediğini söyledi bana. Udi’nin bana anlattığı en ilginç şey ise daha önce dikkat etmediğim bir kavram olarak ‘İsrail’li olarak da “işgal” edildiğini’ hissetmesiydi. “İşgalden ötürü Gazze’deki, Batı Şeria’daki ve ayrıca İsrail’deki insanların elde edemediği temel özgürlük. İşgalden ötürü şiddet dolu, şovenist, militarist bir toplumda yaşıyorum.” İsrail Savunma Kuvvetleri CNN’e, her yıl kaç gencin güvenlik sebepleriyle gönüllü olarak askerlik hizmetine dahil olduğunu söylemeyecektir. Ayrıca redcilerin sayısını da paylaşmayacaktır. Udi’nin ebeveynleri Hevda ve Davidi’de orduda görev yapmıştı.

İlk başta oğlunun kararlarına karşı olduğunu sandığım babası, endişelendiğim kadar zıt değilmiş. Udi’nin mevcut karmaşayı anlayabildiğinden emin değil, ki bu durumdan nefret ediyor. Her iki tarafta tamamen haklı olmamakla birlikte tek suçluda değiller. “Hamas hatalıdır ve İsrail’de bir melek değil” diye açıklıyor durumu. Fakat kararını vermiş ve tartışmayı noktalamış olan oğluyla münakaşe edebilmeyi istiyor. Udi’nin annesi de oğlunun kararını kabullenmiş durumda fakat bunun kötü yansımaları olmasından endişe etmekte. Herhangi bir ters tepkiden korkuyor musun? diye Udi’ye soruyorum. “Facebook ve e-posta üzerinden, beni öldürmek isteyen ve bana hain diyenlerin mesajlarını alıyorum… fakat ben iyim, korkmuyorum.”

Hamas konusunda Udi’nin tavrı net. Ne Hamas’ın Filistin halkına yardım ettiğine inanıyor ne de İsrail’in Hamas roketlerine karşılık vermesini destekliyor. Peki bu durumda kendisine vatansever olmadığını veya ülkesine saygı duymadığını deseler nasıl cevaplayacak? Fakat bu hususta da kendinden emin, ikinci bir defa düşünmeden hemen şöyle cevap veriyor; “Ülkeme saygı duymak istemiyorum, vatansever biri de olmak istemiyorum. İnsanlara saygı duymak istiyorum, ülkelere değil.”

İsrail’de askerlik yasalar gereğince zorunlu bir hizmettir. Erkekler üç yıl, kadınlar iki yıl görev yapmak zorundadır. İsrail’de gittiğimiz her yerde kamuflaja bürünmüş, elinde silahı, göğsünde onur nişanı olan gençler görüyoruz ve tüm bunlar tehtid altında olduğu ve kendisini savunması gerektiğini düşündürüyor insanlara. Kendini böylesi güçlü bir ulusal anlatının dışında tutmak hiçte kolay değil. Fakat Udi kendinden emin, kendisini bir kahraman olarak görmüyor ve bu durumun cesur olmakla alakası olmadığını hatta kendisiyle bir alakası olmadığını vurguluyor.

“İnsanların beni cesur görmeleri problemlerden ilki oluyor [fakat]bana cesaretli biri olarak bakmalarını değil, işgali görmelerini istiyorum. İsrail ordusu tüm vicdani retçilerin Udi gibi olmadığını ifade ediyor. Fakat İsrail’li bazı gençler ‘Hayır’ diyor. Udi yalnız değil, o Netanyahu’ya –sadece orduda görev almayı reddetmeyi değil ayrıca İsrail politikalarını eleştiren, hükümeti savaş suçlusu olarak itham eden- yazan 130 genç İsrail’liden biri.
Dışarıda ki iki günün ilkinde, akşam olduğunda arkadaşları ile vakit geçirebilmek için zaman buluyor. Diğer retçi arkadaşları onun için bir parti veriyorlardı.

16 yaşındaki ve hala okuyan Bar Levy şöyle diyor: “Ordunun yaptıklarını kabul etmiyorum. Bence bu ahlaksızca, yalnızca bizi ve Filistinleri acıtmakta.”
18 yaşında ki ve “Barış için Pencereler” gönüllüsü Daniel Elsohn, “Bence ordu toplumumuzu militarize etmek konusunda büyük bir rol oynuyor ve bu da benim bir parcası olmak istediğim bir şey değil” diyor.

Sayıları çok fazla değil fakat fikirleri ve eylemleri, hala devam eden operasyonlar ve çatışma sırasında, bu gençlerin açık bir topluma öncülük edecekleri gibi münakaşalar katıyor İsrail toplumuna.

edition.cnn.com

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org