Vicdani retçiler: ‘Silaha karşı durun’ çağrısı yapmalıyız!

Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Gökhan Soysal ile Vicdani Ret Derneği’ni, zorunlu askerliğin hukuki boyutlarını ve savaş karşıtlığı üzerindeki yasakları konuştuk.

Halkın silaha karşı olması için çalışmalar yürüten Vicdani Ret Derneği Aktivisti Gökhan Soysal, “İnsan öldürmeye karşı olanlar, suç aleti olmadıkları gibi, suç aleti haline gelen insanların da ellerini tetikten çekmelerini sağlamaya çalışmalıdır” dedi.

17.02.2016
Adem Özgür
BasHaber / Ankara – Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Gökhan Soysal ile Vicdani Ret Derneği’ni, zorunlu askerliğin hukuki boyutlarını ve savaş karşıtlığı üzerindeki yasakları konuştuk. Gökhan Soysal, Türkiye Cumhuriyeti’nin hemen hemen her devlet gibi milliyetçilik ve militarizm üzerine kurulu olduğu için savaş karşıtlığını suç saydığını belirtti. Soysal, şunları söyledi: “Devletin yöneticilerin takdir ettikleri savaşlarda canımızı vermemiz istendiği ve biz de bunun karşısında yer aldığımız için fiillerimiz suç sayılıyor. Ancak çocuklar ölmesin diyenlerin terörist olarak yaftalandığı bu zamanların daha önce görülmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.”

“Vicdani retçiler baskı altına alınmaya çalışılıyor”

Vicdani rettin bir suç değil, hak olduğunu ifade eden Soysal, askeri mahkemelerin bile bunu söylediğini dile getirerek, “ancak bunu vicdani retçilerin kara kaşı kara gözü için değil anayasasından kaynaklı olarak AİHM kararları doğrultusunda söylemektedir. Vurgulamamız gerekir ki vicdani ret suç olmasa da yukarıda saydığım milliyetçilikten erkeklikten güç alan militarizme karşı çıkışın en somut ifadesi vicdani ret olduğu için vicdani retçiler baskı altına alınmaya çalışılıyor. AİHM kararları doğrultusunda ‘vicdani ret haktır’ denilse de vicdani retçilere devletin politikaları gereği bu hakkı teslim edilmiyor. GBT gibi uygulamalarla askere gitmeyen yüzbinlerce insanın hayatı en kolay yoldan baskı altına alınıyor” dedi.

“İnsanlar barış isteklerinden vazgeçmiyor”

Eskiden barışın televizyonlarda dillendirilmediğini de dile getiren Gökhan Soysal, Beyaz Şov’a çıkan Ayşe Öğretmeni örnek göstererek, şunları ifade etti: “Ayşe Öğretmen örneğinde de gördüğümüz gibi insanlar çocuklar ölmesin dediği için dahi terörist olarak yaftalanmalarına rağmen barış isteklerinden hiçbir zaman vazgeçmiyor, aksine bulduğu her fırsatı kullanmaya çalışıyor. İnsanlar meydanlara, caddelere, sokaklara polisin kendilerine saldıracağını bilerek bir adım geri atmadan çıkacak cesareti buluyor. Bu soru sorulunca hep Batı kastediliyor ancak sıkıyönetim kurallarından savaş zamanında örneğini göreceğimiz sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı ilçelere çevre ilçelerden yürüyüşler düzenleniyor. Bunları görmezden gelemeyiz. Ana akım medya bıraktım görmezden gelmeyi barış isteyenleri ‘karanlık güçlerin’ ajanı gibi göstermeye çalışsa da barış isteyen insanlar gösteriyor ki karanlık güçler, ilçelere tanklarla girmekten hiç ama hiç çekinmeyenlerdir.

“İnsanların silahtan uzak durmalarını anlatacak çalışmalara katılmalıyız”

Silahtan uzak durmanın insanların ölümünü engellemediğini söyleyen Soysal, zorunlu askerliği reddedenlere şu çağrıyı yaptı: “İnsanların silahtan uzak durmalarını anlatacak çalışmalara katılmalarıdır. Zorunlu askerliğe karşı olmak maalesef yetmediği için gencecik insanların eline silah almasına neden olan koşulların da ortadan kaldırılması gerekiyor. Çözüme ancak ve ancak bu şekilde ulaşılabilir. Daha önce de çağrısını yaptığımız üzere ilk önce silahların susturulması gerekiyor. İnsan öldürmeye karşı olanlar, suç aleti olmadıkları gibi, suç aleti haline gelen insanların da ellerini tetikten çekmelerini sağlamaya çalışmalıdır.”

“Ortadoğu bir bataklık değildir”

Savaşın sadece bu coğrafyaya ait bir kavram olmadığı hatırlatmasını da yapan Soysal, Ortadoğu’nun bir bataklık olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade ederek, “Suriye’de yaşanan savaşta da gördüğümüz üzere savaşın en büyük aktörlerinden birçoğunun Ortadoğu alakaları yıllar boyunca Ortadoğu’yu sömürmeleri, sömüremedikleri ülkelerde de kuklalarına darbeler yaptırmalarıdır. Bunun en büyük örneklerinden biri İran’dır. Musaddık’a İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan darbe akıldan çıkarılarak bu coğrafyayla ilgili hiçbir sağlıklı değerlendirme yapılamaz” ifadelerini kullandı.

“Vicdani ret hakkı tanınmalıdır”

Vicdani rettin hukuki ve uluslararası geçerliliğini de değerlendiren Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Gökhan Soysal, şu ifadeleri kullandı: “Vicdani ret dolaylı olarak yorumlarsak anayasada yer bulmuş bir haktır. Anayasada din ve vicdan özgürlüğü düzenlenmektedir. Ama anayasada askerliği zorunlu hale getiren bir düzenleme bulunmamaktadır. Askerliğin zorunlu olması kanunla getirilmiştir. Ancak anayasada dahi bir hüküm bulunsa anayasanın 90. Maddesinin son fıkrasına göre insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeler iç hukuktan üstündür. Vicdani ret hakkı da 2011’de Bayatyan v. Ermenistan kararıyla AİHM tarafından tüm Avrupa Konseyi üye ülkelerince hukuki güvence sağlanması zorunlu olan bir hak olarak kabul edilmiştir. Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerindendir ve üye kalmaya devam etmek istiyorsa yani arzusu bu yöndeyse vicdani ret hakkını tanımalıdır.”

http://bas-haber.com/tr/news/6457/vicdani-retciler-silaha-karsi-durun-cagrisi-y

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org