Tanık astsubay 25 askerin ölümündeki ihmali anlattı

Ben nasıl buraya gelip her şeyi açıklıkla anlatıyorsam, diğer çalışanlar da gelip delikanlı gibi çıkıp anlatsın. Konuşmamak vatan ve millet sevgisi değildir. Ben buraya gelip bildiklerimi, gördüklerimi, duyduklarımı, yaşadıklarımı mahkeme huzurunda anlatıyorum.

Astsubay’dan komutanlara: Bizi dinlemediler, sonucuna katlansınlar

29/01/2014
Afyonkarahisar’da 25 askerin şehit olduğu mühimmat deposundaki patlamayla ilgili görülen davada ifade veren Astsubay Hasan Akıska, rütbeli komutanları depolar konusunda uyardıklarını belirterek “Bizi dinlemeyen komutanlar şimdi bunun sonucuna katlanmalıdırlar” dedi.

ESKİŞEHİR – Eskişehir Askeri Mahkemesi’nde görülen davanın 5. duruşmasının 2. oturumunda dinlenen tanık Akıska, patlama öncesinde Binbaşı Ali Duran’ın birliğe katıldığını, mart ayından itibaren Susurluk lağvedileceğinden dolayı mühimmatların kendi birliklerine gönderileceğinin iletildiğini anlattı. Akıska, “Biz de o zamanki bölük komutanımız Murat Yarbaya depolarımızda yer olmadığını ilettik. Biz ‘yeterli zaman verirseniz bu işi yavaş yavaş yapabiliriz’ dedik. Murat Yarbay, telefonla durumu Mühimmat Komutanlığı’na bildirdi. Ancak yeni gelen bölük komutanımız Ali Binbaşı, ilk geldiği gün ‘Ben bilmem o iş bitecek’ dedi.” diye konuştu.

“BİNBAŞI’YA ‘DEPOLARDA YER YOK’ DEDİK AMA ‘O BU İŞ BİTECEK’ DEDİ”
Kendisinin, daha sonra göreve gelen Ali Duran Binbaşı’ya depolara mühimmat koyma işinin riskli olduğunu bizzat ilettiğini aktaran tanık Akıska, o anı şu sözlerle dile getirdi: “Ali Binbaşıya ‘efendim depolarda yerimiz yok. 38 depomuz var, gelin birlikte gezelim, yer olmadığını gözünüzle de göreceksiniz. Hatta depolarda zamanında kontrolleri yapılmayan fazla mühimmatlar da var.’ dedim. Ardından izne ayrılmak istediğimi söyledim. Binbaşı Ali Duran da ‘Benim işim seninle değil, Murat Astsubay’la. Kardeşim bu iş bitecek. Mühimmatları buraya yerleştireceksiniz.’ dedi.”

“BİZİ DİNLEMEYEN KOMUTANLAR ŞİMDİ BUNUN SONUCUNA KATLANMALIDIRLAR”
Daha sonra kendisinin Murat Astsubayla da bu depolara gelen mühimmatların sığmayacağını konuştuğunu belirten tanık Akıska, şöyle dedi: “O da ‘bölük komutanı sıkıştırıyor ne yapalım’ dedi. Patlayan 32 nolu mühimmat deposu benim sorumluluğumdaydı. Getirilen sandıklar 1950 yılından kalma olduğu için farklı boyutlardaydı. 5 depodan çıkartılan mühimmatlar 2 depoya sığdırıldı. Biz defalarca o mühimmatları bu depoların almayacağını ilettik. Sağ olsunlar bizi dikkate almadılar. O zaman bizi anlamayan, dinlemeyen komutanlar bunun sonucuna katlanmalıdırlar diye düşünüyorum. Ayrıca, gece çalışma yapılacak bir durum da söz konusu değildi. 50-100 kilo ağırlığındaki sandıkları askerler taşıyordu. Ben bile bu kadar ağırlıktaki sandıkları ancak bir saat taşıyabilirdim. Bu nedenle askerlere benden izin almadan istirahat etmeleri konusunda sürekli uyarırdım.”

TÜRKİYE ’NİN ÖRNEK BİRLİĞİYDİ, BAZI KAYITLARIN DEĞİŞTİRİLDİĞİNİ DUYDUK”
Patlamanın olduğu birliğin, Türkiye’nin en düzenli, tertipli birliği olduğunu, bu kapsamda 2008 yılında Türkiye’nin örnek mühimmat birliği seçildiğinin altını çizen tanık Akıska, patlamadan sonra bölük komutanlığında olaya ilişkin bazı kayıtların değiştirildiğini iddia etti. Tanık Akıska, “Olay sonrası karargâhta E.K. adlı yazıcı görevinde bulunan askerin geceleri çalıştığını, olaya ilişkin bazı kayıtları değiştirdiği yönünde bilgiler duydum. Bunu daha önce mahkemeye ilettik.” dedi.

“PATLAMA SONRASI BİRLİĞE 10 NUMARA KAMERA SİSTEMİ KURULDU”
O dönem için mühimmat depoları içerisinde yaklaşık 4 depo kadar mühimmatın imha edilmesi için Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emir beklendiğini hatırlatan tanık Akıska, o mühimmatların neden halen imha edilmediğini, kendisinin de anlamadığın ifade etti. Nizamiyede ve birlikte kesinlikle güvenlik kamerası sistemi bulunmadığının altını çizen Akıska, ancak caydırıcı nitelikte birkaç kamera olduğunu vurgulayarak, “Ama olay olduktan sonra şu anda 10 numara güvenlik kamerası sistemi döşendi. Artık kameralar faaliyette.” diye konuştu. Tanık Akıska’nın bu sözleri üzerine Başkan Ahmet Mithat Acar, ‘‘Zaten bu işler hep böyle oluyor.” karşılığını verdi.

“DELİKANLIYSALAR DİĞER PERSONEL GELİP MAHKEMEDE KONUŞSUN”
Mahkemede, birlikte görevli çalışma arkadaşlarına da çağrıda bulunan tanık Akıska, diğer tüm personelin mahkemeye gelip bildiklerini anlatması tavsiyesinde bulundu. Tanık Akıska, “Ben nasıl buraya gelip her şeyi açıklıkla anlatıyorsam, diğer çalışanlar da gelip delikanlı gibi çıkıp anlatsın. Gelip burada konuşsunlar. Kimsenin arkasını korumasınlar. Delikanlıysalar gelip burada bildiklerini, gördüklerini tek tek mahkemeye anlatsınlar. Kimse susmasın, olanları, yaşadıklarını mahkeme huzurunda ifade etsinler. Konuşmamak vatan ve millet sevgisi değildir. Ben buraya gelip bildiklerimi, gördüklerimi, duyduklarımı, yaşadıklarımı mahkeme huzurunda anlatıyorum.” diye ifade etti.

SAVCI: ‘TANIK MAHKEMEDE ÜSTLERİNE KARŞI HÜRMET BAKIMINDAN YÜKÜMLÜDÜR’
Mahkemede söz verilen askeri savcı Erol Er de tanık Akıska’nın beyanlarına bir diyeceğinin olmadığını ancak tanığın sanıklar ve şüpheliler hakkındaki ifade ve konuşmalarına dikkat etmesi gerektiğini belirtti. Duruşmanın yapıldığı yerin askeri mahkeme olduğunu hatırlatan Savcı Er, “Ancak tanık sıfatı kişiye olayın aydınlatılması yetkisi ve mükellefiyetini yükler. Tanık sıfatı, sanık dahi olsa üstüne saygı ve hürmet yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bu kapsamda tanık şüpheli ve sanıklardan bahsederken saygı ve hürmet içerisinde, nizamlı, intizamlı olmalı. Buranın bir kuralları var. Askeri kuralların ve nizamları uymalı. Buraya gelecek tüm personelin bu konuda uyarılmasını talep ediyorum.” ifadesini kullandı.

Bunun üzerine söz alan sanık Ali Duran’ın avukatı Gürkan Aydoğan Yolyapan, Savcı Er’in açıklamalarına katılmadığını kaydetti. Avukat Yolyapan, “Ben savcının söylediklerine katılmıyorum. Eğer böyle olursa tanık veya sanık üzerinde rütbe baskısı oluşur. Bu kabul edilemez. Burası mahkemedir. Mahkemede sanıklar, şüpheliler isimle hitap edilebilir. Bunda bir sıkıntı yoktur.” dedi. (cihan)

Kaynak: radikal.com.tr

Daha fazla bilgi için:

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org