Uluslararası Savaş Karşıtı Film Festivali lansmanında buluşalım! (1 Eylül, 19.00, Kadıköy Sineması)
Lansman rezervasyonu için iletişim numaramız: +90 552 313 84 72
Lansman rezervasyonu için iletişim numaramız: +90 552 313 84 72
“Özgürlük uğruna canımı ortaya koyacaksam özgürlükle neyin kastedildiğini, kimlerin özgürlüğünden bahsettiğimizi, o özgürlükten payımıza ne kadarının düşeceğini önceden bilmem lazım.”
Sergi, savaş propagandasındaki kadın imgesinden, askerlerin kişisel eşyalarına işlenmiş erotize edilmiş figürlere kadar pek çok örnek sunuyor. Ancak bu hikâyeler yalnızca arşivlerin değil, güncel olanın da derdi.
Spartaküs Kültür ve Sanat Derneği üyeleri ve gönüllüleri tarafından düzenlenecek olan film festivali Ankara, İzmir, İstanbul, Gazimağusa ve Winnenden şehirlerinde zengin bir seçkiyi izleyiciyle buluşturacak.
Adem Yavuz Elveren’in yapıtı büyük bir eksikliği doldurarak ataerkil militarist iktidar ve tahakküm yapılarının karanlık cinsiyetçi yüzünü gözler önüne seriyor ve başta kadın hareketi olmak üzere şiddetsiz, barışçıl ve insancıl bir dünya için mücadele eden tüm toplumsal hareketler için vazgeçilmez bir kılavuz oluşturuyor.
Benim için sanat hiçbir zaman sadece estetik bir arayış olmadı. Sanat pratiğim, devlet şiddeti, militarizm ve sömürgeci yapılar karşısında doğrudan politik bir duruş alanı.
M.Ö. 411 yılında geçen hikayede, Lysistrata’nın liderliğinde kadınlar, erkekleri barışa zorlamak amacıyla bir araya gelirler. Kadınlar, Akropolis’i ele geçirerek savaşı durdurma kararı alır ve barış ilan edilene kadar evlerine dönmeyeceklerini açıklarlar.
Genel olarak bakıldığında sanat ve edebiyatın bize bıraktığı miras ve birikim, sanatçının baskıya, zulme ve savaşa karşı tavrını çok net olarak koyan örneklerle doludur.
M.Ö. 490-478 yılları arasındaki Yunan-Pers Savaşları’ndan sonra, Yunanistan’ın iki büyük gücü olan Atina ve Sparta’nın arasındaki iktidar mücadelesi ile artan gerilim, M.Ö. 411’de savaşa dönüşür.
Bu çalışma, bu militer yapının erk(ek)liğin yeniden üretilmesi konusunda hangi stratejileri kullandığını, kadınlar ve kadınlık ile olan ilişkisini, toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl pekiştirildiğini vicdani retçilerin anlatıları üzerinden ele alarak toplum tarafından içselleştirilmiş militer politikaları açığa çıkarmaya çalışmıştır.