Robot Savaşları: Savaş Olgusunun Evrimindeki Bir Sonraki Basamak Olarak İnsansız Savaşlar! – Özgün Kabacaoğlu

Bu savaşlar ile savaş alanı insansızlaşacaktır. İnsansızlaşan savaş ise birçok açıdan bazı etik ve ahlaki sorunlar ortaya koyacak, savaşın anlamı konusunda tekrar düşünmemize sebebiyet verecektir.

18 Mayıs 2020
Doğa, sürekli devinim halindedir. Büyük bir mücadele sürüp gitmektedir. Bu mücadele sonucudur ki doğal seçilim denilen hadise yaşanmakta ve canlılar evrimleşmektedir. Daha doğrusu DNA seviyesinde yaşanan mutasyonlar, ancak bu mücadele sonucunda onları kazanan yapmakta ve günümüze kadar geçen zamanda bu hali ile evrimleşme gerçekleşmektedir.

Öyleyse evrim süreci bir mücadele sürecidir. Bir doğa elemanı olan insanda da bu mücadelenin izleri bugünlere kadar gelmiştir. Aslında bu açıdan baktığımızda anlayabileceğimiz gibi, yaşadığımız toplumların belli başlı dinamikleri de doğadan pek farklı değildir. Nasıl ki doğanın değişimi canlı türlerini evrimleştiriyor ya da ortama yeni bir avcının gelmesi, kaynaklar anlamında mücadelede yeni şartları zorluyor ise toplum dinamiklerinde de bunlar görülebilir haldedir.

Toplumsal bir kurum olan savaş da bu bağlamda anlamlıdır. Savaşların günümüze kadar serüvenine bakıldığında da dış şartların ve yeni rakiplerin, sürekli savaş yapma biçimini değiştirdiği görülür. Bu minvalde de yeni evrimleşen savaş türü robotik savaştır, robotların kullanılacağı savaştır. Bu savaş türünü anlamak ise, toplumların nereye doğru evrimleşeceğini öngörmeyi ve bu noktada bazı yeni gelişmelere önceden hazırlanmayı sağlayacaktır.

Savaşın Evrimi
Robotik savaşı anlamak için o noktaya kadar gelen savaşı anlamak gerekmektedir. Buna göre savaş olgusu, insanlık tarihi ile yaşıttır. Hatta, öyle bir geçmişe sahiptir ki, insan, savaş ile birlikte var olmaktadır. Nitekim savaş, en basit tanımıyla aletler kullanılarak yapılan bir mücadeledir. İnsan türü ise evrimleşmesi sırasında sürekli yeni aletleri kullanarak gelişmiştir. Örneğin ateşin kullanılması, doğa ile mücadelemizde, daha iyi besinlere ulaşmamızda bize büyük yararlar sağlamıştır. Bu nedenle de aletler ile var olan savaş, aletler ile gelişen insan doğasının bir parçası olmaktadır. Hatta bu perspektiften, savaş olgusu, doğal seçilimi insan hayatında ortaya koyması bakımından da değerlendirilebilir hale gelmektedir.

Doğal seçilimi de ortaya koyan savaş, aletler ile birlikte geliştirildiğine göre, evrim süreci içerisinde gelişmiştir ve organize toplulukların otaya çıkması ile birlikte git gide kişisel olmaktan çıkmış ve organize bir iş haline gelmiştir. Aslında bu süreç, toplumun evrimleşmesi bağlamında da anlamlıdır. Daha organize olan toplumlar daha ayrıntılı savaş sistemleri ve biçimleri geliştirmişlerdir. Bu süreç içerisinde iki ayrı kategori altında ayrılabilecek savaş biçimi ortaya çıkmıştır.

Savaşı değiştiren ilklerden birisi

Bu türlerden birisi savunma öncelikli savaştır, diğeri ise saldırı öncelikli savaştır. Savaşlar buna göre kategorize edildiğinde, her bir türün belli bir silah teknolojisi ile ilişkili olduğu görülür. Bu teknolojiye uygun savaş için devletler ve buradan hareketle toplumlar kendilerini tekrar düzenlerler. Bir nevi mutasyon geçirirler ve yeni bir türe doğru evrimleşirler. Tek fark, burada bunun nedeni, aslında yine insan yapımı olan teknolojidir. Bu teknolojilerden at kullanımı, üzengi gibi aletler, saldırı öncelikli savaşı Orta Çağ içerisinde tüm Avrasya coğrafyasında hâkim kılarken, zırhlı piyadeler de Antik Yunan ve Roma’da savunma öncelikli savaşı geliştirmişlerdir. Ateşli silahların ortaya çıkması ise savunma öncelikli savaşı ortaya çıkarmıştır. Tanklar da saldırı savaşını hâkim kılmışlardır. Bu minvalde de tanklara, “günümüzün süvarileri” demek anlamlı olmaktadır.

Günümüzde ise tankların hâkim olduğu bir saldırı savaşı yaşanmaktadır. Körfez Savaşı ya da ABD’nin Afganistan müdahalesi, tipik saldırı savaşlarıdır. Bu savaşlarda saldırmak esastır ve ana mesele düşmanı hızlıca imha etmektir. Fakat gelinen noktada, İHA (insansız hava araçları) gibi teknolojiler tekrardan savaş alanını değiştirmektedirler.

Robot Savaşları
İHA gibi teknolojiler, cansız organizmalar olarak tanımlanır. Bu haliyle de robotik savaş, cansız organizmalar arasındaki bir savaştır.

Bu savaş, geçmişin savaşlarından keskin biçimde ayrılırlar. Zira bu savaşlar ile savaş alanı insansızlaşacaktır. İnsansızlaşan savaş ise birçok açıdan bazı etik ve ahlaki sorunlar ortaya koyacak, savaşın anlamı konusunda tekrar düşünmemize sebebiyet verecektir.

Özellikle nitelikleri nedeniyle, kayıplarının bir sorun olmaması, şiddetin daha da artmasına sebebiyet verecektir. Nihayetinde savaşın insansızlaşması, düşman bölgelerine saldıran tarafın ve savunan tarafın cephede olası insan kaybına engel olacaktır. Bu süreç, özellikle ABD için yeni bir evrensel savunma yapısı kurma konusunda da fayda sağlamaktadır ve Türkiye’nin de dahil olduğu çeşitli ülkelerin çabaları ile bu teknolojiler hızlıca gelişme göstermektedir. Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi’nde de yazdığımız gibi:

“Robotik savaş özellikle ABD hegemonyasının devamı için de hayati derecede önemli gözükmektedir. ABD’de, bu teknolojiye bakış, “savaşın yıkıcılığından kaçınmak için sermaye yoluyla küresel barış, askeri teknik (robotlar ve yapay zekâ) yoluyla güvenlik şeklinde ele alınmaktadır.” Bu durum da bize, robotik teknolojilerin, askeri savaş düzenini değiştireceğini, savaşın tekrardan savunma konsepti üzerine döneceğini göstermektedir. Zira, robotik silahlar, belirli hatları savunabilecek olan, bunun için ise tüm savaş alanını özel bir sistem ile yani dijital network ve küme çalışma sistemiyle izleyecek olan bir sistemler bütünüdür. Kuşku yok ki robotların savaş düzenini, saldırı düzeninden savunma sistemine evirmeleri ilk başta iddialı gelebilir. Fakat tarihsel bağlama baktığımızda, atları yenen tüfekler nasıl ki savunma sistemini savaşa hâkim kıldılarsa, şimdi de tankları yenecek olan güçlü küçük robotlar alan hakimiyetini değiştirerek savaş düzenini kökten değiştirecektir.”

Robotlar buna mı benzeyecek? Hayır, benzemeyecek.

Kökten bir dönüşüm yani insansızlaşma ve savunma öncelikli savaşa doğru gelişen robotik savaşın iç dinamikleri ise küme denilen bir kavram ve bu kavram etrafından geliştirilen sistemler üzerine çalışacaklardır. Türkçe kaynaklarda farklı şekilde tercüme edilen küme – sürü (İng: “swarm”) kavramı için ise özellikle küme kavramı seçilmiştir.

“Zira bu çalışmaya göre sürü kelimesi, canlılar için daha uygundur. Küme kavramı çerçevesinde robotik savaş, hayallerimizde ya da filmlerimizdeki tarzda cereyan etmeyecektir. O filmlere baktığımızda terminatörler vardır fakat robotik savaş, yapılan çalışmalar ışığında görülmektedir ki, sürü gibi hareket edecek olan, bir küme oluşturan ve birbirine bağlı bir network içinde çalışacak bir yapı olacaktır.”

Bu yapıya göre çalışan sistemlerin elemanı olacak olan robotlar ise mikro boyutlara doğru küçülme eğilimindedir. Nitekim, bilindik bir F-16 ile bir İHA’nın boyut farkları da ortadadır. Dolayısıyla şu an bile küçülme ortadadır. Bu sürekli küçülen robotlar ise belli bir yazılım ve teknik destek ile birlikte küme oluşturacaklardır. Bu küme ise her ne kadar canlıların yapmadığı bir şey olsa da bir noktada, bir sürüye benzeyecektir.

Nitekim küme sisteminin oluşumunda, arı, kuş sürüsü, karınca gibi canlıların davranışları takip edilmeye çalışılmaktadır. Bu doğrultuda gelişen robotlar ise son çalışmalarda oldukça başarılı sonuçlar almaktadırlar. Askeri geliştiricilere göre bu savaş biçiminin şiddet tehlikesi nükleer savaşı bile aşma eğilimindedir. Savaşı ayrıca insanın kolaylıkla ulaşamadığı coğrafyalara ve alanlara, özellikle de uzaya yayma kabiliyetleri bu savaş biçimini kökten sarsıcı yapmaktadır.

İnsanlar, savaşlarla birlikte değişecek mi? Örneğin gözlerimiz ile bu cihazları yapışık hale getirecek miyiz?

Son kertede, günümüzdeki gelişmelerin de gösterdiği üzere, insanların savaşı, yeni teknolojik boyutta insansızlaşmaktadır. Bu durum, bir posthümanizm midir, yoksa olan şey, insanların kendilerini daha az tehlikeye atarak düşmanına daha çok zarar vermesini sağlayacak yeni tür bir menzilli silahın gelişmesi midir?

Bu sorulara cevap vermek şu an için kolay değildir. Lakin yeni tekniklerin çok hızlı ilerlediği, insan ile savaş ilişkisinin yeni bir boyuta doğru taşındığı ve kesin olarak yeni silahların geçmiş çağlarda olduğu gibi, bir mutasyonu ve yeni bir evrim sürecini tetikleyeceği kolaylıkla öne sürülebilir.

Kaynak: Evrim Ağacı

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org