TİHV: Sokağa taşan kolluk şiddetinin asıl sorumlusu “cezasızlık politikası”dır

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “cezasızlık KHK’lerin içine kondu, dolayısıyla sonrasında da yasal hale getirildi” diye konuştu.

‘Şiddetin nedeni cezasızlık’

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, sokağa taşan kolluk şiddetinin asıl sorumlusunun “cezasızlık politikası” uygulayan siyasi irade olduğunu ifade etti. TİHV Başkanı Fincancı, sokağa giderek hakim olan bu polis şiddeti ve bu durumu besleyen nedenleri MA’ya anlatı.

‘Cezasızlık yasallaştı’

Türkiye’de neredeyse vatandaşı koruyan bütün mekanizmaların bir süredir devre dışı bırakıldığını söyleyen Fincancı, Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları döneminde başlayan kör şiddetle yaşam hakkı ihlaline varan çok ciddi boyutta süreçlerin yaşandığını belirtti. Yaşanan bu olaylar sonrasında etkili soruşturmalar yapılarak sorumluların yargılanması gerekirken, hiçte böyle bir yola başvurulmadığını belirti. Fincancı, ülkede başından beri “cezasızlık politikası” uygulandığını ifade etti. Fincancı, “Bu cezasızlık politikası, eskiden daha mahcup bir şekilde uygulanırdı. Daha çok dava dosyalarının içinde bulurduk bu cezasızlıkları. Takipsizlikler verirdi savcılıklar ve kolluğun bu şiddetini koruyucu bir tutum almış olurdu. En nihayetinde cezasızlık KHK’lerin içine kondu. Dolayısıyla sonrasında da yasal hale getirildi. Terörle mücadele esnasında gerçekleşen şiddet eylemlerinden kolluğun sorumlu olmayacağı bugün itibariyle ülke yasalarında var” diye konuştu.

‘Suç duyurusu önemli’

Kolluk şiddetine uğrayan tüm insanların bu durumun belgelenmesi için çaba göstermesi gerektiğini önemle vurgulayan Fincancı, bunun için de avukatların özellikle başvuru yapması gerektiğini dile getirdi. Fincancı, “Bu başvurular yapılmalı ki bunlar görünür olsun. Önlemenin bir yolu da bunları görünür kılmak. Evet, bizlere göstermeleri toplumu korkutmak, sindirmek amaçlıdır.

Biz bunu başka bir yerden belgeleyerek gösterdiğimizde bunun suç niteliğini de tanımlamış oluyoruz. İnsanların eğitimlerinin ortadan kalktığı, eğitimsizliğin vaaz edildiği bir Türkiye’de yaşamak istemiyoruz. İnsanların kendi yaşam alanlarını, kendi anadillerini kullanabildikleri, özgürce yaşayabildikleri, bir arada oldukları bir Türkiye istiyoruz” diye konuştu. Fincancı, kolluk şiddetinin yanı sıra son dönemlerde kadına yönelik artan şiddet vakaları üzerinde de durdu. Şunları söyledi.”Kadına yönelik şiddetle ilgili Türkiye’nin yüz akı, onuru olan İstanbul Sözleşmesi var ama bunların uygulanmadığını biliyoruz. Ne yazık ki bürokrasi kanadında bunun uygulanması konusunda ciddi bir direnç var. Yargı, İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğundan bihaber de olabiliyor. Bunlarla ilgili ciddi sıkıntılar var ya da bilmemeyi tercih ediyorlar.

Kadınların güçlenmesini istemiyorlar. Çünkü kadınlar güçlendiğinde toplumunda daha demokratik ve özgür şekillenmesi mümkün olacak kaygısı taşıyorlar.” Siyasi iradenin sergilediği tutum ve söylemler doğrultusunda bu mekanizmaları yok sayma yaklaşımının şiddetin daha fazla yaygınlaşmasında etkili olduğunu belirten Fincancı, şunları söyledi: “Bu toplum, travmalar toplumu ne yazık ki. Biz gittikçe toplum olmaktan çıkıyoruz” dedi.

Müjdat Can/Van-MA

Kaynak: Yeni Yaşam

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org