16.12.2013
Türk Dil Kurumuna göre ‘yitikler, kayıplar’ anlamına gelen zayiat kelimesinin askeri terimdeki karşılığı ‘bir insan’ demektir. Son yıllarda bu terimi çok duyuyoruz. ‘Asker ocağı’ diye tarif edilen kurumda bu kadar ölümün olmasını normal diye nitelemek doğru sayılır mı? Sayılamaz, çünkü ölümlerin bir çoğu şüpheli. Sayılarla konuşacak olursak; 2002 yılından 30 Ekim 2013 tarihine kadar intihar ederek yaşamını yitiren asker sayısı 1036. “2002’de 157, 2003’te 95, 2004’te 87, 2005’te 99, 2006’da 85, 2007’de 88, 2008’de 84, 2009’da 75, 2010’da 80, 2011’de 65, 2012’de 69, 1 Ocak-30 Ekim 2013 arasında 52 olmak üzere 1036 askerin intihar ettiği kayıtlara geçti. Yani ‘şehit’ asker sayısından daha fazla. Bu rakamların çok daha fazlasında insanın öldüğü veya öldürüldüğü düşünülüyor.
Askerlerin haklarını korumak ve önemli kayıtlar tutan askerhaklari.com sitesinden Kerem Çiftçioğlu ile şüpheli asker ölümlerini konuştuk.
TBMM verilerine göre yıllara göre ölüm sebepleri ve sayıları
Sebep / Yıllar, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, Toplam
Ecel (Hastalık vb.), 83, 61, 67, 81, 63, 63, 418
Silah kazası, 23, 20, 21, 13, 11, 41, 129
Araç kazası, 17, 10, 18, 14, 7, 4, 70
İntihar, 99, 90, 85, 86, 70, 61, 491
Toplam, 222, 181, 191, 194, 151, 169, 1108
Kaynak: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/yazili_sozlu_soru_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=112078
– Devletin söylediği rakamlar gerçeği yansıtıyor mu? Ölümlerin sayısı sizce daha fazla olabilir mi?
Askerde yaşanan ölümlere yönelik yürütülen soruşturma süreçlerinin kapalılığı meydana gelen ölüm olayının kaza mı, cinayet mi, intihar mı olduğuna dair şüpheleri her zaman ayakta tutacak. Bu anlamda asker ölümleri içindeki intihar rakamlarının resmi verilerden farklı olabileceği söylenebilir. Ancak askerde meydana gelen toplam ölüm sayılarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını maalesef bilemeyoruz.
– Askerde intiharların nedenleri genel olarak neler? Yine devletin ölümlerde sunduğu gerekçeler ailevi sorunlar ya da duygusal sorunlar olarak açıklanıyor
TSK’nin iddia ettiğinin aksine, askerde yaşanan kötü muamele ile intihar eğilimi arasındaki güçlü ilişkiyi doğrudan ortaya koyan çok sayıda şikayet de Asker Hakları’na ulaşmıştır. Biz sivil ve asker intihar oranları arasındaki asli sebebinin askerlik sırasında yaşanan psikolojik baskılar, kötü muamele, sağlık hizmetlerine erişimde ve sosyal anlamda yaşanılan mahrumiyetler ile açıklanabileceğini düşünüyoruz. Askerde yaşanan hak ihlalleri, mevcut sıkıntıları derinleştirmekte, intihar riskini arttırıyor. Zorunlu askerlik sırasında yaşanan baskı ve kötü muameleler, sonra askerlerin sivil hayatlarından taşıdığı ailevi, ekonomik sıkıntılar gibi sorunlara dair depresyonu tetikleyip, kişileri vahim kararlar vermeye itebiliyor. Yani bize gelen şikayetlerde askerlerin sivilden taşıdıkları sıkıntılar olduğunda, zorunlu askerlik bu sıkıntıları arttıran bir deneyim olarak anılmakta.
– Askerlikte dayağın ve kötü muamelenin bittiği söyleniyor. Doğru mu ?
Zorunlu askerlik sırasında yaşanan başlıca kötü muamele türlerini dayak, hakaret ve tehdit oluşturuyor. Bu şikâyetleri genellikle uykusuz bırakılma, orantısız ve keyfi cezalar, devrecilik, aşırı fiziksel aktiviteye zorlama ve sağlık hakkına erişimi engelleme izliyor. Asker Hakları’na ulaşan dayak ve kötü muamele türü şikâyetleri incelediğimizde, hakaret şikâyetleri 2011-2012 yılları arasında 206 iken, 2012-2013 yılları arasında ise 275’e yükselmiş. Toplam gelen başvuru sayısındaki artış göz önünde bulundurulduğunda ise hakaret şikâyetlerinin toplam şikâyetlere oranında bütün bu süreçte %48’den %42’ye düşüş görüyoruz. Benzer bir eğilimi %39’dan %30’a inen dayak şikâyetleri için de söylemek mümkün. Tehdit şikâyetlerinde ise 2011-2012 ve 2012-2013 dönemleri arasında benzer oranlar söz konusudur. Dayak ve hakaret şikâyetlerinin toplam şikâyetlere oranındaki bu azalmaya bakarak askerde bu türden kötü muamelelerin azaldığını söylemek ne yazık ki mümkün değil. Her gün binlerce asker denetimsizlik silsilesi içerisinde ve var olan hiyerarşik yapının korunması maksadıyla hakaret, dayak, işkence, sözlü taciz, tehdit ve keyfi cezalandırmalara maruz kalmaya devam ediyor.
– Her askerin korkulu rüyası olan DİSKOlarda neler yaşanıyor?
DİSKO cezası Askeri Disiplin Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonucu 2013 başından itibaren kaldırıldı. Hatırlanacağı üzere Uğur Kantar, aldığı DİSKO cezası sırasında gördüğü işkenceler sonucu Temmuz 2011’de komaya girmiş ve Ekim 2011’de hayatını kaybetmişti. Bu olayın ortaya çıkmasıyla beraber Türkiye’de bu ceza infaz sisteminin meşruiyetinin geniş bir şekilde sorgulandığı bir dönem yaşandı ve nihayetinde Şubat 2013’te TSK Disiplin Kanunu’ndan DİSKO ve oda hapsi cezası çıkartıldı. Bununla beraber, Asker Hakları’nın disiplin koğuşlarındaki kötü muamelelere ilişkin başka kentlerden gelen başvuruları kamuoyu ile paylaşması, sorunun Uğur Kantar vakası ile sınırlı olmadığını, genel ve yaygın bir sorun olduğunu göstermekte oldukça etkili oldu. Asker Hakları’na 2011-2013 yılları arasında gelen toplam 222 orantısız ceza ve DİSKO şikâyetlerinin içeriği, büyük oranda; işkence, uykusuz bırakılma, oda hapsi, dayak, hakaret, tehdit ve her türlü fiziksel ve psikolojik baskı yaratabilecek unsurları içermekte, kalıcı ya da geçici fiziksel, psikolojik hasarlara neden olmaktaydı.
– İçerde erlere uygulanan hak ihlalleri için başvuracakları bir yer var mı?
Hayır yok. Asker Hakları olarak temel talebimiz de budur. Askerler hakları ihlal edildiğinde başvurabilecekleri sivil denetim mekanizmalarından mahrumlar. Biz özellikle TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Kamu Denetçiliği Kurumu gibi kurumları bu anlamda bir işlev edinmesi amacıyla zorluyoruz. Bunun için www.askerhaklari.com web sitesinden bize ulaştırılan şikayetleri bu mercilere ulaştırarak, söz konusu kurumların bu ihlallerle ilgili müdahil olmasını, bu yolla askerde yaşanan kötü muamelelere dair denetim işlevi görmesini umuyoruz.
-Devlet yetkilileri intiharları önlemek için ne gibi önlemler alınıyor?
TSK geçen sene yaptığı bilgilendirme notunda intiharların önlenmesi konusunda yürürlükte olan bir dizi tedbirden bahsetmiş, azalan intihar oranlarının bu tedbirler sayesinde olduğunu ifade etmişti. Asker alım ve askerlik sırasında genel olarak sağlanan sağlık hizmeti, intihar başlığı özelinde ise psikolojik takip sistemi çok geniş bir konudur. Ancak Asker Hakları’na gelen başvurularda ve basına yansıyan vakalara yansıdığı kadarıyla bu sistemde göze çarpan eksik ve ihmaller belirtilebilir. Bize gelene şikayetlerde RDM’lerlerin iyi işlemediği ifade edilmektedir. Bu birimler askerlerin algısında kesinlikle sorun çözen bir birim olarak görülmemektedir. Asker anlatılarında iyi işleyen bir psikolojik takip sisteminden de bahsetmek zor. Asker alımlarında psikolojik sorunları tespit etmeye yönelik herhangi bir test söz konusu değildir. Ayrıca raporlu psikolojik sorunları olanların da “askerliğe elverişli” ancak “silah kullanamaz” denilerek askerliğin ağır psikolojik ortamına alındığını biliyoruz.
-Zorunlu askerlik süresinin kısaltılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
15 aylık zorunlu askerlik süresinin 3 ay kısaltılarak 12 aya indirilmesi önemli bir adım. Bu iyileşme, yine daha önce yapılan disiplin koğuşlarının kaldırılması uygulaması gibi, zorunlu askerler üzerindeki baskıyı bir miktar hafifletebilir, telafisi olmayan intihar ya da akıl sağlığını yitirme gibi vakaların azalmasına katkı sağlayabilir. Diğer taraftan son dönemlerde yapılan bu iyileşmelere rağmen zorunlu askerlik sisteminde hak ihlalleri yaşanmaya devam ediyor. Askerhaklari.com sitesine zorunlu askerlik sırasında kötü muameleye uğradığı iddiasıyla başvurular gelmeye devam ediyor. Sayıları 600 bin ila 750 bin arasında değişen “asker kaçakları”nın varlığı da mevcut askerlik rejimindeki sorunlu yapının bir göstergesi olarak okunabilir. Zorunlu askerlik sırasında yaşanan hak ihlallerinin ihmal edilmemesi gereken önemli bir boyutu da asker alım rejimidir. Kişilerin kabul edilebilir mazeretlerinin asker alımları sırasında özenle gözetilmesi gereği ortadadır. Bu konuda yaşanan ihmal ve özensizliklerin askerlik sırasında yaşanan sıkıntıların temel sebeplerinden biri olduğunu çeşitli vakalarda görmekteyiz. Dolayısıyla, polisiye tedbirlerle askere gitmek istemeyen insanları askerlik sisteminin içine almaya çalışmadan önce, bu kadar büyük bir toplumsal kesimin neden askerlik yapmaktan kaçındığını anlamaya çalışmak ve zorunlu askerlik sisteminde hak ve özgürlükleri genişletici düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışmak öncelikli gündemimiz olmalı.
-Askerlik yapılan yerlerin içinde askerlere psikolojik destek sunan rehberlik birimleri var mı? Varsa bu birimler raporlar hazırlıyor mu ?
Aralık ayı başında açıklanan asker sayılarına göre yaklaşık 445.000 zorunlu asker var. Dolayısıyla bir RDM’ye (Rehberlik ve Danışma Merkezi) yaklaşık 1320 zorunlu asker düşüyor. Toplam personel sayısına göre de bir RDM çalışanına yaklaşık 666 zorunlu asker düşüyor. Bu birimlerin hazırladığı herhangi bir raporla karşılaşmadık. Fakat bu hizmetlerden nasıl yararlanılamadığıyla ilgili çok çeşitli başvurular aldık. Öncelikle zorunlu askerlerin bu hizmetlere erişiminde ciddi sorunlar yaşanıyor. Askerlerin komutanları RDM’lere gitmelerini, düzenli tedavi görmelerini ve hatta ilaçlarına erişimi engelleyebiliyor. Öte yandan bu merkezlerde verilen hizmetlerin kalitesiyle ilgili de çeşitli başvurular alıyoruz. Bir çok sefer yine asker olan merkez çalışanları zorunlu askerlerin ihtiyaç duyduğu hizmeti vermiyorlar. Genele hakim olan cezasızlık burada da geçerli olduğu için bu personel hakkında herhangi bir işlem yapılamıyor
-Askerlik içersinden azınlıkların şüpheli ölümleri olduğunu duyuyoruz bu gerçeği yansıtıyor mu ? (Ermeniler, Kürtler ölüyor sürekli)
Dışarıda var olan ve yaşanan toplumsal ve etnik ayrımcılığa, kışlalarda rastlamamak ne yazık ki mümkün değil. Üstelik bu ayrımcılığın kışlalarda hissedilme yoğunluğu daha fazla ve sivil hayata göre sıyrılma ve yahut uzaklaşma imkânı çok daha zor. Nitekim bu unsurlar, farklı toplumlara ve etnik kimliğe sahip askerlerin kendilerini bir çeşit baskı altında ve çaresizlik silsilesi içerisinde hissetmesine neden olmakta. Öte yandan Asker Hakları’na gelen başvuruları göz önünde bulundurduğumuzda; etnik ayrımcılığın neden olduğu fiziksel ve psikolojik baskı, çaresizlik hissinin yanı sıra milliyetçi görüş ve bakış açısına sahip olup, kendilerini milliyetçi olarak adlandıran askerler de yaşadıkları hayal kırıklıkları ve çaresizliklerini belirtiyor. Bu tür başvuruların ortak özellikleri ise “Çocuğum olursa, askere asla göndermeyeceğim!” , “Bizi kandırdılar, böyle peygamber ocağı mı olur? ve “Bu nasıl vatan? Böyle vatan sevgisi mi olur? şeklindeki ifadelerin yer almasıdır.
-Size içerideki komutanların dilekçeleri geliyor mu? Bu durumdan rahatsız olan subaylar yok mu?
Zorunlu askerlik sırasında yaşanan hak ihlallerine yönelik şikâyetlerin temelinde var olan hiyerarşik yapı ve bu yapının korunması maksadıyla her türlü fiziksel ve psikolojik baskı unsurlarının kullanılması, şikâyetlerin çok büyük oranda erlerden veya erbaşlardan gelmesine yol açıyor. Gelen şikâyetlerin %99’u er ve erbaşlardan olup, rütbeli askere yönelik şikâyetleri içermekle birlikte az sayıda rütbeli, bu rahatsızlıklarını dile getiren şikâyetlerde bulundu. Tabii ki bu oranları, kurum içi baskı ve kapalılık faktörlerini göz önünde bulundurarak değerlendirmekte fayda var.
-Sizce bu intiharlar nasıl son bulur.
İntiharların sona ermesi için daha önce de ifade etmiş olduğumuz taleplerimizi şöyle sıralayabiliriz:
* Öncelikle acilen birliklerde olanlar ile ilgili kamunun aydınlatılmasını talep ediyoruz.
* Bununla birlikte önleyici araçların kullanılarak psikolojik değerlendirmelerin asker alımları sırasında da etkin bir yapılandırma ile geliştirilmesini;
* Tüm acılı ailelerin sorularının resmi makamlarca yanıtlanmasını;
* Adli soruşturmanın şeffaflık içinde yürütülmesini;
* Psikolojik destek birimlerinin intihara neden olan askerlik kaynaklı sebeplerin ciddiyetle verilenmesi için tüm çalışmaların etkin bir şekilde yapmasını;
* Askeri faaliyetlerin etkin soruşturulması önündeki en temel engel olan askeri yargı sisteminin bir an evvel kaldırılması ve tüm faaliyetlerin sivil yargılar yoluyla denetim altına alınması taleplerimizi yineliyoruz.
Kaynak: birgun.net