1 Eylül mitingine çağrı: Bir arada olmalıyız
İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu, 10 Eylül Pazar günü Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yapacağı mitinge katılım çağrısında bulundu.
ANF İSTANBUL Çarşamba, 30 Ağu 2017
İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla 10 Eylül Pazar günü Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda “Barış, Özgürlük, Adalet, OHAL’e hayır, KHK’ler iptal edilsin” şiarıyla yapacağı mitingine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesinde basın toplantısı düzenledi.
‘BUGÜNLERDE BİR ARADA OLMAMIZ LAZIM’
Toplantıda konuşan EHP İstanbul İl Başkanı Özge Akman, “Bu süreçte bir arada olmamız, birlikte itiraz etmemiz çok önemli. Her tarafta 1 Eylül kutlanırken, biz ise barışın inşası için bir arada olacağız. 1 Eylül bu yıl da bizim için halkların kardeşliğini örmek için önemlidir” dedi.
Halkevleri İstanbul Temsilcisi Cihan Önen de, “Barış istemek için savaşa karşı mücadele etmek gerekir. Barış mücadelesinin bir yolu da laiklik mücadelesinden geçiyor. 1 Eylül mitingi de bunun içinde önemlidir” dedi. Önen, Türkiye halklarına mitinge katılım çağrısı yaptı.
EMEP İstanbul İl Yöneticisi Sinan Ceviz de, “Bugün içerisinden geçtiğimiz dönem yan yana durmamız gereken en önemli dönem. Bu açıdan tüm işçi ve emekçileri mitinge davet ediyoruz. Barış talebini en yüksek sesle haykırmak zorundayız” dedi.
HDP İstanbul İl Yöneticisi Xunav Altun da, “Eşitlik ve barış için halkımızı alanlara çağırıyoruz” diye belirtti.
ORTAK AÇIKLAMA
KESK Dönem Sözcüsü Özlem Talu tarafından okunan ortak basın metninde de şöyle denildi:
“Savaş faturalarını ödemeyeceğiz. Savaşın insanlığa faturası ölüm sürgün, acı ve gözyaşı demek. 1939’da Hitler’in Polonya’yı işgal ettiği 1 Eylül gününü 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ‘bir daha bu faturayı ödemeyeceğiz’ diyerek Dünya Barış Günü ilan eden ezilenler, bugün yeryüzünün şu veya bu yerinde savaş ya da savaş tehdidi altında yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Petrolü, doğal gaz ve madenleri, nüfuz alanlarını ele geçirmek veya halkların özgürlük çığlığını boğmak için devletler silah fabrikalarını tam kapasite çalıştırıyor; o silahları ateşliyor, her yere üsler kuruyor; kendileri adına savaşacak çetelere milyon dolarları akıtıp sırtlarını sıvazlıyorlar.
Bugün Ortadoğu’da Ortaçağı diriltmek isteyen silahlı çeteler, arkalarındaki güçlerden de destek alarak milyonlarca insanı yerinden yurdundan etti, kadınları köle pazarlarında sattı, binlerce yıllık tarihi eserleri yağmaladı, hesaplanamaz ölçüde can kaybına sebep oldu. Bugün Suriye’den Yemen’e, Filistin’den Nijerya’ya kadar uzanan acılı bir coğrafyanın ortasında yaşıyoruz.
Savaş bizim sadece komşumuz değil. Halkın büyük bir kesiminin bitsin istediği bir savaş, müzakere masaları devrilerek alevlendirildi. Bunun bedeli de yüzlerce insanın ölümü, seçilmiş milletvekillerinin ve siyasetçilerin tutuklanması Kürt illerinde halkın iradesiyle seçilmiş belediye eş başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanması oldu.
Ülkenin bir yerinde savaş sürerken diğer bölgelerde yaşayanların barış içinde yaşaması mümkün değildir. Çünkü savaş bir ülkenin bütünü üzerinde kontrol sağlamak; işçileri, emekçileri, bu ülkede yaşayan her dinden milliyetten insanları, kadınları ve çocukları itaatkar yurttaşlar yaratmak için elverişli bir zemin yaratır. İktidar bu zemini gayet iyi kullanmıştır: Bugün bir biçimde sahip olduğu haklarını kaybetmeyen, kendisini tehdit altında hissetmeyen, baskı ve yıldırma taktiklerinden dolayı tedirgin olmayan hiç kimse yoktur.
İçeride kendi yurttaşlarına savaş açan, hiçbir komşusuyla barışık olmayan siyasi iktidar iç politikada kullandığı dil ve üslupla Avrupa ülkelerine de sataşmakta, onların içişlerine karışmakta, orada yerleşik Türkiyeli kökenlilere verecekleri oyların rengini bile dikte etmektedir. Yönetimi sayesinde Türkiye, dünya halklarının gözünde kavgacı, sürekli didişip duran, geçimsiz ve saldırgan bir ülke haline getirilmiştir.
Bir diktatörlük tesis edilirken, savaş ve çatışmadan güç almayan, iç ve dış düşmanlarını çoğaltmayan hiçbir rejim yoktur. Devletin, ortadaki pastayı paylaşamayan kesimlerinin çatışmasından çıkan toz duman arasında inşa edilen tek adam-tek parti rejimi de kendisine bu düşmanlardan bol miktarda yaratmıştır. 15 Temmuz darbe girişimini bir lütuf olarak gören hükümet, hemen ilan ettiği OHAL sayesinde kurtulmak istediği her kesimi terör etiketi yapıştırarak düşman ilan etmiş ve bunları etkisizleştirmek için her yolu denemektedir.
Kalıcılaştırılmaya çalışılan OHAL hukukun bertaraf edilmesi, ülkenin kaderinin bir tek kişinin ağzından çıkacak söze bağlı kalması, her türlü itirazın baskıyla sindirilmesi demek. Ancak bizler buna izin vermeyeceğiz: OHAL ve KHK’lerle yönetilmek istemiyoruz. Düşmanlaştırma politikalarına, icat edilen düşmanlar sayesinde şovenizmin kışkırtılmasına sessiz kalmayacağız. Anaokullarından başlayarak savaş ‘oyunlarında’ şehit olmaya veya şehidin arkasından gözyaşı dökmeye alıştırılan çocuklarımızı böyle bir sunağa kurban etmeyeceğiz; onların kindar bir nesil haline gelmesine izin vermeyeceğiz. Düşmanlarla çevrili bir ülkede değil içeride ve dışarıda barış ve huzur içinde yaşamak, özgür bir ülke inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Sokaklarında Tank/ TOMA sesleri değil, çocuk çığlıklarını yükseldiği bir ülkede yaşamak için, barış mücadelesini daha da yükselteceğiz. Bu ülkenin emekçileri, halkları, kadınları ve gençleri olarak hiçbir faturayı can pahasına ödemeyeceğiz. Safları genişleteceğiz! Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü!”
EYLEM TAKVİMİ
1 Eylül Dünya Barış Günü etkinlikleri kapsamında, 1 Eylül günü Feriköy Mezarlığında Didar Şensoy anması gerçekleştirilecek, aynı gün saat 18.30’da Galatasaray Meydanı’nda barış zinciri oluşturulacak, 3 Eylül Pazar günü saat 17.00’de BEKSAV’da “Acının iki yüzü” isimli sergi gösterilecek. 10 Eylül’de Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda miting yapılacak.”
Kaynak: ANF
**
İHD üyeleri, barış için insan zinciri oluşturdu – Demokrat Haber