Netta Lannes Arbel: Gözlerimi kapatmayı reddediyorum
Serdar M. Değirmencioğlu – 12 Ocak 2025
2024 bitmeden İsrail’de bir genç daha askerliği reddetti. Netta Lannes Arbel artık askerlik yapmayacağını açıklarken, diğer retçiler ordunun eğitim üssü önünde gösteri yaptılar.
Netta Lannes Arbel reddini açıklarken hem içeriden, hem de bir eylemci olarak dışarıdan gözlemlediği ordunun insanları insanlıktan çıkardığını vurguluyor. Bu uzun açıklamayı siz barışseverler için biraz kısaltarak Türkçeleştirdim.
***
Benim adım Netta Lannes Arbel. 24 yaşındayım. 2019’da orduya alındım. Çatışmalara katılmayı reddettikten sonra sıhhiyeci olarak görevlendirildim. Ardından askerliği ertelemeyi ve üniversiteyi bitirdikten sonra orduya dönmeyi sağlayan Atuda programına kabul edildim; üç yıl hemşirelik eğitimi aldım. Uzun süre düşündükten sonra, ideolojik nedenlerle orduya hizmet edemeyeceğim sonucuna vardım. Ordunun değerleri ve eylemlerinin en temel ahlaki ilkelerime aykırı olduğu; orduya geri dönerek bunları kaçınılmaz olarak onaylayacağım ve meşrulaştıracağım artık benim için çok açık.
Sıhhiyeci olarak gördüğüm ölüm ve yıkıma rağmen ordunun içinde olumlu bir katkı yapabileceğime gerçekten inanıyordum. Ancak zamanla sistemin temelden çürük olduğunu, içindeki insanları çürüttüğünü ve İsrail’i birkaç yıldır içinde bulunduğumuz bu cehennemden çıkarmanın tek yolunun askerliğin tamamen reddedilmesi olduğunu apaçık gördüm.
Askerlik yaparak masumlara yardım ettiğine ve onları koruduğuna samimiyetle inananlara karşı kötü niyet beslemiyorum. Ancak bu inanç, başkalarının insan olduğunun reddiyle, sürekli propagandayla ve gerçekleri -ordunun insan haklarını sürekli olarak çiğnediğini- görmeyi reddetmeyle var olabilir. Bütün bunlar, en ciddi vahşetini bile “iyi niyetli insanlar” perdesinin arkasına gizleyen militarist sistemin işidir. Bunlar, Gazze’de sivil toplumun tamamen yok edilmesini sağlayan failleri korumak içindir.
Gerçekler, bizzat fail askerler tarafından paylaşılan, internette ve basında yer alan görüntülerle daha da açık hale gelmiştir. Masum insanlara işkence yapıyorlar; yağmalıyor, yıkıyor ve şiddet uyguluyorlar. Bunları, işledikleri suçlar için hesap vermeyeceklerini bilerek yapıyorlar. Bu davranışlara bizzat şahit oldum. Batı Şeria’da gönüllü olarak çalışırken, çiftçilik yapan masum insanlara durmaksızın uygulanan taciz, zulüm, şiddet ve hak mahrumiyetini gözlemledim. Bu hem işgalci yerleşimciler, hem de askerler tarafından gerçekleştiriliyordu.
Yıllardır ordunun “hataları” için üretilen bahane ve gerekçelerin hepsi tek bir noktada toplanıyor: “Başka seçenek yoktu!” İnsanların haysiyetlerini, mahremiyetlerini, evlerine ve kişisel eşyalarına sahip olma, geçimlerini sağlayabilme haklarını ellerinden almaktan başka çare yok! İstila etmek, çiğnemek, yıkmak ve yok etmekten başka seçenek yok!
Benim gibi bu gerçeklikle doğrudan yüzleşmekten rahatsızlık duyanlara; sırtlarını dönme, masa başı bir işe ya da tıbbi bir pozisyona geçme seçeneği verildi. Bu kişisel kaçış biçimi propaganda makinesinin bir parçasıdır. Ordunun gerçek işlevinde yer almıyormuş, yani başka bir halkın işgal altında tutulması ve onlara boyun eğdirilmesi sürecine katılmıyormuş gibi hissetmemizi sağlar. İsrail ordusunun temel işlevi, işgal altında yaşayan insanlara düşman bir halk muamelesi yapmaktır. Ben bu ırkçı apartheid sistemini meşrulaştırmayacağım ve onun parçası olmayacağım.
Orduyla temasımın başından beri hekimlik yapmak istedim. Yani birilerine zarar vermektense zarar görenlere yardım etmek, onları kurtarmak ve tedavi etmek istedim. Geçtiğimiz yıl, tıbbi hizmetin ordu içerisinde ciddi bir şekilde yapılamayacağını; çünkü bu hizmetin ordu tarafından savaşın, şiddetin, etnik temizliğin, insan haklarının ve insan onurunun ayaklar altına alınmasının devamını sağlamak için kullanılacağını açıkça ortaya koydu. İyi niyetli insanlar bu sistemi desteklemeye çalıştıkça, toplu katliamların devam etmesine izin veren yalanların ve gerekçelerin sürmesini sağlayacaklardır.
Gözlerimi kapatmayı, bu korkunç suçları mazur görmeyi ya da haklı çıkarmayı reddediyorum. Onları desteklemeyi ya da benim adıma sürdürülmelerine izin vermeyi reddediyorum. Barışı, bir arada yaşamayı, karşılıklı anlayışı ve insan haklarının korunmasını teşvik etmenin tek yolunun, askerlik sisteminin meşruiyetini ve güvenilirliğini yıkmak olduğuna gerçekten inanıyorum. Barış ve güvenliğin, hem Yahudiler hem de Filistinliler için, sadece bir silahın namlusu arkasında olursa var olabileceğine inanmıyorum.
Kaynak: Evrensel