Aslan Asker Şvayk -B. ERSANLI(Kitap)

Şvayk karakteri başlı başına insani kaçış. Düşman ile dostu hep karıştıran ve karıştırmaktan insaniyet çıkaran Şvayk bu.

BÜŞRA ERSANLI’DAN “KİTAPLARLA DAYANIŞMA”
Asker Şvayk Olağan ve Olağanüstü

Yozlaşmanın zirve noktaya varışı aslında bildik cephe çarpışmaları ve sahnelerine “gerçek” kahramanlıklara (!) varamıyor. Çünkü Şvayk karakteri başlı başına insani kaçış. Düşman ile dostu hep karıştıran ve karıştırmaktan insaniyet çıkaran Şvayk bu.
Büşra ERSANLI
[email protected]
Bakırköy – BİA Haber Merkezi
27 Nisan 2012, Cuma

Mizah sivri muhalefet yaratabiliyor kuvvetli ise… Yaklaşık 700 sayfa olan bu iki ciltlik roman tam bir kara mizah ve çok başarılı bir savaş aleyhtarı manifesto gibi…

İnsan çok dinlediği (Celal’den) bir romanı zor okuyor. Sadece çok dinlemiş olmak da değil sebep. Konu savaş ve savaşa yatkınlık olunca zorunlu olarak “kadınsız” olan bu kitabı hızla okumak kolay olmadı.

Ancak çevirisi, deyimleriyle, argosuyla, açıklayıcı dipnotlarıyla mükemmel. Sanki Türkçe yazılmış. İsimler ve askeri papaz ayinleri dışında insan kendini ülkede sanıyor.

Konu Harb-ı Umumi (1914-18); Avrupa ülkeleri arası rekabet ve paylaşımın acımasız tahrip gücünü ortaya koyan, sözkonusu ülkeler açısından bir sistemi insani olarak oturtmayı değil yeni boğazlaşmalara hazırlığı ifade ediyor.

Şvayk, Çek yazar Yaroslav Haşek’in yarattığı hem olağan hem olağanüstü bir karakter. Olağan çünkü sıradan bir Praglı, köpek alıp satıyor ve saflığıyla maceralara tosluyor; olağanüstü çünkü savaştan kaçış halini gönüllülük prensibiyle sahaya tam çıkmadan yaşamayı başarıyor.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu adına gönüllü Çek savaşçısı aslan gibi asker oluyor. Yazarın maceracı, atılgan, inatçı, yaratıcı özgeçmişi “aslan askere” güzel yansıyor. Şvayk hacı yatmaz gibi her şeyin içinden sıyrılarak gerçeği gerçeküstülükle dolaştırıyor.

1914 yaz aylarından itibaren savaş karşıtı Alman sosyalistler, sosyal demokratlar vatan haini ilan edilip hapislere atılıyor, bazıları da öldürülüyordu.

Almanya bütçesini hazırlayıp savaşa girdi; Ağustosta Rusya ve Fransa’ya savaş açtı. Çek Şvayk da Avusturya-Macaristan adına yine savaş aleyhtarı olarak savaşa tekerlekli sandalye ve koltuk değnekleriyle “gönüllü” oldu. Başından geçmeyen kalmadı.

O dönemde Birinci militarist saldırganlık ve yozlaşma koşullarında bu denli zengin bir karamizah yaratabilmiş olmak gerçektende yazarın büyüklüğünü kanıtlıyor. Savaşın kara yüzünün (sanki ak yüzü varmış gibi) sürekli imparator adına, Allah adına savaş rahipleri ve komutanlar tarafından yüceltilmesi ve yüceltirken Şvayk’ın bu mizansene katkısı büyük.

Aslan Asker Şvayk’ın dinamik ve her an olayları “sürüklemeye” hazır yanı aracılığıyla yolsuzlukların, ayyaşlığın, kumarbazlığın, acımasızlığın, işkencenin, hırsızlığın, yol şaşırtmanın ve her anlamıyla asker kaçaklığının türlü yollarının hikayesi/ gerçeği gözler önüne seriyor.

“İnsanları boğazlamanın ilk hazırlıkları….” Askeri rahibin (serhoş) ayini ve oradan cepheye yollanma (s.145). Bu rahipler “ruhunu teslim etmeden ruhunu teselli ediyorlar” (s123) askerlerin. “Savaş biraz daha uzarsa ortalık tımarhaneye dönecek…” (s. 290).

Savaş, her şeyin mubah oluşunun zaferi! Yozlaşmanın zirve noktaya varışı aslında bildik cephe çarpışmaları ve sahnelerine “gerçek” kahramanlıklara (!) varamıyor. Çünkü Şvayk karakteri başlı başına insani kaçış. Düşman ile dostu hep karıştıran ve karıştırmaktan insaniyet çıkaran Şvayk bu.

Şvayk’ı görünce kaçan “düşman” Rus, göle girmekte olduğu için giysilerini bırakıyor ve Şvayk sadece meraktan, üstünde nasıl duracak diye, Rus üniformasını giyip yoluna devam ederken kendi tarafına (Avusturya-Macaristan) esir düşüyor (s.199 2. cilt).

Ve hiçbir şey değişmiyor: Değersizleşme, yozlaşma, vahşet hepsi aynı. Bir noktada asteğmen açıklama yapıyor “… ırkın yozlaşmasını önlemenin en iyi çaresi, başka bir milletten kızların ırzına geçmekmiş”. “Çapraz döl işi çok çok ilginç” diyor Şvayk ve konuyla ilgili birçok hikaye anlatıyor (s. 317-319) .

İnsan ister istemez Rize valisinin dahiyane önerisini hatırlıyor. Hem bizim ülkede bu tür önerilerde “kaynaşma” potansiyeli daha yüksek tutuluyor, ikinci üçüncü eş olarak, yani kadınlar arası “dayanışmaya” olanak sağlar nitelikte bizdeki yaratıcılık.

Kadınsız demiştim ya, romanın tüm anti-militarist mizahı bir yana, bu kadınsızlık beni çok bunalttı, bu bunalma hali cezaevi dışında daha yararlı bir etki yapabilir. Ama hep savaş saçmalığı, savaşkan şımarıklık ve hep ya cadı, ya fahişe ya da kocakarı olan kadınlar savaş ortamında bulunduğundan kısa rollü iğrençlikler.

Yalan, dolan, hile, pusu o denli yaygın ki savaş ortamında tüm cinsler iğrenç zaten.

Ancak açık söylemeliyim ki bugün bu koşullarda ne kadar güçlü bir roman ne kadar güçlü bir karakter olursa olsun, mizahın kendisi bile çok erkeksi geldi bana. Örnek: “Evet, savaş hırsızlıkta bile cesaret istiyordu.” (s. 83 2.cilt)

Bir “çeşit” oluyor insan cezaevinde, özellikle tutuklu bir kadın erkek matığına daha az tahammül edebiliyor. (BE/BA)

* Yaroslav Haşek, Aslan Asker Şvayk, Çeviri-Celal Üster, Can Yayınları

Kaynak: bianet.org

KİTAPLAR

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org