Devlet-resmi ideoloji ve sivil itaatsizlik – Umut Kuş*

Bireyin devletten daha önemli olduğunun, yaşanan adaletsizliklere karşı bireysel sorumluluklar almanın ve iktidarın kutsal olmadığının toplum olarak farkında olmalıyız.

Ağustos 7, 2020
Yönetim siyasetinin ya da yasaların değişmesini isteyen aleni, şiddetsiz, vicdani, fakat aynı zamanda siyasi olan, yasa dışı bir eylemdir. Diğer bir tanımı olan pasif direniş, hükmeden hükümete karşı gösterilen direnme yöntemidir.

Henry David Thoreau; öncelikle insan, sonrasında ise vatandaş olunması gerektiğini savunmuştur. İnsan olmanın temelinde ise adalet kavramı yerleştirilmiştir. Adalet kavramı sayesinde insan doğruyu seçebilme ve yanlış karşısında mücadele etmektedir. “Buna karşın sivil itaatsizlik ve pasif direniş gibi eylemlerin genellikle yanlış karşısında, Adalet, Özgürlük… için mücadele eden bireylerin veya toplumların başvurduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.”

Tarihte, birey veya toplum baskıcı yönetimlere karşı kimi zaman aktif kimi zaman ise pasif bir biçimde direnmişlerdir. Bu direniş biçimleri; Oturma eylemleri, Ölüm orucu, Genel grev çağrısı… vb.

Baskıcı yönetimlere karşı yapılan sivil itaatsizlik eylemlerin engellenmesi, toplumsal ve siyasal süreci, tarihsel geçmişi kavramamızı engelleyen resmi ideolojilerdir. Çünkü resmi ideoloji devlet tarafından savunulmaktadır. Resmi ideoloji, tarihe ve topluma bakışta bazı kurallar koyar, tarihe, topluma nasıl bakmamız gerektiği konusunda direktifler verir. Resmi ideolojinin temel ölçütü, toplumların ya da bireylerin kollektif veya bireysel olarak sürdürülen düşüncelerin, resmi ideoloji tarafından dayatılan düşünceye uygun olup olmadığıdır. Resmi ideolojiye uygunsa doğru, değilse yanlıştır. Resmi ideolojiler kuşkusuz egemen ideolojilerdir. Fakat her egemen ideoloji resmi ideoloji değildir.

Devlet ise bir toplumsal araç ve en kapsayıcı kurum olarak günümüzde de varlığını doğuşundaki ana çizgileriyle sürdürmektedir. Tarihteki belki en tehlikeli araç, devlet kurumu iken hala en az anlaşılan olgu özelliğini korumaktadır.

Bakunin gibi, devleti mutlak bir “kötülük” olarak gören anarşist bir teorisyen bile buna zorunlu, gerekli kötülük diyebilmiştir. Marksizm’de de gerekli bir aşama olarak değerlendirilmiştir. Öcalan’a göre ise devlet; baskı, zor aracı olarak ne zorunlu bir ilerleme aracı ne de zorunlu bir kötülüktür. Baştan beri bela, gereksiz, hiç zorunlu olmayan, giderek tam soyguncu çeteye dönüşen araçtır. Bu yönüyle devleti toplumsal bir ur olarak değerlendirmesi en doğru tanımdır. Tüm devletler ortalığı bir mezbahaya çevirmekten, asimilasyon, tembel toplum yaratmaktan öteye asli olarak pek fazla rol icra etmemiştir. Bunun için kapsamlı devlet çözümlemesine ulaşmadan, hiçbir sosyal olgu ve soruna çözümleyici yaklaşmak mümkün değildir.

1848’de Henry David Thoreau, Amerika’nın Meksika’ya sürdürdüğü emperyalist savaştan dolayı “baş vergisi” vermeyi reddettiği için hapse atılır. Thoreau hapisteyken onu ziyarete gelen ve ona “Henry, neden buradasın?” diyen arkadaşı Ralph Waldo Emerson’a, şu cevabı verir: “Waldo, sen neden burada değilsin?” Sivil itaatsizlik veya pasif direniş adından da anlaşılacağı üzere sivil, silahsız ve toplumun her kesimini kapsar. Resmi ideolojinin hakim olduğu ülkelerde Sivil Toplum, gelişimi engelleyen nedenler arasındadır ve demokrasinin önündeki engellerden biri de güçlü devlet yapısına karşılık zayıf bir Sivil Toplum yapısına sahip olmasıdır. Yine resmi ideolojinin hakim olduğu ülkelerde, sivil itaatsizlik eylemleri, toplumsal birliktelikle amacına ulaşır. Düşüncenin tek tipleştiği, kamu kurum ve kuruluşların, yasama yürütme ve yargının siyasi iktidarın tekeline geçtiği, medyanın tekelleştiği, siyasi iktidarın devletleştiği ve resmi ideolojinin mutlak doğru olarak olarak halka empoze edildiği bir ülkede bireysel sivil itaatsizlik eylemleri, yeteri kadar kamuoyu oluşturulmadığından amacına ulaşmadan son bulur. Devletin topluma dayattığı ve mutlak doğru olarak kabul ettirdiği resmi ideolojiler, sadece dayatılan toplumun direnişiyle değil, tüm toplumların birlikte direnişiyle ezilen topluma demokrasi, adalet, özgürlük… getirilebilir. Baskıcı yönetime karşı, bireysel direniş toplumsal bir direnişe doğru evrilmezse, baskıcı yönetim bireyi pasifleştirir ve bu tür yönetimler her zaman var olur. Bireyin devletten daha önemli olduğunun, yaşanan adaletsizliklere karşı bireysel sorumluluklar almanın ve iktidarın kutsal olmadığının toplum olarak farkında olmalıyız.

*Vicdani retçi

Kaynak

-Henry David Thoreau / Sivil İtaatsizlik

-İsmail Beşikçi / Bilim – Resmi ideoloji – Devlet, Demokrasi ve Kürt sorunu

-Abdullah Öcalan / Devlet

Kaynak: Yeni Yaşam

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org