Duvarlar ve küresel apartheid
Kasım 2020’de yayımlanan önemli bir raporda, dünya çapında sayıları artmakta olan duvarlar ele alınıyordu. İspanya merkezli bir kuruluş tarafından yayımlanan raporu hazırlayan Ainhoa Ruiz Benedicto, Mark Akkerman ve Pere Brunet, duvarlarla dolu bir dünyanın küresel dışlama ve şiddet düzeni anlamına geldiğini düşünüyorlar.
Raporun başlığında yer alan “küresel apartheid”, Güney Afrika’da otuz yıl kadar önce sonu gelen ırkçılığın en somut şekillerinden biri olan “ayrı yaşam” düzenine gönderme yapıyor. Rapordaki ana düşünce şu: Dönemin Güney Afrika Başkanı F. W. de Klerk’in, Nelson Mandela ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını kabul etmesi ve olağanüstü hali kaldırmasıyla sona erdiği düşünülen apartheid düzeni, giderek çoğalan ve yayılmakta olan duvarlarla yeniden canlandırılıyor.
Raporun yazarları artmakta olan duvar sayısına dikkat çekiyorlar. 1989’da altı olan fiziksel duvar sayısı, 2018 sonunda 63’e erişti. Bu duvarların çoğu sınırlar veya işgal edilmiş bölgelerde. Sayının artması da söz konusu çünkü siyasi savrulma o yönde. Dünyanın düşmanlarla dolu olduğu düşüncesini yayarak insanları korkutmaya ve kutuplaştırmaya çalışan siyasetçiler, duvarlardan yana. Var olan duvarlar yetmiyormuş gibi, yeni duvarlar dikmek istiyorlar.
Fiziksel olanlar yanında silahlandırılmış sınırlardan oluşan duvarlar da var. Sınırların ortadan kalktığı veya kalkacağına ilişkin söylemlerin ne kadar yanıltıcı olduğu artık ortada. Günümüzde sınır bölgeleri askeri yığınak ve uygulama alanına dönüştürülüyor. Sınır denince akla ilk gelen kara sınırları ama günümüzde deniz ve hava sınırlarına da askeri duvarlar örülüyor. Gemiler, uçaklar, insansız hava araçları, dijital gözleme araçları ile örülen duvarlar. Bu tür duvarlar da sayılacak olsa, duvar sayısı yüzlerle sayılabilirdi.
Fiziksel duvarlara dönelim. Rapordaki sayılara bakıldığında yakın dönemde artışın büyüdüğü söylenebilir çünkü yalnız 2015’de 14 duvar yapılmış. Duvar inşa etmekte, altı duvarla İsrail başı çekiyor. Ardından üçer duvarla, Fas, İran ve Hindistan geliyor. Bunların hemen ardından, iki duvarlı geniş bir küme geliyor ve Güney Afrika bu kümede yer alıyor! Diğerleri sırayla şöyle: Birleşik Arap Emirlikleri, Kazakistan, Suudi Arabistan, Türkmenistan ve Ürdün. Tahmin edileceği üzere, Türkiye de bu kümede yer alıyor. Avrupa Birliği üyesi üç ülke de bu kümede: Litvanya, Macaristan ve İspanya. Rapora göre, dünyadaki her on kişiden altısı sınırlarına duvar örmüş bir ülkede yaşıyor. Duvarlardan ve sınırların silahlandırılmasından beslenen ve giderek büyüyen bir sektör var.
Raporun yazarları bu gidişattan şu sonuçları çıkartıyorlar. Duvarların temel amacı, güçlü ve ayrıcalıklı olanları öyle olmayanlardan ayırmak. Yoksulluktan, savaştan, şiddet ve kötü muameleden kaçmaya çalışanları durdurmak. Duvarların varlığı, bir yanda insan onuruna ve haklarına saygılı, diğer yanda bunların umursanmadığı bir düzenin var olabileceği ve bunun kabul edilebilir olduğu inancına dayanıyor. Duvarları aşmak isteyenlere yapılacaklar ise, geride bırakmak istediklerini aratmayacak bir muamele. Günümüzde AB sınır rejimi işte bunu uyguluyor.
Yazarlar, Güney Afrika’da uygulanan apartheid ile günümüzde inşa edilen küresel apartheid arasındaki benzerliğe dikkat çekiyorlar. Gerisini de söylemek gerek. Tıpkı o dönemde olduğu gibi, ırkçılık, milliyetçilik ve dinle acımasızlık ve düşmanlık üretiliyor. Tıpkı o dönemde olduğu gibi militarizm tek çözüm. Tıpkı o dönemde olduğu gibi, düşmanlık ve militarizmden beslenenler ırkçı-milliyetçi-dinci rejimleri destekliyorlar. Ayrıştırıcı, dışlayıcı, düşmanlaştırıcı ve militarist siyasetlerin karşısında ise yine sosyalizm duruyor.
Kaynak: Evrensel