T24
Hülya Karabağlı / Ankara
Genelkurmay Başkanlığı, Muş’ta askerliği sırasında şüpheli biçimde ölen jandarma er Uysal Doğan’ın babasından “ 1 lira 11 kuruşluk mermi parasını istedi. Kederli baba Rıza Doğan, “Bizden mermi parasını istiyorlar. Bizim çocukların değeri 1 lira 11 kuruş mu? Benim çocuğum bir mermi parası mı?” diye isyan etti. Bazı aileler de Genelkurmay’ın kendilerinden de mermi parası istediğini söyledi.
CHP Tokat Milletvekili, Meclis Milli Savunma Komisyonu Üyesi Orhan Düzgün, bugün parlamentoda, Türkiye’nin çeşitli kışlasında çeşitli tarihlerde ‘şüpheli’ biçimde olan asker aileleriyle bir basın toplantısı yaptı.
Ailelerin Milli Savunma bakanı İsmet Yılmaz ve çocuklarının ölümlerine ilişkin anlattıkları ayrıntılar dikkat çekti. Çocuklarının fotoğraflarını ve otopsi görüntülerini de paylaşan aileler Askeri mahkemelere tepkiyi vurguladı.
‘Çocuklar aileler maaş alsın diye intihar ediyor’
Tunceli’de askerlik görevini yaparken hayatını kaybeden Murat Oktay Can‘ın babası Oktay Can 5 yıldır sürdürdüğü hukuk mücadelesinde takipsizlik kararı ile karşı karşıya kaldığını anlattı ve Milli Savunma bakanı İsmet Yılmaz’la yaptığı telefon görüşmesinin ayrıntılarını aktardı.
Oktay Can, bakan Yılmaz’ın kendisine telefonda, “Bu çocuklar, aileler maaş alabilsinler diye hayatını yitiriyor” dedi. ‘’Böyle bir şey olabilir mi? Hangi anne ve baba böyle bir şey düşünür” dedi.
Hazine zararı: 1 lira 11 kuruş
Kışlada hayatını kaybeden Jandarma Er Uysal Doğan’ın babası Rıza Doğan, 15 Mayıs 2013 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’ndan kendisine gönderilen ve davaya ilişkin takipsizlik kararının belgesini gösterdi.
Belgede, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar dikkat çekiyor. Otopsi raporu, olay inceleme raporu, tutanak ve tanık ifadelerine yer verilen belgenin en çarpıcı bölümü ise “Hazine zararı” olarak gösterilen bölüm. Burada, Hazine zararının karşısına “ 1.11 TL( 1 adet G-3 piyade tüfeği fişeği)” yazılıyor.
Asker aileleri daha önce hazırladıkları basın metnini de gazetecilere dağıttı. Adalet istediklerini belirten ailelerin ortak açıklaması şöyle:
Farklı tarihlerde askeri kışlalarda intihar ettikleri iddia edilen asker aileleri olarak bu intihar gerekçelerini inandırıcı bulmamaktayız. Askeri kışlalarda gerçekleştirilen olaylar ve bu olayları incelemek için görevlendirilen savcıların, şüpheli olarak ifadelerde adı geçen şahıslar tarafından deliller oluşturulduğu ve birbirlerini kolladıkları ortaya çıkıyor. Bu durum adalet ilkesinden uzaktır. Bu ailelerin çoğu, çocuklarının cinayete kurban gittiğini düşünmektedir.
Çocuklarımız vefat ettikten sonra bir resmi kurum veya kuruluşlardan başsağlığı alamadığımız gibi hiçbir devlet görevlisini de yanımızda göremedik. Çocuklarımızın ölümüne sebep olan kurşun paralarını da ailelerden temin etmeye çalışmaları ise çok acı.
Bizim tek suçumuz elleri kınalı bir şekilde askeri birliklere teslim etmiş olmamızdır. Bu evlatlarımızın kimisi ırkçılığa maruz kalıp ezilmekte. Kimisi de kendini bilmez bazı komutanlar tarafından baskılar sonucunda psikolojik sorunların içinde intihara sürüklenmektedir. Bu vakalar intihar olsa bile birlikleri içinde çocuklarımızı intihara sürükleyen bir takım kişi veya kişilerin var olduğu gerçektir. Adaletin görevi bu sebepleri objektif bir şekilde soruşturması ve aydınlığa kavuşturmaktır. Aksi takdirde vicdanlar bu güne kadar olduğu gibi hep kanayacaktır. Görev sırasında ölen veya öldürülen çocuklarımızın şehit sayılması ve mağduriyetlerin giderilmesi acıları biraz da olsun hafifletir.
Düzgün: 2002-2013 arasında bin 100 asker
Ailelerin çocuklarının neden ve nasıl öldüğünü bilmek, suçu ya da kusuru olanların ise cezalandırılmasını istediğini, bunun onların en doğal hakkı olduğunu belirten Düzgün, “2002 ve 2013 yılları arasında bin yüz asker hayatını yitirmiş. Bunların hepsine intihar deniliyor. 2 mermi ile 3 mermi ile vurulan askerler var. İntihar eden bir adam kendisine 2, 3 mermi sıkamaz. Son derece şüpheli bir pozisyonla karşı karşıyayız” diye konuştu.
Düzgün’ün ardından söz alan aileler çocuklarının ölümlerine ilişkin kendilerine çelişkili bilgiler verildiğini, otopsi raporlarında ciddi şüpheler bulunduğunu ileri sürerek, olayların aydınlığa kavuşturulmasını ve adalet istediklerini ifade ettiler.