Japonya ordusu, işgal ettiği yahut savaştığı ülkelerde kurulan genelevleri için kadınları kaçırmıştı. Başta Güney Kore, Çin, Filipinler, Tayvan ve Japonya’dan olmak üzere Asyalı yüz binlerce kadın seks kölesi olarak çalıştırılmıştı.
Resmi ideolojinin sakladığı gerçek Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk partisinin Cumhuriyet Halk Fırkası değil, Kadınlar Halk Fırkası olduğu gerçeğidir. Ne var ki bu fırkayı Mustafa Kemal veto etmiş ve kurulmasına izin verilmemiştir.
Kadını erk’in egemenliğine hapsedenlerse kendi egemenliklerinin devamlılığı için baskıyı ve şiddeti kullanır; savaş bu baskı ve şiddetin “en güçlü” halidir.
Japon ordusunun 70-80 Koreli kadını seks kölesi olarak tuttuğu Tengçong’u Eylül 1944’te kurtaran ABD-Çin müttefik güçleri sadece 23 kadına sağ salim ulaşabilmişti.
DİSK Kadın Komisyonu, KESK Kadın Meclisi, TMMOB Kadın Çalışma Grubu, TTB Kadın Hekimlik Kadın Sağlığı Kolu’nun çağrısıyla kadın ve LGBTİ örgütleri “Olağanüstü Hal’in “olağan” hale gelmesine alışmıyoruz” başlıklı ortak açıklama yayınladı.
Kadını erkek egemen sisteme asimile etmek, onu şiddet dolu bir dünyaya mahkum etmek, onu alternatifsizliğe, köleliğe, sistemin bir aleti olmaya teslim etmek tam da budur.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2012’de 210, 2013’te 234, 2014’te 294, 2015’te 303 ve 2016 yılında 328 kadın en yakınındaki erkek tarafından öldürülürken, 2017 yılının sadece ilk 10 ayında 339 kadın öldürüldü.
İlk kadın barış aktivisti olarak nitelendirilen Bertha Von Suttner, dünyayı etkisi altına alan savaş karanlığına karşı verilen mücadelenin simgelerinden oldu.
“Savaş ve savaşın sona erebilmesi iki adamın kalaşnikofla birbirini vurmasından kaynaklı değil! Kadınların savaştan sonraki yaşamı hayal edebilmeleri ile ilişkili”
Filistin’in Ürdün sınırındaki Ölü Deniz yakınında bir araya gelen Filistinli ve İsrailli binlerce kadın, İsrail-Filistin sorunun çözümü için barış yürüyüşü düzenledi.
