Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Av. Gökhan Soysal: Zorunlu Askerlik, İnsanların Hayatlarını ve Kararlarını Umursamaz

Gazete House sitesinde 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’nde derneğimiz eşbaşkanlarından Av. Gökhan Soysal ile gerçekleştirilen röportajı yayınlıyoruz.

Bugün 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü. Vicdani ret hakkı, kişilerin, dini veya vicdani itirazlar ileri sürerek askerlik yapmaktan imtina edebilmesini ifade ediyor.

Türkiye’de vicdani ret hareketi 1990’lardan bugüne büyüyerek varlığını sürdürüyor. Biz de Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Avukat Gökhan Soysal ile Türkiye’de vicdani ret hareketini konuştuk.

  • Bize biraz Vicdani Ret Derneğinden bahseder misiniz? Kısaca kuruluş öykünüzü, çalışmalarınızı ve hedeflerinizi öğrenmek isteriz.

Vicdani Ret Derneği, resmi olarak 2013 yılında kuruldu. Ancak bu kuruluş sadece resmi olarak. Bunun öncesinde yaşadığımız topraklardaki vicdani ret hareketinin doğal bir sonucu olarak Vicdani Ret Derneği’nden bahsetmek gerekir. Bu süreci hızlandıransa Barış İçin Vicdani Ret Platformu çalışmaları olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Vicdani retçiler ilk vicdani reddin açıklandığı tarih olan 1989 yılından itibaren hâkim erkek ve militarist kültürde baskı altında tutulmaya çalışılmış ve örgütlenmesinin önüne geçilmek istenmiştir. Ancak gelinen süreçte vicdani ret hareketinin en somut kazanımlarından birisi örgütlü bir şekilde militarizme karşı koyma çalışmalarını sürdüren Vicdani Ret Derneği olmuştur.

Kurulduğumuz günden bu yana en temel amacımız vicdani retçi sayısını arttırmak yani örgütlenmek ve baskı uygulanarak sindirilmek istenen vicdani retçilerle dayanışma içerisinde olmak. Çalışmalarımız da bu yönde şekillenmekte olup doğal olarak siyasi koşullara göre çalışmalarımız da şekilleniyor. Son yıllarda özellikle vicdani retçilere karşı açılan davalar söz konusu olduğu için çalışmalarımız da vicdani retçilerle hukuki boyutta dayanışmayı arttırmak oldu. Ancak içinden geçtiğimiz süreçte farklı şehirlerde geçmiş yıllarda da gerçekleştirdiğimiz vicdani ret atölyelerini de içine alan bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmaya ve buna ek olarak gerçekleştirmek istediğimiz çalışmalarımızı korona krizi nedeniyle ertelemek durumunda kaldık.

  • 15 Mayıs’ın Vicdani Ret Günü olduğunu biliyoruz. Sizin bu güne özel bir programınız var mı?

Korona krizi nedeniyle bugüne ilişkin aylar öncesinde planladığımız eylemlikler içerisine giremedik maalesef. Ancak bugüne özel bir video çalışmamız oldu, 15 Mayıs’ta gün içerisinde bu videoyu dolaşıma sokacağız. Hem Türkçe hem İngilizce olduğu için sadece bu topraklarda değil içerisinde yer aldığımız Avrupa Vicdani Ret Bürosu ve Uluslararası Savaş Karşıtları başta olmak üzere birçok yerde yaygınlaştıracağız. Ayrıca aynı gün saat 19’da meydan.org üzerinde vicdani ret hakkının ne olduğunu, ne olmadığını, hakkın boyutlarını ve geleceğini konuşacağımız bir aktarım gerçekleştireceğiz. İnsanların yönelttikleri soruları da aktarım sonrasında cevaplandırmaya çalışacağız.

  • Geçtiğimiz 24 Nisan Ermeni asıllı Sevag Şahin Balıkçı’nın ölümünün 9. yılıydı. Bu sene de davasında olası kastla öldürme kararı verildi ve sanık 16 yıl 8 ay hapisle cezalandırıldı. Sevag ve Dink isimleri üzerinden azınlıkların askerlik deneyimleri dönem dönem tartışmaya açılsa da yeterince gündem olmuyor. Siz vicdani ret bağlamında azınlıkların durumunu nereye koyuyor, yaşananları ve Sevag’ın mahkeme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

En başta söylemek gerekir ki askerde yaşanan şüpheli asker ölümleri derneğimizin ana gündem maddelerinden biri ancak bu konu üzerinde istediğimiz şekilde çalışma şansını bulamadık. Vicdani retçilere uygulanan baskılara karşı örgütlenmekten maalesef şüpheli asker ölümleriyle hakkıyla ilgilenme şansımız olmadı. Sevag’ın ölümü de sadece bir şüpheli asker ölümü olarak değerlendirilebilecek boyutta bir ölüm değil. Bizce zaten şüpheli bir ölüm söz konusu değil bu bir cinayet ve TC devleti tarihinin de gizlenmek istenen bir kısmını işaretleyen bir cinayet.

Azınlıkların durumu her devlette olduğu gibi TC’de de sorun olarak değerlendiriliyor. Örneğin nasıl ki 2. Dünya Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri’nde Japonlara karşı oluşturulan bir nefret durumu varsa TC’nin de bundan bir farkı bulunmamakta. Hatta TC için ilan edilmiş bir savaşa da gerek olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü Sevag, kendisine “Ermenistan’la savaş çıksa ilk seni öldürürüm.” diyebilen aynı dönem askerlik yaptığı kişi tarafından öldürüldü. Her ne kadar 16 yıl 8 ay verilen bir ceza söz konusuysa da hüküm kasten insan öldürmekten değil olası kastla insan öldürmek suçundan kuruldu. Ayrıca sadece kasten insan öldürme suçundan ceza verilip kapatılacak bir mesele değil bu mesele. Ancak azınlıklar söz konusu olduğu için maalesef gündem dahi olamama sıkıntısı mevcut.

  • Koronavirüs salgını nedeniyle birlikte ve kalabalık içinde yaşamanın tehlikeli olduğu bir dönemdeyiz. Silahlı kuvvetler sanıyoruz bunun için yüksek risk barındırıyor. Askerler için bu dönemde yeterli önlemlerin alındığını düşünüyor musunuz? Vicdani Ret Derneği olarak nisan ayındaki askere alımların ve kasım 2019 celbiyle silahaltına alınanların terhis işlemlerinin bir ay kadar ertelenmesine nasıl bakıyorsunuz? Sizce neler yapılmalı?

Silahlı kuvvetler insan sağlının ve hayatının pek umursandığı örgütlenmeler değil. Bunu zaten şüpheli asker ölümlerinden yeterince biliyoruz. Duyabildiğimiz, bize bir şekilde ulaşabilen cinayetler zaten şüpheli asker ölümleri olarak adlandırılan cinayetler çoğu zaman. Ancak bu ölümleri denetleyebilecek herhangi bir durum söz konusu olmadığı için askerler ölümler konusunda ne diyorsa onları doğru olarak kabul etmek yaygın olan durum. Ancak askerlerin söz konusu ölme ve öldürme olduğunda pek de dürüst davranmadığı, milliyetçilik söylemleri adı altında ezilenleri egemenlere piyon yapmasından anlaşılmaktadır.

Daha önce de açıkladığımız gibi bir kişiye dahi zorunlu askerlik sırasında korona virüs teşhisi konması ve bu kişinin olası bir şekilde hayatını kaybetmesi, Savunma Bakanlığı’nın sorumluluğudur ve bu durum açıkça bir insan hakları ihlalidir.

Zorunlu askerlik ne insanların hayatlarının ne hayatlarıyla ilgili kararlarının önemsendiği bir kurumdur. Yapılması gereken artık insanların hayatları üzerinden karar verebilmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

  • Bildiğimiz kadarıyla vicdani ret ilan eden kadınlar da var. Bunlardan bazıları da sizin üyeleriniz. Kadınların vicdani ret ilan etmesi ne anlama geliyor? Kadınların vicdani ret ilan etmesi neden önemli?

Kadınların vicdani retçi olması rahatça anlaşılabilecek bir durum. Çünkü zorunlu askerlik, erkeklik demek. Erkeklikse savaşta ve barışta kadına karşı işlenen suç anlamına gelmektedir. Kadınların vicdani reddini açıklaması hâkim militarist kültüre, sürekli olarak aşağılamaya çalıştığı yerden gelen en güzel cevaptır. Derneğimizde de birçok kadın vicdani retçi var ve sayıları da artmaya devam ediyor. Bu konuda en güzel cevabı da kendileri vereceği için daha fazla uzatmak istemiyorum.

  • Türkiye’de bir kişi vicdani ret ilan ettikten sonra başına neler geliyor? Hangi hukuki ve idari yaptırımlarla karşılaşıyor?

Bu konu oldukça uzun bir konu. Çünkü vicdani retçiler hayatın hemen her alanından soyutlanması isteniyor. Zaten bu duruma sivil ölüm adı verilmektedir. En temel olarak vicdani retçilere para cezası verilmesini ve verilen para cezalarından sonra açılan ve sonu gelmeyen yoklama kaçağı olmak veya bakaya kalmak davalarını gösterebiliriz. Vicdani retçiler bu baskılara çok fazla maruz kalmamak için hareketlerini azaltmak zorunda hissediyor kendilerini.

Ancak şunu söyleyebiliriz ki şimdiye kadar uzanan vicdani ret hareketinin kazanımlarından birisi de insanların daha rahat vicdani reddini açıklaması. TCK’nin 318. maddesinde yer alan “halkı askerlikten soğutma” suçlaması genelde vicdani ret açıklamalarına karşı uygulanmak istenen yaptırım. Bu iddiayla açılan davaları genelde beraatle sonuçlandırabilsek de bazı mahkemeler duyduğumuz kadarıyla bu maddeye dayanarak ceza verme yoluna da gidebiliyor. Ancak varsa bu kararların üst mahkemelerce bozulması işten bile değil. Daha detaylı aktarıma bugünkü canlı yayından ulaşılabileceğini söylüyor ve herkesin yayını izlemeye davet ediyoruz.

  • Son olarak daha kapsamlı bir soru sormak istiyoruz. Türkiye’de vicdani ret sizce 2020 yılında ne durumda? Hayatın pek çok alanında militarist söylemlerin arttığını görüyoruz. Sizce vicdani ret bu dönemde nasıl bir ivme izledi? Geçmişle bugünü kıyaslama şansınız olsa ne dersiniz?

Açıkçası daha kötü bir duruma gittiğimiz açık. Milliyetçilik ve militarizm her zaman egemenlerin elinde ezilenleri şekillendirmek ve kendisine karşı çıkamaz duruma getirmek için kullandığı kavramlar. Yaşadığımız topraklar da bunların birçok örneğine sahne oldu.

Milliyetçilik artıyor dahi diyemiyoruz çünkü milliyetçilik oldukça yüksek durumda. İnsanlara nefes alacak herhangi bir alan bırakılmıyor. Savaşta ilk önce çocuklar ve gerçekler ölür diye ünlü bir söz vardır. Sıcak bir savaşın olmadığı içinden geçtiğimiz süreçte dahi gerçekler oldukça rahat bir şekilde öldürülmektedir. Ancak ne olursa olsun bunlara karşı direnmekten ve özgürce yaşadığımız bir dünyayı inşa etmekten bir an bile vazgeçmeyeceğimizi vurgulamak isterim.

Evet halkı askerlikten soğutma suçlaması eskisi kadar bir sopa olarak kullanılamasa da ne zaman devletin aleyhine bir yorum geliştirirseniz bu sefer terör örgütü propagandası yapmakla suçlanabiliyorsunuz. Toplumun geneline yayılmayan militarist uygulamaların artık birçok haber kanalında neredeyse her haberde insanların gözlerine sokulduğuna şahit olmaktayız. Ancak bu çok tehlikeli bir gidiş. Çünkü savaş demek linç demektir ve her muhalif sese savaş ilan edilmektedir. O yüzden geçmişle bugünü kıyaslama şansımızın olduğunu maalesef düşünemiyorum.

 

Kaynak: Gazete House

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org