2015-09-28 08:05:02
İSTANBUL (DİHA) – Kürdistan’da devlet savaşı tırmandırırken, Türkiye’de gittikçe çoğalan vicdani retçilerden “Kimse askere gitmeye mecbur değil” çağrısı geldi. Vicdani Ret Derneği Üyesi Ercan Jan Aktaş, Türkiye’de zorunlu askerlik meşrutiyetini yitirdiğini söyleyerek, “Barışın öznesi vicdani ret hakkıdır. Şimdi firar zamanıdır. Bugün bir Kürt’ün, Alevi’nin, sosyalistin, demokratın ve emekçinin TSK’de ne işi var?” dedi.
AKP hükümetinin devreye koyduğu savaş konseptiyle çok sayıda asker kaybının yaşanması “zorunlu askerlik” konusunu yeniden gündeme getirdi. Vicdani Ret Derneği Üyesi Ercan Jan Aktaş, Türkiye’de zorunlu askerlik meşrutiyetini yitirdiğini belirterek, Türkiye’de iktidarın kendi varlığını korumak için militarist bir toplum istediğini söyledi. Aktaş, Türkiye’deki iktidarların kendi varlıklarını şiddet ve çatışma üzerinden kurduklarını bu nedenle her zaman bir ordu ve militer bir topluma ihtiyaç duyduklarını dile getirdi.
‘Kimse askere gitmeye mecbur değil’
“Kimse askere gitmeye mecbur değil” diyen Aktaş, vicdani ret hakkının dünyada olduğu gibi Türkiye’de de barışın öznesi olabileceğini belirterek, vicdani retçilerin çoğalmasının, vicdani reddin toplumsallaşmasının savaşa karşı verilmiş ciddi bir adım olacağını vurguladı. Yaşanan bütün baskılara rağmen her zaman Türkiye’de yüzbinlerce insanın askere gitmediğini kaydeden Aktaş, “Kaçak kaldılar, büyük mağduriyetler yaşadılar ama askere gitmediler. Türkiye’de iktidarlar ne yazık ki bunu görmek istemiyorlar. Zira kendi varlıklarını şiddet ve çatışma üzerinden kuruyorlar. Bu nedenle de her zaman bir ordu ve de militer bir topluma ihtiyaç duyuyorlar” diye konuştu.
‘Geniş kesim bunun saltanat savaşı olduğunu biliyor’
AKP iktidarının 7 Haziran seçimleri sonrasında tekrar savaş kararı aldığını söyleyen Aktaş, “Suruç’ta bu ülkenin 33 güzel insanı korkunç bir katliamda yaşamını yitirdi. O katliam devletten, AKP iktidarından bağımsız düşünülemez, sonrasında Ceylanpınar’da iki polisin yaşamını yitirmesini gerekçe göstererek operasyonlar başlattı. Bu operasyonlarla 24 Temmuz’da AKP iktidarı ‘Bir kez daha savaş’ dedi. Her zaman Türkiye’deki iktidarlar kendi mutlak iktidarları için bunu yaptılar. Ancak bu kez AKP, militer grup, yapı ve partiler dışındaki geniş kesim bunun bir Recep Tayyip Erdoğan’ın saltanat savaşı olduğunu biliyordu. İlk kez bu yoğunlukta asker ve polis cenazelerinde AKP, Recep Tayyip Erdoğan hedef alındı. Ve bu şiddet, savaş iklimi devam ediyor” dedi.
‘Vicdani retçiler barış hareketinin öznesidir’
Aktaş, vicdani ret hakkının toplumsallaşmasının barışın toplumsallaşması ile doğrudan bağlantılı olduğunu ve bu yüzden vicdani retçilerin yıllardır “Savaşın insan malzemesini kurutmak için askere gitmiyoruz” dediklerini ifade etti. Aktaş, şöyle devam etti: “Vicdani ret tekil bir duruş ancak vicdani retçi savaş karşıtı bir birey olarak devletin her türlü şiddetine karşı mücadele yürüten bir bireydir. Vicdani reddin toplumsallaşması barışın toplumsallaşması ile doğrudan bağlantılıdır. Her vicdani retçi militer toplumdan ve devletin erkinden bir birey koparmaktır. Bu kopmaların büyümesi ile barış hareketi ciddi bir ivme kazanabilir. Vicdani retçiler dünya da olduğu gibi burada da barış hareketinin öznesidirler.”
‘Oğlum özür dilerim 18 bin liram yoktu’
“Bu ülkede iktidar olanların, imtiyazlı olanların çocukları hiçbir zaman askere gitmedi. Gitseler bile Tansu Çiller’in oğlu gibi havuzlu villalarda askerlik yaptı” diyen Aktaş, Türkiye’de zorunlu askerliğin nasıl bir sistem olduğunu göstermesi bakımından “bedelli askerlik” uygulamasının önemli bir örnek olduğunu söyledi. Aktaş, “O kadar çok vatan, millet, Sakarya ile bezedikleri vatan borcu, kutsal vatanın değeri 18 bin liradır. Son çatışmalarda yaşanan asker ölümlerinin birin de bir anne çocuğunun cenaze töreninde, ‘Oğlum özür dilerim 18 bin liram yoktu’ dediğinde bu aslında yaşanan trajedinin bir özeti oldu” diye konuştu.
‘Şimdi firar zamanı’
Vicdani retçilerin çoğalması ve vicdani reddin toplumsallaşmasının savaşa karşı verilmiş ciddi bir adım olduğunu belirten Aktaş, son olarak şunları söyledi: “Şimdi firar zamanı. Bizler özellikle de Suruç katliamından bu yana şunu söylüyoruz; evet şimdiye kadar askere gitmeyin diyorduk, buna mecbur değilsiniz diyorduk. Ancak şimdi bununla birlikte şunu da söylüyoruz; özellikle de bugün bir Kürt’ün, Alevi’nin, sosyalistin, demokratın ve emekçinin TSK’de ne işi var?”
(mm/ek/rp)
http://www.bestanuce.info/haberayrinti.php?id=211477