Vicdani retçi Onur Erem: Kobanê’de olsaydım elime silah alabilirdim

İnsanların kendi yaşam alanlarını kendi kentlerini kendi ülkelerini savunmak için ellerine silah alabileceğini belirten Vicdani Ret Derneği kurucu üyesi gazeteci Onur Erem, “Vicdani ret eline silah almayı değil, eline zorla silah verilmesini reddetmektir. Bende Kobanê’de olsaydım elime silah alabilirdim” dedi.

‘Kobanê’de olsaydım elime silah alabilirdim’

Eylem Daş/JINHA
İSTANBUL – İnsanların kendi yaşam alanlarını kendi kentlerini kendi ülkelerini savunmak için ellerine silah alabileceğini belirten Vicdani Ret Derneği kurucu üyesi gazeteci Onur Erem, “Vicdani ret eline silah almayı değil, eline zorla silah verilmesini reddetmektir. Bende Kobanê’de olsaydım elime silah alabilirdim” dedi.

Vicdani ret, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından temel insan hakkı olarak kabul ediliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından 2011 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi olan inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirilen vicdani reddin Türkiye’de de uygulanması yasal olarak zorunlu, ancak hükümet bu zorunluluğu yerine getirmeyi reddediyor. Türkiye’de tanınmayan bu hak için 1989’da ilk vicdani retçiler Tayfun Gönül ve Vedat Zencir’in vicdani retlerini ilan etmelerinden beri mücadele veriliyor. Vicdani Ret Derneği kurucu üyesi Onur Erem vicdani ret ve Kobanê’deki direnişe bakışını anlattı.

– Vicdani retçi olmanızın nedenlerini anlatır mısınız?

Vicdani reddimi 2010 yılında ilan ettim, çünkü ordunun bir parçası olmak istemiyordum. Dünyadaki ordular her zaman egemen güçlerin halklar üzerinde baskı kurmak için kullandığı bir araçtır. Türkiye’de ülkenin kuruluş döneminden beri çeşitli katliamlar işlenmiş, darbeler yapılmış, solcular, sosyalistler öldürülmüş, 1980’lerden sonra Kürtlere savaş açmış bir ordudan bahsediyoruz. Çok kanlı tarihi olan bir ordu. Topluma militarizmi dayatan, erkekliği yücelten ve kadınları aşağılayan bir ordu. Bu ordunun bir parçası olmak, baskının bir aracı olmak istemedim, bu düzene dahil olmayı reddettim. Bugün de Türkiye ordusu Kürtler üzerinde, Ortadoğu üzerinde, diğer ülkeler üzerinde bir tehdit unsuru. Ayrıca NATO’nun bir parçası. Yalnızca Türkiye’nin NATO üyeliği nedeniyle bile Türkiye’deki bütün solcuların vicdani ret ilan etmesi gerektiğini düşünüyorum. NATO’nun emrinden, ABD emperyalizminin amaçlarından dışarı çıkamayacak bir ordudan bahsediyoruz. Dolayısıyla ABD’nin çıkarlarının hem ülke içinde, hem bölgedeki maşası diyebileceğimiz bir ordu var Türkiye’de. Bunun bir parçası olmak istemediğim için vicdani ret ilan ettim. Aslında bütün bunlara da gerek yok, sadece canımız istemediğinden, keyfimiz nedeniyle de vicdani ret ilan edebiliriz çünkü vicdani ret temel bir insan hakkıdır. Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle güvence altına alınmış bir haktır. Sadece her sabah bir saatte kalkıp gün boyunca kendine emredilenleri yapmak istemediği için bir insanın vicdani ret ilan etme hakkı vardır.

– Günümüze dönecek olursak Rojava’da bir savaş var. IŞİD çeteleri Şengal, Mahmur ve ardından Kobanê’ye saldırdı. Şu anda Kobanê’de direnen bir halk var. Kobanê halkı eline silah almış topraklarını savunmak için IŞİD’e karşı mücadele ediyor. Sizde Kobanê’de olsaydınız bu süreçte elinize silah alır mıydınız?

Vicdani ret, zorunlu askerliği reddetmek, egemen güçlerin dayattığı silahlı örgüte üye olmamak anlamına geliyor. Bunun dışında insanlar kendi yaşam alanlarını kendi kentlerini kendi ülkelerini savunmak için ellerine silah alabilirler, bu çok doğaldır. Vicdani ret eline silah almayı değil, eline zorla silah verilmesini reddetmektir. Kobanê’de olsaydım ne yapardım bilemem. Belki elime silah alıp çatışır, belki de korkup kaçardım. Kobanê’de doğsaydım nasıl bir hayatım olurdu bilemediğim için kestirmek zor ama kesinlike “Kobanê’de olsaydım hiçbir şekilde elime silah almazdım” demem, diyemem. Kobanê’de olsaydım elime silah alabilirdim. Türkiye’deki vicdani retçilerin arasında silahlı mücadeleyi reddetmeyen birçok insan var. Pasifist, şiddeti reddeden retçiler olduğu gibi devrime inanan, silahlı mücadeleyi dışlamayan sosyalist, anarşist, komünist vicdani retçiler var. Ortaklığımız devletin bize dayattığı askerliği reddetmektir. Kobanê’deki durum ise bir halkın kendini IŞİD gibi dünyanın gördüğü en vahşi örgütlerden birine karşı savunmasıdır, çok meşru bir savunmadır, herkesin destek vermesi gereken bir direniştir.

– Savaşın karşısında yaşamın yanında olmak gibi bir duruş sergiliyorsunuz, oysa Kobanê’de yaşayan halk yaşamını savunmak için savaşta yerini alıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kobanê’deki direnişi destekliyorum. Kapitalizmin kaçınılmaz sonuçları olan emperyalizm ve militarizm dünyanın her yerinde ölüm getiren savaşlara, iç çatışmalara yol açıyor. Buna dahil olmayı reddetmek, bununla mücadele etmek yaşamın yanında yer almak anlamına gelir. Türkiye’de vicdani retçiler de anti militarist insanlar, bu düzenin dışında yaşamaya ve bu düzenin dışında örgütlenmeye çalışan insanlardır. O yüzden militarizmi reddetmek aynı zamanda yaşamın yanında olmak demektir, aynı zamanda savaşlara karşı çıkmak demektir, savaşların insan gücü olmamak demektir.

– Kobanê ile dayanışmadan söz etmiştiniz bundan biraz bahseder misiniz?

Kobanê ile ilgili eylemler yaptık, Kobanê için vicdani reddini ilan eden insanlar oldu. İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda düzenlediğimiz eylemler, basın açıklamalarımız oldu. Böyle bir dayanışma var. Üyelerimizden bazıları Suruç’a gittiler. Oradaki savaştan kaçan insanlara destek oldular, basın açıklamalarına katıldılar, toplu eylemlerle sınırı geçtiler.

– Savaşa katıldılar mı?

Hayır. Vicdani Ret Derneği o kadar kitlesel bir örgüt de değil. İçinde silahlı mücadeleyi kaçınılmaz ve gerekli bulan insanlar olsa da bu insanlar Kobanê’ye gidip eline silah almış değiller.

– Kasım ayı sonunda Avrupa Gençlik Forumu’na da katıldınız, orada neler yaptınız?

Romanya’nın Kaloşvar kentinde gerçekleşen Avrupa Gençlik Forumu Genel Kurulu’na Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Merve Arkun ile birlikte katıldık. Bütün Avrupa’dan gençlik konseyleri ve gençlik örgütlerinin katıldığı bu toplantı, 2015 Avrupa Gençlik Başkenti seçilmesi nedeniyle Kaloşvar’da düzenlendi. Burada Türkiye’nin bir gençlik konseyi olmadığı için orda bir temsiliyet sağlanmıyor. Ancak biz dernek olarak Avrupa Vicdani Ret Bürosu üyesiyiz. Avrupa Vicdani Ret Bürosu da Avrupa Gençlik Forumu’nun üyesidir. Biz oraya Avrupa Vicdani Ret Bürosu’nu temsilen gittik. Vicdani ret hakkının tanınmaması özellikle gençleri etkileyen bir konu olduğu için oradaki katılımcılara bu sorunu anlattık. Farklı ülkelerin gençlik konseyi temsilcileriyle birlikte projeler gerçekleştirme imkanlarını konuştuk. Onun dışında da Türkiye’nin bir gençlik konseyi olmadığı için buradaki sorunları da elimizden geldiğince aktardık. Gençlerin yaşadığı sorunlar özellikle askerlik konusunda zorunlu askerlik ile ilgili dayatmaları ile ilgili sorunları orda anlattık.

(ed/dc/zd/mg)

Röportajı izlemek için:

https://www.facebook.com/video.php?v=10204760641508962&set=vb.1025206160&type=2&theater

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org