– Mehmet Ali Başaran?
– Evet.
– Memur Beyler aşağıda sizi bekliyor, gelebilir misiniz?
Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin düzenlediği “İranlı Sığınmacılarla Sivil Toplum Örgütleri Buluşması” için geldiğim, bana yabancı bir şehirde, Kayseri’de, tek başıma bir otel odasındayım. Saat sabahın 5’i. Resepsiyondan arıyorlar.
Uyanınca otel odasında olduğumu hatırlıyorum. Bu saatte gelenler de tapu memuru olacak değil ya, polis memurudur.
Aşağıya iniyorum, 3 polis.
Resepsiyondaki görevliye şaka yollu bakıyorum, göz göze gelsek ona şunu demeye getireceğim, espriden anlar mı bilmiyorum ama: “Oldu mu şimdi bu yani? Misafirperverliğe yakışıyor mu? Otelinize gelmiş, konuğunuz olmuşuz, sizse bizi polise ihbar ediyorsun. Sayın muhbir vatandaş!”
Neyse ki polisler anlayışlı adamlar. Bir evrak imzalatıp gidecekler.
Yakalamacılık oynamışız ve Trabzon, Rize, Artvin, İstanbul, İzmit, Sakarya, Yalova, Bursa, Edirne… Derken Kayseri’de yakalanmışım!
“Yoklama Kaçağı / Bakaya Yakalanma Tutanağı”
Aslında benimle bir alakası yok. Ben bu oyunda yokum. Kaçmıyorum. Asker kaçağı değil vicdani retçiyim. Düşündüm, kendimi yokladım, hayır, itaat etmiyorum ve bir yere kaçmıyorum.
Polislere söylemedim, yanlış adamı “yakaladınız” diye. Ne diyeyim, niye diyeyim! Hem yeni bir şey midir söyleyeceğim. Yüz binlerce yanlış adam yakalanmış bu ülkede, ağır işkencelerden geçirilmiş, bazıları toprağın altında, bazıları halen içerde!
Tutanakta bana 3 maddelik bir talimat veriyor İçişleri Bakanlığı. Başında T.C. var.
“Askerlik işlemlerimi tamamlamak üzere ilk mesai gününden itibaren toplam 15 gün içinde en yakın, askerlik şubesi başkanlığına başvuracağım.”
Hayır, bunu yapmayacağım.
İmzadan imtina etsem, karakolu arayacaklar, soracakları amirin ne yapacağı belli olmaz, “karakola gelin” der, haksızlık olur, gidereyim derken öğle olur, programa davet etmişler, uçak ve konaklama masrafımızı karşılamışlar, ayıp olmasın diye düşünüyorum.
Polis’in kimseyi asker’e teslim edemeyeceğini biliyorum. Bu, idari bir işlem…
Sabahın köründe 3 adamı buraya göndermişler. Ne varsa sanki. Adamlar yüzüme bakıyor, kardeş at şu imzayı da gidelim, der gibiler…
Tamam imzalıyorum, dedim.
Tebliğ eden memur, hazır bulunan memur ve “yakayı ele veren” ben…
Adımın altına imzamı atarken bir şerh düşüyorum tutanağa:
“Vicdani Retçi olduğumu beyanla imzalıyorum.”