Yaşayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Sürünen İnsan Hakları – Av. Gökhan Soysal

Yazımın amacı, anayasa ve insan hakları hukukundan bihaber yerelinden en yükseğine Türkiye’deki mahkemelerin sığındıkları en büyük argümanı ifşa etmek. Yani vicdani ret hakkının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde geçmediği yönündeki manipülasyonu ortaya koymak.

Oldukça uzun süredir vicdani ret hakkı konusunda Türkiye’nin uygulamamakta direttiği İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (bilinen ismiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) hakkında bir yazı yazmak istiyorum. Ancak başlığına bir türlü karar veremediğim için yazıya başlamak da içimden gelmedi. Planladığım yazımın amacı, anayasa ve insan hakları hukukundan bihaber yerelinden en yükseğine Türkiye’deki mahkemelerin sığındıkları en büyük argümanı ifşa etmek. Yani vicdani ret hakkının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde geçmediği yönündeki manipülasyonu ortaya koymak.

Bu süreçte Filistin’e destek eylemlerine polis marifetiyle saldıran Avrupa devletlerini gördükçe yazının içeriğine de yazının başlığına da bir türlü karar veremedim. Mesela “Avrupa’da Yaşayan, Türkiye’de Ölen İnsan Hakları” başlığını düşünüyordum ama Avrupa’da ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kullanan insanlara devlet eliyle yapılan saldırıları görünce bu başlığı da atamadım. “Medeniyetin beşiği” Avrupa’da İsrail’in gerçekleştirmekte olduğu soykırıma karşı olmak, anlaşılan insan haklarından sayılmıyor. İnsan hakları konusunda yazmak o yüzden çok anlamlı gelmedi. Ama Türkiye durur mu? Ardı ardına vicdani retçilere hapis cezaları vermeye devam ettiği için bu yazıyı yazmak da farz oldu.

Yehova Şahitleri hariç Türkiye’deki birçok vicdani retçinin davasını avukatları olarak takip ettiğim için net bir biçimde söyleyebilirim ki yerel mahkemelerin temelde iki davranışı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi vicdani ret hakkını yok saymaktır. Mahkemelere sunmuş olduğum sayfalarca dilekçelere rağmen sanki ne ben avukat olarak vicdani ret hakkından bahsetmişim ne de askere gitmediği için yargılanan vicdani retçi zorunlu askerliğe karşı olduğunu söylememiş gibi davranılmaktadır. Mahkemeler vicdani ret hakkı yoktur bile dememekte, hatta bazıları savunmalarımıza yer vermeyecek derecede dahi vicdani ret hakkını görmezden gelmektedir. Mahkemelerin temel ikinci davranışıysa vicdani ret hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almadığı iddiasını öne sürmek olup yazımızın asıl konusu da budur. Mahkemeler bu argümana sarılırken yüksek mahkeme olan Yargıtay kararlarına da atıf yapmadan geçmezler. Bazı mahkemelerin Askeri Yargıtay’a dahi atıf yaptığı görülür. Söylediklerimi somutlaştırmak için vicdani retçileri yargılayan mahkeme kararlarından güncel örnekler vererek ilerleyeceğim.

Çorum 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2025/285 Esas, 2025/619 Karar sayılı 30.09.2025 tarihli ilamında “Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe” başlıklı bölümde vicdani ret hakkının adını dahi anmamıştır.

Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2025/558 Esas, 2025/999 Karar sayılı 06.11.2025 tarihli ilamında “Delillerin İncelenmesi, Değerlendirilmesi ve Mahkememizin Kabulü” başlıklı bölümde vicdani ret hakkının adını dahi anmamıştır.

Kastamonu 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2025/258 Esas, 2025/641 Karar sayılı 07.10.2025 tarihli ilamında “Delillerin Değerlendirilmesi, Oluş, Kabul ve Gerekçe” başlıklı bölümde vicdani ret hakkının adını dahi anmamıştır.

Sivas 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2025/446 Esas, 2025/648 Karar sayılı 16.10.2025 tarihli ilamında “Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe” başlıklı bölümde vicdani ret hakkı konusunda değerlendirme yaparak Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2021/15422 Esas 2023/2575 Karar sayılı ilamına atıfla “ülkemizde vicdani ret olgusunun hak olarak kabul edilmemesinin mevzuatımıza ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, sanığın vicdani retçi olduğuna dair suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına bu nedenle itibar edilmediği” gerekçesini öne sürmektedir.

Tunceli 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2025/104 Esas, 2025/438 Karar sayılı 08.10.2025 tarihli ilamında “Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe” başlıklı bölümde vicdani ret hakkının adını anmış ve AİHS veya Yargıtay kararı belirtmeden vicdani ret hakkını değerlendirmeye gerek görmemiştir.

Kütahya 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2025/169 Esas, 2025/604 Karar sayılı 16.10.2025 tarihli ilamında “Hukuki Niteleme, Delillerin Değerlendirilmesi ve Kabul” başlıklı bölümde Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2021/23332 Esas ve 2023/7619 sayılı kararına atıfla bu kararda geçtiği belirtilen “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde (AİHS) vicdani ret hakkını tanıyan bir madde bulunmamaktadır.” cümlesi tekrar edilmiştir. Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki yerel mahkeme kendisiyle çelişecek şekilde devamla “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Bayatyan/Ermenistan, Erçep/Türkiye, Feti DEMİRTAŞ/Türkiye, Tarhan/Türkiye ve Savda/Türkiye kararları ile belirtilen içtihatlara göre, düşünce vicdan ve din özgürlüğü başlığıyla düzenlenen AİHS’nin 9 uncu maddesi ile vicdani ret hakkının korunduğu, buna göre vicdani ret hakkından yararlanabilmek için, kişinin öncelikle bir inanç sisteminin mensubu olduğunun ortaya konulması gerekmekte olup siyasi ve kişisel sebepler, vicdani ret talebine dayanak olabilecek yeterlilikte değildir.” diyerek düşünce vicdan ve din özgürlüğü başlığıyla düzenlenen AİHS’nin 9 uncu maddesi ile vicdani ret hakkının korunduğunu mahkeme bizzat belirtmektedir. Ama aynı kararda zikredilen “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vicdani ret hakkına ilişkin kararlarının yürürlükte olan mevcut kanuni düzenlemelere aykırı olduğu” gerekçesini de tekrar etmektedir. Bu 6 mahkemeden kafası en karışık olan sanırım Kütahya 3. Asliye Ceza Mahkemesi.

Görüldüğü üzere hepsi de yakın tarihli yerel mahkeme kararlarında ya vicdani ret hakkı yok sayılmıştır ya da Yargıtay kararlarına atıfla vicdani ret hakkının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde yer almadığı iddia edilmiştir. Gelin durum gerçekten öyle mi birlikte bakalım.

Vicdani ret hakkının tanınması adına 7 Temmuz 2011 tarihli çok önemlidir. Çünkü bu tarihte İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (bilinen ismiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi – bundan sonra kısaca İHAM denilecek) Avrupa için küçük ama Türkiye için oldukça büyük bir değişikliğe gitmiştir. İHAM, Bayatyan v. Ermenistan kararıyla vicdani ret hakkını, din ve vicdan özgürlüğü içerisinde tanımlanan bir hak olarak kabul ederek vicdani ret hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde korunan bir hak olduğunu belirtmiştir. Bu tarihten önce vicdani ret hakkını değerlendirmekten çok vicdani retçilere uygulanan yaptırımları zorla çalıştırma (madde 4) ile işkence ve kötü muamele (madde 3) başlığı altında hak ihlaline bağlarken bu tarihten sonra vicdani ret hakkını din ve vicdan özgürlüğü (madde 9) başlığı altında müstakil bir hak olarak değerlendirmeye karar vermiştir. Peki bunu İHAM nasıl yapmıştır? İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni yerleşik içtihatlarına uygun olarak “yaşayan bir belge” olarak değerlendirerek.

İHAM, Bayatyan v. Ermenistan kararında vicdani ret hakkının tarihsel geçmişini özetlemektedir. İHAM bazı devletlerin Avrupa Konseyi üyesi olmadan önce dahi bu hakkı tanımladığını belirterek vicdani reddi ilk tanıyan devletlerin Büyük Krallık (1916), onu takiben Danimarka (1917), İsveç (1920), Hollanda (1920-1923), Norveç (1922), Finlandiya (1931), Almanya (1949), Fransa ve Lüksemburg (1963), Belçika (1964), İtalya (1972), Avusturya (1974), Portekiz (1976) ve İspanya (1978) geldiğini belirtir. İHAM, yaklaşık olarak üye olan veya üye olacak tüm devletlerin, kendi hukuk sistemlerinde bu hakkı kabul ettiğini belirtir. 90’lardaki geniş tanıma dalgasından sonra Azerbeycan dahi uygulamada sorun çıkarsa da kendi Anayasası’nda vicdani ret hakkını kabul etmiştir ancak tek bir ülke vicdani ret hakkının kabul etmemiştir: Türkiye.

Ayrıca en baştan önemle belirtmek gerekir ki İHAM bu kararda Romanya ve Ukrayna hariç olmak üzere sadece dini nedenlerle değil aynı zamanda dini nitelikte olmayan bireysel inanışların genişliği temelinde talep edilebildiğini vurgular.

İHAM vicdani ret hakkıyla ilgili geçmiş uygulamalara atıfta bulunarak şimdiye kadar başvuruların zorla çalıştırma (madde 4) ile işkence ve kötü muamele (madde 3) başlığı altında değerlendirdiğini belirtir ama içtihat değişikliğini gündemine alır. Mahkeme, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin, “korunan hak ve özgürlükleri teorik ve anlamsız kılmak için değil ama pratik ve etkili kılmak için yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir” yorumunu yapmaktadır. İHAM, vicdani ret hakkının din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9. madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tartışmasının son olarak 1995 yılında yapıldığını, bu tarihten beri gerek Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin hukuk sistemlerinde olsun gerekse uluslararası planda olsun önemli değişiklikler meydana geldiğini belirterek “Sözleşme’nin günün yaşam koşulları ve demokratik devletlerde günümüzde baskın olan anlayışlar ışığında yorumlanan yaşayan bir belge olduğunu hatırlatmaktadır” Yani İHAM, gerektiği takdirde İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni güncel koşullar ışığında yorumlanabileceğini belirtir. Buna göre 1953 yılında yürürlüğe giren Sözleşme, o zamana göre değil günün getirdiklerine göre yorumlanabilecektir. Kaldı ki Tyrer v. Birleşik Krallık kararında olduğu gibi 25 Nisan 1978’ten beri İHAM buna uygun davranmaktadır. Sonuç olarak İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi yaşayan bir belgedir. İHAM buna uygun bir yorum geliştirecektir.

İHAM’a göre sözleşmenin niteliği nettir: Her şeyden önce Sözleşme, insan haklarını korur. Mahkeme, sözleşmeye taraf devletlerdeki gelişimi dikkate alarak herhangi bir hak konusunda devletler arasında bir konsensüsün oluştuğunu tespit ederse bu hak bakımından azınlıkta kalan devletler tarafından oluşan bu konsensüse göre hareket edilmesi gerektiğini belirtir.

İHAM, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin Azerbaycan ve Türkiye haricinde ya zorunlu askerliği tamamen kaldırdığını ya da zorunlu askerliğe alternatif olarak sivil bir hizmet getirildiğini yani bir konsensüsün oluştuğu tespitini yapar (Kaldı ki Azerbaycan da anayasal değişikliği yapmıştır). Mahkeme sadece devletlerin kendi durumlarına değil uluslararası hukuku da inceler. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere özellikle Avrupa Birliği konusundaki var olan durumlar ve gelişen değişimler önem arz eder. 2009 yılında yürürlüğe giren Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nı vurgulayan İHAM, 10. maddesinin ilk paragrafının kelimesi kelimesine Sözleşme’nin 9. maddesiyle aynı olmasına rağmen, ikinci paragrafta açıkça vicdani ret hakkını ve bu hakkın kullanımını düzenlediğini belirtmektedir. Mahkeme Temel Haklar Şartı’nı kabul eden Avrupa Birliği üye ülkeleri kastederek açık bir şekilde tespitini yapar: “Bu kadar açık olan bir birliktelik, ancak iradeye bağlı olarak yapılabilir.”

İHAM, Bayatyan v. Ermenistan kararında 9. maddenin vicdani ret hakkını belirtmediğini açık bir şekilde belirtmektedir. Ancak “Mahkeme, askerliğe karşı olmanın, orduda askerlik yapma yükümlülüğü ile bir şahsın vicdanının veya güvenilir ve derin inançları arasında aşılamaz ve ağır bir çatışma ile gerekçelendirilmesi durumunda, bu karşı olmanın 9. maddedeki güvencelerin uygulanmasına neden olacak kadar yeterli derecede bir öneme, uyuma, ciddiyette ve güce ulaşan bir inanç oluşturduğunu belirtmektedir.” Yani İHAM net bir şekilde vurgulamaktadır: Kişi gerçekten vicdani kanaatleri nedeniyle askerliğe karşıysa ve bu durum kişi için aşılamaz boyutta bir engelse 9. madde güvencesinden yararlanmalıdır.

İHAM’a göre düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından birisidir. Bu özgürlük sadece herhangi bir dine inanlar için değil ayrıca ateistler, agnostikler, şüphe içinde olanlar veya kayıtsız olanlar için de önemli bir değer oluşturmaktadır. Mahkeme tüm Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin, bireysel vicdan ile askeri yükümlülükler arasında çatışma olması durumunda çözüm anlamında alternatif hizmet şekillerini kabul ettiklerini tekrarlayarak bu yönde daha herhangi bir tedbir almayan bir devletin, sınırlı bir takdir yetkisine sahip olduğunu belirtmektedir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından Erçep v. Türkiye, Feti DEMİRTAŞ v. Türkiye, Tarhan v.Türkiye ve Savda v. Türkiye kararlarında da vicdani ret hakkı, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmiştir. Tarhan v. Türkiye kararında İHAM, “Mahkeme söz konusu davada, orduda hizmet verme zorunluluğu ile bir bireyin vicdanı ya da samimi ve derin dini ya da diğer inançları arasında ciddi ve aşılması güç bir çeliski olusturduğu gerekçesiyle askerlik hizmetine karşı çıkmanın, 9. maddedeki teminatların uygulanması için gerekli görülen kudret, ciddiyet, bütünlük ve önem kıstaslarına yeteri kadar ulaştığı kanısı yarattığını kaydetmiştir.” diyerek kararını tekrar tekrar teyit etmiştir.

İHAM, Tarhan v. Türkiye kararında devletlerin, kişilere vicdani ret statüsünden yararlanma hakkının olup olmadığının saptanmasını mümkün kılacak etkili ve erişilebilir bir usul sunma yönünde bir pozitif yükümlülüğü olduğunu ve Türkiye’nin bu yükümlülüğe aykırı hareket ettiğini belirtmektedir. Bu davalarda Türkiye, 9. maddede belirtilen din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. Bu yönde kararlar verilmeye de devam edilmektedir. 12.03.2024 tarihli basın bildirisinde İHAM Kanatlı v. Türkiye kararının bu güvenceyi daha geniş bir şekillde kabul ettiğini göstermekle birlikte bu, başka bir yazının konusudur.

Sonuç olarak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, vicdani ret hakkını 9. maddede belirtilen din ve vicdan özgürlüğü maddesi koruması altında değerlendirmektedir. Ve bu değerlendirme İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “yaşayan bir belge” olarak değerlendirilmesinin doğal bir sonucudur. Yani vicdani ret hakkının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde ismen geçmese bile bu kapsamda değerlendirilmesi zorunludur.

Var olan güncel durumdaysa Türkiye’de vicdani retçilere sürekli olarak cezalar verilmektedir. 21 ay, 16 ay, 6 ay vs. Bana da 210 bin Türk Lirası idari para cezası verildi. Ve bu tip cezalar maalesef verilmeye devam edecek gibi gözüküyor. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi yaşıyor olabilir ama insan hakları da sürünmeye devam ediyor.

Av. Gökhan Soysal / İstanbul Barosu – Avukat
Av. Gökhan Soysal özellikle ceza hukuku, insan hakları hukuku ve iş hukuku alanlarına yoğunlaşmış olup ayrıca vicdani ret hakkının yasallaşması özelinde çalışmalarını sürdürmektedir.

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org