8 Haziran 2017
Ben çocukken babam bize Kaddafi’ye dair bir hikaye anlatırdı. Gerçekten yaşanmış mı bilmiyorum. Ama hikaye şöyle: Kaddafi, ülkede genelevleri kapatma kararı alır. Bunun üzerine halk isyan eder ve
meydanlara dökülür. Halk ısrarla genelev ister. Kaddafi, halkın karşısına çıkar, konuşur, ikna etmeye çalışır. Ama halk genelev talebinden vazgeçmez, Kaddafi’nin konuşmasından ikna olmazlar. Kaddafi
sonunda şöyle der: ” Peki, madem bu kadar çok istiyorsunuz, genelevler açılsın o vakit.” Bu sözün üzerine halk alkışlar Kaddafi’yi. Kaddafi, konuşmasına devam eder. Ama der. “Ama bu genelevlerinde çalışacak kadınlar lazım.Şimdi bu meydanda bulunan herkes evinden ya kız kardeşini ya annesini ya da eşini getirsin. Bizde hızla genelevleri açalım.” Bunun üzerine meydandaki herkes dağılır.
Dedim ya rivayet bu, böyle anlatılır. Bu hikayeyi niye anlattım? Emine Erdoğan’ın bugünkü konuşmasını okuyunca aklıma bu hikaye geldi. Savaş çığırtkanlığı yapanlar önce kendilerinden yahut çocuklarından başlamak zorunda olsalar, eminim böyle rahat konuşamazlar.
Pek muhterem Emine Hanım hazretleri şöyle buyurdu; Yeni nesil, vatan için candan geçmeyi çok iyi biliyor. Malazgirt savaşından, Çanakkale’ye getirdi lafı oradan da 15 Temmuz’a bağladı meseleyi.
15 temmuz gecesi hala tartışıladursun. AKP ile FETÖ’nün kutsal ittifakının neden bozulduğunun şifreleri çözülmeye çalışılsın. Genelkurmay Başkanından, MIT’e kadar herkesin darbeden haberi olduğu
açığa çıkmışken, Fetullahçıların siyasi ayağı olduğu gibi yerinde dururken hala 15 temmuz güzellemeleri yapılması milletçek baydırdı bizi. 15 temmuz gecesi 200’u aşkın insan öldü. Politikacılar için bu sayı rakamdan ibaret. E tabi birde işin getirisi var; şehit güzellemeleri diz boyu.. Birde 15 temmuz gecesi Boğaz Köprüsünde boynu kesilerek vahşice öldürülen askerin ailesine soralım bakalım, şehadet şerbeti tatlı mı? Rant alanında sınır yok! Gencecik insanlar ölürken, birileri onların üzerinden statükosunu güçlendirmenin yolunu açıyor.
Ve şimdi Katar krizi! Körfez’in Emir ve Kralları bir anda günah keçisi olarak Katar’ı ilan ettiler!
Trump’ın, Suudilerle kılıç dansının yansımaları umduğumuzdan daha beter olacak belli ki…
Hırsızın, hırsızı kınaması gibi bir şey, Suudi Arabistan ve Körfez’in diğer Krallarının Katar’a karşı aldığı tavır. Tüm dünyanın aklıyla alay eder gibi…
Katar’ın yediği hurmalar çok tabi! Peki, İŞID’i kim organize etti? Katar’ın suç ortakları kim? Gerçekler er ya da geç ortaya çıkar! Çünkü gerçekler inatçıdır! Amerika, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve
Ürdün. Hepsi bu suçu birlikte işlediler! Mesele IŞID terörü öyle değil mi? Peki o zaman hikayeye baştan itibaren bakmak gerekmez mi? Mesele İŞID ise; sıcak para Suudi Arabistan ve Katar’dan. Organizasyon Amerika’dan. Lojistik Türkiye ve Ürdün’den. Hikayenin birde Avrupa ayağı var. Silah satışı, eğitim işi gibi… Misal Fransa ordusu hala Suriye’li muhaliflere askeri eğitim veriyor. İşin aslı bu hikayede masumiyet bulamazsınız! Kimse masum değil! Ama ihale Katar’ın üzerine kaldı. İkinci günah keçisinin kim olacağı ise hepimizin malumu; Türkiye!
Tayyip Erdoğan’ın panik içinde kararlar alması bu yüzden. Zira Katar’la birlikte yedikleri hurmalar, Erdoğan’ı fena tırmayalacak gibi… Katar’ın ipi çekildi. Sırada ise Türkiye var! Tayyip Erdoğan pek sık böbürlenirdi ya hani ekonomi tıkırında diye. Tıkırında olan Katar’dan gelen sıcak para idi. Dün itibarıyla Euro 4 TL’yi geçti. İşin birde ekonomik boyutu var yani… Bunların hepsi, siyasi, askeri ve ekonomik olarak analiz edilmesi konular. Lakin ben bu yazıda hallerimizi kısaca özetlemeye çalışıyorum.
Amerika büyük mafya babası edasında, Ortadoğu’ya ayar çekiyor, dizayn ediyor. Daha öncede belirtmiştim, İŞID sadece İŞID değildir, aynı zamanda Amerika’nın Ortadoğu’daki dizayn aracıdır. Hikayenin başına dönüp incelersek taşlar yerine oturur.
Nitekim, Sykes-Picot anlaşmasını hepimiz biliriz. Sovyetler Birliği, Pravda’da yayınlamasaydı haberimiz dahi olmayacaktı. Velhasıl derin mevzular bunlar ama çokta karışık değil.
Amerika ve Suudi Arabistan’ın teröre karşı tavır alması şaka gibi. Zira Ortadoğu’da patlayan her bombanın ardında Suudilerin eli olduğu aşikar. Misal dün Iran’da saldırılar oldu. Saldırıyı İŞID üstlendi.
İŞID, ilk defa Iran’a saldırdı. Bu saldırının arkasında kim, kimlerin olduğunu tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Failin Amerika ve Suudiler olduğu yüksek ihtimal. Amerika aslında bu saldırı ile Katar, Iran ve Türkiye’yi ikaz etmiş oldu. Ayağınızı denk alın demek bu!
Dedim ya Amerika büyük şef bu hikayede, dünyanın en acımasız mafyası. Hem mafya hem oyun kurucu! Trump, tevekkeli değil, Suudilerle kılıç dansı yaptı. Bunun sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
Gelelim bize tekrardan.Tayyip Erdoğan panik halinde kendiyle birlikte tüm Türkiye’yi uçuruma sürüklüyor. Katar’a asker göndermek ne demek? Dün alelacele Meclis’ten Katar tezkeresini çıkardılar. Bu acele neden?
Tayyip Erdoğan, Katar ve Körfez’in diğer Emir ve Krallarıyla birlikte ve tabi Amerika’nın şefliğinde çok büyük suçlar işledi. Davutoğlu’nun stratijik derin analizi Suriye yollarında çuvalladı. Esad’ı yıkacaklardı ama Esad an itibarıyla Ortadoğu’da yeri en sağlam olan kişi oluverdi.
İşin aslı Amerika bir süre sonra Suriye politikasında makas değiştirdiğinde, Tayyip Erdoğan ve AKP çoktan kendilerini vahabist, selefist ideolojiye kaptırmışlardı. Burunlarının dikine gittiler. Eee Amerika büyük mafya; Hey dostum, burada oyunu ben kurarım yalnızca, burada benim kurallarım geçer dedi özetle.
Ve Ortadoğu yokuş aşağı yuvarlanıyor. Menüyü hazırlayanlar birden menüye düşebiliyor, Katar gibi… Kim oyuncu, kim figüran… Evet hikaye böyle işte, Katar bir gün içinde kendini menünün başında gördü. Sırada ise Türkiye var. Erdoğan’ın paniği bu yüzden!
Şimdi Katar’a 5 bin asker gönderme kararı alındı. Sokaklarda AKP taraftarları bağırmaya başladı; Mehmetçik Katar’a diye! Peki neden? Mehmetçik neden Katar Emiri için ölsün? Halkın yoksul evlatları bu kirli oyunun bedelini ödeyecek, neden? Bu kirli politikaların bedelini ödemesi gerekenler, bu politikaları belirleyen ve uygulayanlardır! Tayyip Erdoğan ve AKP’dir bedel ödemesi gereken. Emine Hanım hazretleri, milletin kanıyla beslendikleri yetmezmiş gibi çıkmış alay edercesine konuşuyor. Emine hanım, önce sen gönder çocuklarını askere! Bu halkın Katar Emiri içinde Körfez Kralları içinde ölecek evladı yok! Şehadet şerbeti çok tatlı ise, buyurun sizi önden alalım!
Savaş çığırtkanlarına inat, daha yüksek sesle söylemeli; Hayır! Daha yüksek sesle söylemeli: “Benim sana verecek bir oğlum yok paşa/ al bombanı sür tankını/ kolaysa sen öl!/ oğlumu bana bırak/ al silahını kur savaşını/ İstersen oyna/ oyna bu oyunu/ tek başına/ ama tek başına!”
Kaynak: noktahaberyorum.com