Aktif Şiddetsizliğin Yedi İlkesi
Şiddet kısa vadede “başarılı” olsa bile uzun vadede genelde intikam ve karşı-şiddete yol açar ve böylelikle yüzyıllardır süren ‘şiddet sarmalını’ idame ettirir.
Şiddet kısa vadede “başarılı” olsa bile uzun vadede genelde intikam ve karşı-şiddete yol açar ve böylelikle yüzyıllardır süren ‘şiddet sarmalını’ idame ettirir.
Darbe girişiminin TSK’daki yayılımının oranı hakkında kesin bir saptamada bulunmak 15 Temmuz’u izleyen ilk günlerde imkansız görünse de, tüm birliklerin en az üçte biri ile en fazla yarısını değişen ölçülerde kapsayan bir darbeci hareketlenme yaşandığını söylemek abartılı olmaz.
Geçen haftanın bir başka kazananı da vicdani ret fikriydi. Sorgulamanıza izin verilmeyen emir-komuta zincirlerinin masum insanları nasıl yanlış oyunlara alet ettiğini tüm Türkiye gördü.
Türkiye’de iktidar daima korku üzerinden işler ve nesnel fikriyatı kabul etmez. Erdoğan’ın hükümeti de buna dahil. İktidarı isteyen bütün gruplar özgürlükten korkarlar. Tehlikeli olan da budur
Şunu diyorum; devlet ve iktidardaki çekirdek bir kadronun organize ettiği, gerçekleşeceğine samimiyetle inanan askerlerin provoke edilerek işe dahil edildiği; hatta cumhurbaşkanının güvenli bir yere gönderilerek olası ‘kazaların’ da hesaba katıldığı ‘kontrollü bir darbe’ olabilir mi?
Bu ülkenin artık sahici bir demokratik ufku olmalı. O ufuk, “darbeye karşı temel direnç”in “her biçimde anti-militarizm”le, “herkes için demokrasi”yle, “herkese hak ve özgürlükler” ile tesis edilmesidir; sürek avları, sürekli düşman ilanıyla, “linç, cihat” ve kafa kesmeye bile meyleden öfkeyle değil!
Türkiye’nin askerî harcamaları cari dolar fiyatlarıyla 2013’te 18 milyar 165 milyon dolar, 2014’te 17 milyar 770 milyon dolar, 2015’te 15 milyar 275 milyon dolar olarak gösteriliyor. Bu rakamlara göre Türkiye’nin askerî harcamaları dolar bazında milli gelirine oranlandığında yüzde 2 eşiğinin üzerine çıkıyor.
DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, “bir subay müdahale etmese” Lice’de 34 köylünün yakılacağını açıkladı: “Sadat diye bir örgütten bahsediyorlar (…) Çıkıp açıklama yapmak zorundalar” dedi.
Her savaş böyle bitmedi mi? Devletler, gerillalar, barbar dedikleri düşmanlarıyla sonunda hep masaya oturdu. Erkek egemenliğinde dünya düzeninde bu güç olsa da, kaçınılmaz son bu.
Doğudaki çatışma bölgelerinden gelen fotoğraflar, duvarlara yazılan İslami sloganlar, askerlerin Hz. Hamza kıssaları ile motive edilmesi, çalınan mehter marşları vs. “militer İslam”la birlikte, “İslami militarizm”in yükselişine de işaret etmektedir.