“420 kişi, vicdanlarımızla bütün bu devasa askeri güce karşı duruyoruz”

memleketteki vicdani retçiler. yaklaşık 420 kişiyiz. evet, yanlış duymadınız, koca türkiye cumhuriyeti devletine karşı 420 kişi! bir de devletin asker sayısına bakalım:

vicdani reddimi açıklamamın üzerinden 14 yıl geçti. evet, dile kolay, tam 14 yıl! neler yaşadım neler… her savcı atamasında, her karakol komutanı değişiminde bir bahaneyle kendimi karşılarında buluyordum. neymiş efendim, benimle tanışmak istiyorlarmış, kimmişim, neymişim; burada küçücük yerde yaşayıp böyle düşüncelere kapılabiliyormuşum. bu devletin beni bu kadar yakından takip etmesi gurur verici olmasa gerek. her hareketim, her paylaşımım dava konusu. baskılar hız kesmiyor, demek ki bir şeyleri doğru yapıyorum!

ama elbette, bu sadece benim hikâyem değil. hepimiz aynı tiyatro sahnesinde, benzer rolleri oynuyoruz. vicdani reddini ilan eden ya da mevcut düzene bir problemi olan herkes bu absürt senaryonun başrol oyuncusu oluyor. devletin amacı belli: bizi bitmek bilmeyen davalar ve soruşturmalarla bunaltarak sosyal, ekonomik ve kültürel olarak sıkıştırmak. gerçekten, devletin bu kadar boş zamanı olduğunu kim bilebilirdi? kendi çaplarında bir “yıldırma politikası” izliyorlar, ama sonuç? bazen kendime “bu kadar üstüme gelmelerine değecek kadar önemli miyim?” diye sormadan edemiyorum. belki de sadece kötü bir şaka yapıyorum, ama herkes çok ciddiye alıyor! avrupa insan hakları mahkemesi bile bu sonsuz dava döngüsünün ciddi bir hak ihlali olduğunu söylüyor ama devlet umursamıyor.

şimdi gelelim bu memleketteki vicdani retçilere. yaklaşık 420 kişiyiz. evet, yanlış duymadınız, koca türkiye cumhuriyeti devletine karşı 420 kişi! bir de devletin asker sayısına bakalım: 2024 yılı itibarıyla türk silahlı kuvvetleri’nin 675.800 aktif personeli ve 380.000 yedek personeli var, yani toplamda 1.055.800 kişilik bir askeri güç. kabaca bir hesapla, 1 milyonun üzerinde askere karşı 420 kişi! yaklaşık her 2.500 askere karşılık bir vicdani retçi düşüyor. hani neredeyse her tugaya bir retçi! bu koca orduların arasına sıkışmış 420 kişi. gerçekten devletin gözünde bu kadar büyük bir tehdit nasıl olabiliriz ki? düşünün, 1 milyonluk bir ordu, tanklar, tüfekler, savaş uçakları, denizaltılar… bir yanda ise biz varız: 420 kişi ve vicdanlarımız. hani neredeyse bir roman kahramanı gibiyiz; bütün bu devasa askeri güce karşı duruyoruz, ellerimizde sadece… peki, ellerimizde ne var? ah evet, vicdanlarımız! devletin bu denli korkmasına şaşmamalı.
ordu mu, devletin tahakküm ve şiddet araçları. sınırları koruma bahanesiyle insanları kontrol altında tutmak, özgürlüklerini gasp etmekten başka bir işe yaramıyor. mesele şu: ordular varsa savaş da vardır. bu kadar basit. orduların olmadığı bir dünya, savaşın da olmadığı bir dünya demek.

biz gerçek barış istiyoruz; özgürlüğün ve adaletin hüküm sürdüğü bir barış. zorunlu itaat mi? devletin dayattığı bu itaate boyun eğmiyoruz. biz, savaşsız, devletsiz, tahakkümün ve sömürünün olmadığı bir dünya hayal ediyoruz. bu hayal, sadece bir ütopya değil, bu baskıcı düzeni değiştirmek için kararlılıkla peşinden gittiğimiz bir hedef. devletin devasa yapıları, milyonlarca askeri ve silahları karşısında sadece 420 kişiyle durmak mı? evet, tam da bunu yapıyoruz. çünkü başka bir dünya mümkün ve biz bu absürt düzene karşı dimdik duruyoruz. eğer bu absürtlük olmasaydı, zaten trajik olurdu! devletlerin devasa yapıları, milyonlarca askeri ve silahları karşısında 420 kişiyle meydan okumak? evet, tam da bunu yapıyoruz. çünkü başka bir dünya gerçekten mümkün, ve eğer bu absürd durumlar olmasaydı, trajik olurdu!

Şendoğan Yazıcı

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org