‘Özel Harp işiydi ve muhteşemdi’: 6-7 Eylül Pogromu ve bir Sabri Yirmibeşoğlu portresi
6-7 Eylül 1955’te yalan bir haberin yayılması Türkiye yakın tarihinin en karanlık olaylarından birini ortaya çıkardı. Başta Rumlar olmak üzere farklı etnik kökenlere mensup yurttaşları hedef alan 6-7 Eylül Pogromu’nun arkasındaki güçler açığa çıkarılmadı ama o dönemin en önemli tanıklarından biri olan Sabri Yirmibeşoğlu’nun sözleri hala tarih sayfalarındaki yerini koruyor: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı…”
06.09.2022
Bugün, bundan 67 yıl önce yaşanan ve Türkiye’nin yakın tarihine kara bir leke olarak geçen 6-7 Eylül Pogromu’nun yıldönümü. Aradan geçen yıllara rağmen karanlığın üzerindeki perde hala kaldırılmadı. Neler yaşandığına dair en önemli anlatım ise, o günlerde Seferberlik Tetkik Kurulu’nda çalışan, daha sonra Özel Harp Dairesi Başkanlığı’na kadar yükselen Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’ndan gelmişti: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı…”
6-7 EYLÜL 1955: YALAN VE TALAN
6 Eylül 1955’te Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Beyoğlu’nda Abdullah Efendi Lokantası’nda öğle yemeğindeyken sonradan yalan olduğu ortaya çıkan bir haber aldılar: “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı.” Menderes, haberin radyodaki 13.00 haber bültenine yetiştirilmesi talimatını verdi. Haber radyodan verildi, ama olayları asıl tetikleyen provokasyon, iktidardaki Demokrat Parti’ye yakın bir gazete olan İstanbul Ekspres’ten geldi. Normalde 20 bin basılan gazete, olayı manşetine taşımış ve 290 bin adet basılmıştı. Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin genel sekreteri Kamil Önal’ın, “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz” demecinin de yer aldığı gazete kısa sürede İstanbul sokaklarında dağıtılmıştı.
Birkaç saat içinde Kıbrıs Türktür Cemiyeti, diğer gençlik örgütleri, bazı meslek kuruluşları ve DP teşkilatının öncülüğünde binlerce kişi sokaktaydı. Rum azınlığın yoğun olduğu semtlerde harekete geçen kalabalık, mahkeme zabıtlarına göre, 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekânı tahrip edip yağmaladı. Dilek Güven’in 6-7 Eylül Olayları adlı kitabında aktardığına göre, olaylarda 11 kişi öldü, en az 60 kadın tecavüze uğradı ve onlarca kişi yaralandı. İzmir’de Yunan pavyonu ve Yunanistan Konsolosluğu ateşe verildi. 14 ev, 6 dükkan, bir pansiyon, bir kilise ve İngiliz Kültür Merkezi tahrip edildi. 7 Eylül’de ise sıkıyönetim ilan edildi ve olaylar sona erdi.
İktidarın ilk işi her şeyi “komünistlerin yaptığını” söylemek oldu. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın basına koyduğu yasaklardan biri de 6-7 Eylül’ü komünistlerden başkasının yaptığı yolunda haberlerin yazılmamasıydı.
Görünüşte olayların sebebi Atatürk’ün evinin bombalanmasıydı ama perde arkasında devletin etnik homojenleştirme ve Varlık Vergisi ile başlayan sermayenin Türkleşmesi sürecini hızlandırma çabaları vardı. 6-7 Eylül olayı 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada Mahkemeleri’nde DP yöneticilerinin yargılandığı davalardan biri oldu. Türkiye’deki karanlık provokasyonlardan birinin yargıya intikal etmesi açısından 6-7 Eylül olayları istisnaydı ama Menderes yargılamalar sırasında defalarca MAH (MİT’in eski adı) yöneticilerinin çağrılmasını istediyse de bu talebi reddedildi. Sorumluların ortaya çıkarılmasında bugüne uzanan şüpheler ise baki kaldı.
Menderes’in “Millî hislerin şevkiyle nezih gösteriler” diye tanımladığı 6-7 Eylül Pogromu’nu eski Özel Harp Daire Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ise “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” diye anlatmıştı.
Kamuoyu, Yirmibeşoğlu’nu işte bu sözleriyle tanıdı.
‘PARDON PAŞAM!”
Gazeteci Fatih Güllapoğlu’nun 1991’de yayımlanan ‘Tanksız, Topsuz Harekat’ isimli kitabında aynen şu diyalog yer almıştı:
Sabri Yirmibeşoğlu: “– Sonra 6/7 Eylül olaylarını ele alırsak…”
Fatih Güllapoğlu: “– Pardon Paşam, pek anlayamadım. 6/7 Eylül olayları mı?”
Sabri Yirmibeşoğlu: “– Tabii… 6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. (Paşa bunları söylerken benden de soğuk terler boşandı) Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?
Fatih Güllapoğlu: “– Evet Paşam!”
“KIBRIS’TA CAMİ YAKTIK BİZ”
Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, daha sonra kitapta geçen bu diyalogları yalanladı. Ancak yalanlarken ağzından başka bir şey daha kaçırdı.
Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın, babasına yapılan suikastın arkasındaki isim olarak gösterdiği Yirmibeşoğlu, iddiaları yalanlamak için 2010 yılında Habertürk’ten Tülay Şubatlı’ya konuştu. Yirmibeşoğlu, bu mülakatında o ünlü sözlerine de açıklık getirmeye çalıştı.
“1971’de Özel Harp Dairesi’ne Kurmay Başkanı oldum. 6- 7 Eylül olayları 1955’te oldu. O tarihte Özel Harp Dairesi yoktu zaten. Kıbrıs için kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu vardı” diyen Yirmibeşoğlu, sözlerinin devamında kendisini açıklamaya gayretine devam ederken, “Kıbrıs’ta cami yaktık biz” cümlesine giden anlatımında şunları söyledi:
“Gazeteci bana ‘Bu olay neden yapıldı?’ diye sorunca ona akademik düzeyde konuştum. Şunun için yapılır dedim; ‘eğer bir yerde halkın galeyana gelmesini, bir mukavemet göstermesini arzu ederseniz, sizin saygın değerlerinize düşmanın, karşı tarafın bir şey yaptığını, küçültücü hareket yaptığını gösterirseniz, halkı galeyana getirirsiniz. Özel Harp’te bir kural vardır: Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs’ta cami yaktık biz. Cami yakılır mesela…”
Muhabirin “Cami mi yaktınız?” şeklindeki sorusu üzerine ağzından bir sırrı kaçırdığını fark eden Yirmibeşoğlu, “Mesela diyorum…” diyerek toparlamaya çalıştı.
Bu sözlerinin hemen ertesi günü Habertürk canlı yayınına katılan Yirmibeşoğlu, 6-7 Eylül sözlerinde olduğu gibi bu sözlerini de yalanladı, “Yunanların mukavemet teşkilatları EOKA’yı canlı tutmak için camileri bombaladığını, yaktığını” ifade ettiğini, sözlerinin farklı aktarıldığını savundu.
ÖZEL HARP DAİRESİ, ECEVİT VE SABRİ YİRMİBEŞOĞLU
İlk olarak 1952 yılında “Hususi ve Yardımcı Muharip Birlikleri” adıyla kurulan yapı, 1953 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu, 1970 yılında ise Özel Harp Dairesi adını aldı. Körfez Savaşı’ndan sonra dış tehlikelerin belirmesi ve Irak’ın kuzeyinden tehditler gelmesi nedeniyle 1992 yılında yerleşkesi ve yapısı değiştirilerek yerine Özel Kuvvetler Komutanlığı kuruldu.
Kamuoyu, Özel Harp Dairesi’nin adını ilk kez Ecevit’ten duydu.
Eski Başbakan ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 28 Kasım 1990’da Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajında “Özel Harp Dairesi”ni zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’dan öğrendiğini söylüyordu.
Ecevit röportajda şunları söylemişti:
“1974’teki başbakanlığım sırasında, zamanın Genelkurmay Başkanı rahmetli Orgeneral Semih Sancar başbakanlığın örtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaç için birkaç milyon istedi. Benden istenen miktar örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı… Genelkurmay’dan bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. ‘Özel Harp Dairesi için istiyoruz’ yanıtı geldi. Öyle bir resmi dairenin o zamana kadar adını bile duymamıştım… ‘Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyordu’ diye sordum. O zamana kadar dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD’nin karşıladığı; ancak artık ABD’nin bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle Başbakanlık’ın örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi… Özel Harp Dairesi’nin nerede bulunduğunu sordum. ‘Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada’ yanıtını aldım… Hayrete düşmem ve kaygılanmam herhalde doğaldı… Bu dairenin işlevleri ve kuruluş biçimi hakkında bilgi istedim… Benim için bir brifing düzenlendi. Bilgi vermek üzere de rahmetli Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’la, o sırada Özel Harp Dairesi Başkanı olduğunu öğrendiğim General Kemal Yamak ve bir-iki subay katıldı.”
ÖZEL HARP DAİRESİ MENSUBU MHP İL BAŞKANI
1955’te 6-7 Eylül Pogromu sırasında Özel Harp Dairesi’nin atası sayılan Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan Sabri Yirmibeşoğlu, 1971’de Özel Harp Dairesi Başkanlığı’na atandı. 1974’te Ecevit’e Özel Harp Dairesi ile ilgili brifing veren Yirmibeşoğlu, daha sonra NATO İstihbarat Başkanlığı görevine getirildi ve 1978 yılına kadar görevini sürdürdü.
Dönüşte Tümgeneral rütbesine terfi ederek Sarıkamış’a atanan Yirmibeşoğlu’nun yolu Ecevit ile orada bir kez daha kesişti.
Ecevit’in Karşı Anılar isimli kitabındaki anlatımlarına göre 1978’de başbakan olarak Sarıkamış’ı ziyaret ettiğinde Tümgeneral Yirmibeşoğlu Orduevi’nde kendisine ve eşine yemek verdi. Ecevit, Yirmibeşoğlu’ndan Özel Harp Dairesi hakkında bilgi almaya çalıştı. “Daire”ye bağlı sivil örgütte görev alanlardan bazılarının olaylarda yer aldığından şüphe duyuyordu. Yirmibeşoğlu’ndan “Kuşkularınız yersiz” cevabını alınca Ecevit, “Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?” sorusunu sordu; Yirmibeşoğlu bunu doğruladı ve “Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır” yanıtını verdi.
Kaynaklar
1- #tarih’te bugün bülten (6 Eylül 2022)
2- ‘Karakutu’ yine ağzından kaçırdı (23.09.2010 – NTV)
3- ‘Kıbrıs’ta cami bile yaktık’ (23.09.2010 – Tülay Şubatlı/Habertürk)
4- “Biz yakmadık Yunanlar yaktı” (24.09.2010 Habertürk)
5- ‘Özel Harp’çinin tırmanış öyküsü (08.01.2006 – Can Dündar/Milliyet)
6- Ecevit, Özel Harp’i 1974’te duydu (03.01.2006 – Evrensel)
7- 6-7 Eylül’ün bugüne kalan mirası: Cezasızlık (06.09.2020 – Meral Danyıldız/BirGün)
Kaynak: BirGün