NATO ve liberal feminizm: Kadın mücadelesine savaş ilanı
14 Aralık 2017
Bu hafta, dünyanın en prestijli gazetelerinden olan ve liberal sosyal demokrat olarak tanımlayabileceğimiz Britanyalı Guardian gazetesinde, meşhur film oyuncusu ve son yıllarda hümaniter (insan hakları) aktivisti olarak tanıtılan Angelina Jolie ve NATO Başkanı Jens Stoltenberg tarafından yazılan “NATO neden kadın haklarını savunmalı” başlıklı bir makale yayınlandı. Dünyada en çok savaş, soykırım, militarizm ve adaletsizliğe sebep olan uluslararası anlaşmalarından biri olan NATO’nun nasıl kadın haklarını koruyacağına dair reçete sunan bu makale, liberalizmin ve özellikle feminizmin liberal halinin nasıl ancak hakikatleri çarpıtarak kendini var edebilmesinin göstergesidir. Örgütlü kadınlar NATO’yu devirsin değil, NATO kadınlara acısın ve onlara bir iyilik yapsın! Eşitlik aynı oranda kötülüğe de katılabilmek mi?
Makaleyi tek tek inceleyecek olursak: Makalenin tek doğru tespiti, kadına karşı kullanılan cinsel şiddet, farklı savaş taraflarınca sistematik olarak bir şiddet aleti olarak kullanılmasıdır. Tecavüz, seks köleliği, işkence, kadın kırım ve terör politikaları bilinçli bir şekilde örgütlenip meşrulaştırılıyor. Ataerkil savaşçı zihniyet, savaşta kadınların bedenlerini kullanarak gücünü göstermeye çalışıyor. Makalenin ilk tespiti doğrudur; kadına karşı şiddete son vermek, barış, istikrar ve toplumsal adalet için temel bir koşuldur. Yazının ikinci bölümü ise çarpıtmalarla dolu.
NATO’yu ilk başta insan hakları, bireysel özgürlük, demokrasi ve hukukun garantörü olarak sunan yazarlar (elbette bu kurumun başkanının görevidir ama Jolie‘yi hümaniter bir aktivist olarak görenler üzülmüştür), kurumun kadınları koruma misyonunu vurgulamak için 5 maddeli bir plan çiziyor. Bu yetmiyormuş gibi savaşlardaki cinsel şiddete, üye ülkelerin gücüne dayanarak, dünyanın en militarist kurumunun öncü rolünü oynamasını istiyor yazarlar.
Elbette ilk madde olarak NATO’nun saflarına ve liderlik pozisyonlarına daha çok kadınların katılmasına dair çalışmaların yapılması vurgulanıyor. NATO’nun üst düzey askeri sözcüleri “pozitif örnek” olabilmek üzere, kadınların askerlikteki rolü için propaganda yapılmalıymış. Yani katliamcı, militarist, kapitalist savaş endüstrisine, lütfen zavallı kadınları da kabul edin! Onlar da katil olsun. Onlar da mesela Sabiha Gökçen gibi Dersim’i bombalayıp egemen kadının erkek egemen sistemi içinde iktidarlaşmış halinin -pardon, “pozitif örnek kadın”ın sembolü olsun! Liberalizmin insanları bireysel özgürlük ve iktidar paylaşımı adına kendine çekmesinin yöntemi…
İkinci madde; farklı askeri yapıları toplumsal cinsiyet ve insan hakları konusunda eğitmek. Soykırımlara sebep olan, diktatörleri savunan, coğrafyaları yerle bir eden, barış için mücadele edenleri zindanlara atan, işkenceye mahkum eden, diri diri yakan bu işbirlikçi yapı insanlık eğitimi verecekse, bu dünya nereye gidecek?
Üçüncü maddede; bireysel askerlere, kadınların gördüğü şiddete karşı daha hassas yaklaşmaları için eğitim verilecekmiş. Bilindiği gibi, BM‘nin ve NATO’nun askerleri yıllardır cinsel şiddet, işkence, tecavüz, seks köleliği, zorunlu fuhuş vb. konusunda skandal konusu olmuştur. Daha kendi kirli suçlarıyla yüzleşmeyen, sözde korudukları toplumlara hesap vermeyen bu kurumlar ne hakla dünya insan hakları savunucusu polisleri rolünü oynamaya çalışıyor?
Dördüncü madde, NATO’nun barışa katkısı olması için Kosova ve Afganistan’da yapıldığı gibi, yerel toplumlara toplumsal cinsiyet danışmanlığı yapılacakmış. Ayrıca, kadın askerleri yerel toplumlarla ilişki kuracakmış. Acaba savaşa, emperyalizme, militarizme hayır diyen toplumlara nasıl danışmanlık yapılacak?
Son madde olarak cinsel şiddet konusunda bilgilendirme ve raporlama, artık NATO komutanlarının bir görevi olacakmış. Daha önce bahsettiğimiz gibi bu şiddetin NATO’nun kendisinin de kaynak ve sebep olması konusunda bir çalışma olacağı beklenilmez.
Son dönemlerde batı ülkelerinde feminizm kelimesi liberal ana akım medyada popülerleşti. Aslında olumlu olarak görünen bu fenomenin altında yatan; liberalizmin feminizmle yaptığı felaket bir ittifaktır. Radikal potansiyelini gördüğü için örgütlü kadın gücünü kırmak isteyen bu kapitalist işbirlikçilik, liberalizmin geleneksel kavramlarını kullanarak katliamcı sistemleri cinsiyete hassas bir şekilde insanlığa satmaya çalışıyor. Bireysel özgürlük, istikrarcılık, devletçilik ve ekonomik tekelcilik adına, kadın hakları gibi radikal bir dava bile metalaştırılır. Bu şekilde Clintonlar, Çillerler, Merkeller bize örnek olarak sunuluyor. Bak, kadın devletin başı bile olmuş, katil olmuş, sömürgeci asker olmuş! Yaşasın eşitlik!
Kadını erkek egemen sisteme asimile etmek, onu şiddet dolu bir dünyaya mahkum etmek, onu alternatifsizliğe, köleliğe, sistemin bir aleti olmaya teslim etmek tam da budur. Liberal feminizm öldürür.
NATO’nun kadınlara yapabileceği tek bir iyilik var; o da tarihin çöplüğünde kadınların yaktığı ateşlerle kül olup yok olmasıdır. Batsın emperyalizme, militarizme, kapitalizme alet olan liberal sömürgeci feminizm adını kullanarak feminizme hakaret edenler! Kadını yaşatan; örgütlü, devrimci öz savunma sistemleridir!
Kaynak: Yeni Özgür Politika