ABD Kongresi’nde Türkiye’nin belki de ilk kez açık bir şekilde El Kaide’nin Suriye’deki kolu olan El Nusra’ya yıllarca yardım ettiği, silahlandırdığı kayda geçti
14 Temmuz 2016 Perşembe 10:06
İLHAN TANIR / HABERDAR (ÖZEL)
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesine bağlı Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt komitesinde Cumhuriyetçi Milletvekili Dana Rohrabacher’in başkanlık ettiği toplantıda ‘’Türkiye’de gerileyen Demokrasi’’ başlığıyla Türkiye’deki son gelişmeler tartışıldı.
Alt komitede uzman olarak Washington’daki Woodrow Wilson Center’dan Henri Barkey, Center for American Progress’den Alan Makovsky ve Rethink Institute’den Fevzi Bilgin’den görüş alındı. Milletvekilleri daha sonra sorularını uzmanlara sordu.
Komite toplantısında Türkiye’nin belki de ilk kez açık bir şekilde El Kaide’nin Suriye’deki kolu olan El Nusra’ya yıllarca yardım ettiği, silahlandırdığı kayda geçti.
Komite üyelerinden Michigan Cumhuriyetçi Milletvekili David Trott, uzmanlardan ABD ile Türkiye’nin Suriye politikasına bakışlarındaki farkı değerlendirmesini istedi.
‘’El Kaide’ye (El Nusra) eleman ve silah yardımı Türkiye’nin desteğiyle yapıldı’’
Bu soruya Henri Barkey şöyle cevap verdi: ‘’İlk dönemde Türkiye ile ABD, Suriye politikalarında yakın pozisyonlarda idi ve Esad’ın altı ay içinde ayrılacağını düşünüyordu. Muhalefet başarısız kalınca Türkiye’nin El Nusra’ya (El Kaide) destek verdiğini gördük.”
”Obama, Erdoğan’dan El Nusra’ya Yardımını Kesmesini istedi”
Barkey devam etti: ”2013 yılında (Mayıs ayında) Erdoğan Beyaz Saray’a geldiğinde kendisinden El Nusra’ya desteğini durdurması istendi. Problem ise şu oldu: El Nusra desteklenmesi sürecinde Türkiye’de cihadçıları desteklemek için büyük bir altyapı oluşturuldu. Bu yapı El Nusra’ya eleman ve silah gönderdi, bunu hükümetin desteğiyle yaptı. Bu süreçte ayrıca insanlar IŞİD’e de gitti bu kanaldan. Şu an ABD için öncelik IŞİD. Erdoğan için ise önce PYD, sonra Esad ve daha sonra IŞİD. Bu açıdan aynı sayfada değiliz.”
Bir süre sonra söz hakkını alan Demokrat Partiden Kongre Milletvekili Tulsi Gabbard ise aynı konuda sorular sormaya devam etti ve Barkey ile şu konuşmalar geçti:
Kongre Üyesi Gabbard: Türkiye doğrudan IŞİD, El Kaide ve El Nusra’yı Güçlendirdi
Gabbard: Barkey’in bahsettiği Türkiye’nin silandırdığı ve doğrudan yardım ettiği El Nusra -ki El Kaide bağlantılı, bu konu bugünkü konuşmamızın da tam kalbi olan Türkiye ile ilişkilerimize gidiyor aynı zamanda. Bizim bir numaralı önceliğimiz IŞİD, El Kaide ve diğer cihadi grupları mağlup etmek olmalı.
Türkiye ise doğrudan ve dolaylı olarak onları (El Kaide) yıllardır destekliyor. İfade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, demokratik eksiklikler, insan hakları ihlallerine bakıldığımızda.. Yine geçen yıl yapılan seçimlerin ne şekilde Erdoğan’ın avantajına manipüle edildiğine şahit olduk. Suriye içinde de Esad’ı düşürmek isteyen Erdoğan’ın tam karşımızda olduğumuzu görüyoruz. Sahada şüphesiz IŞİD’e karşı en istikrarlı, sadık müttefikimiz olan Kürtleri bombaladığını görüyoruz.Türkiye’nin yaptıkları IŞİD, El Kaide ve El Nusra gibi grupları doğrudan güçlendirdi.
ABD Kongre Üyesi: Türkiye’nin müttefiklik statüsünü korumasını nasıl savunabiliriz?
Kongre üyesi Gabbard konuşmasına şu şekilde devam etti:
Gabbard: Soru şu, NATO müttefiki ve ortağı oldukları iddiası var ama gerek demokratik değerlere bakıldığında gerekse ABD’nin çıkarlarına doğrudan zıt olan ve bizim güvenliğimize tehdit oluşturan hedeflerine bakıldığında Türkiye’nin müttefik statüsünü devam ettirmesini nasıl savunabiliriz? Bunlara son bir ek olarak sorarsam, şu anki hükümetin politikalarını değiştirme kapasitesine, hatta bunu istediklerine dair bir yol görüyor musunuz ki böylece gerçekten bir müttefik, ortağımız olsunlar?
Barkey: ABD Türkiye’yi zorlamayı istemiyor
Bu sorulara karşılık olarak başkentte on yıllardır Türkiye ve bölgesi hakkındaki yorumları ve analizleri tanınan Barkey şu cevabı vedi:
Barkey: Bu 64 bin dolarlık bir soru. Bu durum biraz da ABD’nin tuttuğu pozisyona göre değişir. Biz her zaman için Türkleri zorlamaktan çekindik. Günlük olarak Türk ve Amerikalı bürokratlar binlerce farklı konuyu konuşurlar yakın müttefikler olarak. Bu ittifağın hitap ettiği bir altyapı bulunuyor Türkiye’de. ABD, pozisyonlarında ısrarcı olmaz. Bakınız Putin’e örnek olarak değil ama Putin: pozisyonunda ısrar etti ve Erdoğan tamamen taviz verdi ona karşı.
Barkey: Obama, Kobani’de Kürtleri Destekleme kararını yardımcılarına rağmen aldı
Kongre üyesi Gabbard’ın sorusu: Çok seyrek bir şekilde ABD’nin pozisyonunda ısrarcı olduğunu söylediniz. Nedir ABD’yi korkak yapan ve kendi pozisyonunu korumakta çekingen kılan?
Barkey: Her zaman için NATO müttefikliği zemini var. Biz Türkiye ile çok içiçe geçmiş durumdayız. Genel olarak (Amerikan) bürokrasisi oldukça korkak. Örneğin Kobani’de Kürtleri destekleme kararı Başkan Obama’dan çıktı, Dışişlerinin ve Beyaz Saray’daki danışmanların karşı gelmesine rağmen. Bundan sonra Türkiye İncirlik’i de açtı. Erdoğan problem olsa da Türkiye temelde uzun dönemli bir müttefik, her ne kadar biz bu ilişkileri iyi yönetememiş olsak da.
Kongre Üyesi Weber: Türkiye El Kaide yerine ülkedeki basınla kavga etmedi mi?
Bir başka Cumhuriyetçi Parti Kongre üyesi Texaslı Randy Weber de Türkiye’nin El Nusra’yı silahlandırması konusunda sorular sordu. Weber ile Barkey arasındaki diyalog şöyle geçti:
Weber: Siz Türkiye’nin El Nusra’yı silahlandırdığını mı söylediniz.
Barkey: Evet, silahlandırıyordu.
Weber: Ne zaman (Türkiye’nin El Nusra’yı silahlandırması) durdu?
Barkey: Tam olarak belli değil. 2013 yılında biz Türkiye’den silahlandırmayı durdurmalarını istedik ama bunun durması zaman aldı. Bununla birlikte hükümetten bağımsız olarak birçok gayri resmi ağlar bulunmakta ve bunlar hem IŞİD hem de El Nusra yı desteklemeyi devam etmekte. Örneğin son havaalanı saldırısında bu ağların yardımı oldu. Bu hükümet tarafından destekli değil.
Weber: Eğer Türk hükümeti haber kanalları, basın ve muhalefetle uğraşır, gözlerini kaparsa olacağı bu değil mi?
Barkey: Tamamen.
Alan Makovsky: ABD İmkanlardan Mahrum Kalacağından Korktuğu İçin Türkiye’yi Eleştirmiyor
Kongre’nin Dışilişkiler Komitesinin en kıdemli profesyonel danışmanı olarak 2001 ile 2013 arasında görev almış Makovsky ilk kez bu kez uzman olarak Kongre’de konuştuğunu açıkladı. Alan, Türkiye’nin özellikle bulunduğu yer nedeniyle önemli bir müttefik olduğunu hatırlatma gereği duydu. ABD’nin eğer Türkiye’yi eleştirirse ülkedeki İncirlik gibi bazı önemli imkanlardan mahrum kalmaktan korktuğunu kayda geçirdi. ‘’Bu korkuya yenilmemek gerekir çünkü birçok Türk meşru olarak özgürlük konularında ABD’den tepki bekliyor. Dost gibi eleştirebiliriz, düşman gibi değil.’’
Makovsky, Türkiye ile ilişkilerde dört prensip saydı: Türkiye’yi dışarıdan gelen tehditlere karşı savunmamız gerekir. Patriot’ların geri çekilmesi hataydı. İkinci olarak Türkiye’yi PKK’ye karşı meşru müdaafada desteklemeliyiz. Türkiye’nin bazı Kürt şehir ve bölgelere saldırıları ise sadece Kürtleri daha da ötekileştirmektedir. Basın konusunda tepkilerimizi göstermeliyiz. Kürtlerin kültür hakları ve demokratik ifade özgürlüğünü de desteklemeliyiz.
Makovsky: ABD, Türkiye’ye bağımlılığını azaltlmanın yollarına bakmalı
Bölgede uzun dönemli olarak İncirlik’in yerine başka alternatifler olup olmadığına ABD hükümetinin bakması gerektiğini vurgulayan Makovsky bu şekilde hiç değilse Türkiye’ye olan bağlılığın azaltılmasının yollarına bakılmasında yarar olduğunu da ekledi. Türkiye’deki gidişatın ‘’daha çok bağımsızlığa doğru’’ olduğunu da ekleyen Makovsky, bu trendin değişeceğine dair bir işaret olmadığını düşündüğünü söyledi.
Makovsky: Türk Hükümetinin Kürtlere Saldırısı Büyük Hata
Türkiye’nin demokasisi her yönüyle hızla kötüleşiyor. Erdoğan IŞİD’i Gülenciler veya PKK kadar ciddi bir tehdit görmüyor. ‘’Kürtlere karşı güneydoğudaki saldırı büyük bir hata bence. PKK de hatasız değil. PKK’nin farklı yerlerde otonomi ilan etmesi hataydı, silah hazırlığı yapması hataydı ama Türk Ordusunun cevabı büyük bir yıkımı getirdi, yüzbinlerce insan yerlerini terketti ve bu çok az ilgi gördü. Cizre’deki resimler Kobani’yi anımsattı. PKK hatasız değildi ama Türkiye’nin cevabı Kürt toplumunun ötekileştirdi. Diyalogu da daha zorlaştırdı.’’
Makovsky: ABD-Türkiye arasındaki bir numaralı sıkıntı şu an PYD konusu. Türkiye, ABD’nin terörizm grubuna desteği olarak görülüyor ABD’nin PYD yaklaşımını.
Makovsky: Türk hükümetini Gülen Hareketini terörist ilan etmesi saçmalık.
Onların barıştan başka hiçbir şey desteklediğini görmedim. Ayıca fen bilimlerine ağırlık vermeleri çok önemli. Ama poiis ve yargının içinde ciddi bir azınlık Gülenist çünkü birçok kişi güç kullanmak istedi. Şartların gösterdiği kanıtlar Gülencilerin özellikle 2008-2011 arasındaki asker karşıtı davalarda kullandığı görülüyor.
Rohrabacher: Gülen Hareketi Masonları Anımsatıyor
Alt Komite Başkanı California Eyaletinden Cumhuriyetçi Parti Milletvekili Dana Rohrabacher’in açılış konuşmasında Türkiye’ye ağır eleştiriler getirmesi ile dikkat çekti. Erdoğan’ın politikalarının Türkiye’yi bölgede yakın tarihte hiç görülmemiş şekilde izole hale getirdiğini kaydeden Rohrabacher, ayrıca ülkedeki basın, ifade özgürlükleri başta olmak üzere genel olarak özgürlüklerin çok üzücü bir gerileme yaşadığını vurguladı.
Rohrabacher, Türkiye ile Pakistan’ı karşılaştırdı. Erbil veya Kuveyt’in İncirlik’e alternatif olarak hava üslerinin kullanabileceğini hatırlattı. Rohrabacher Gülen Hareketine bağlı bazı kimselerle konuştuğunu, grubun hoşgörülü bir İslam’ı desteklediğini gördüğünü söylerken, yine Gülen Hareketini Rotary veya Masonlara benzer bir gruplaşmaya sahip oldukları izlenimini verdiğini not etti.
Gregory Meeks
Komitedeki Demokrat Partinin en kıdemli milletvekili olan New Yorklu Gregory Meeks, Kongre’nin Türkiye’deki demokrasi gelişiminden endişeli olduğunu, son zamanlarda Türkiye’deki üniversite ve basına karşı baskının özellikle kaygı verici verici olduğunu söyledi.
David Trott: Brookings’de böyle davrananlar Türkiye’de neler yapmaz
Komitenin üyelerinden Michigan eyaleti temsilcisi David Trott, Türkiye’yi her eleştirdiklerinde Türkiye’den ‘’ama biz NATO müttefiğiz’’ bahanesi geldiğini ama gidişatın kaygı verici olduğunu not etti. Son zamanlarda İnsan Hakları İhlalleri İzleme Örgütünün Türkiye’nin güneydoğunda soruşturma yapma talebiniin reddedildiğinin görüldüğünü vurguladı. Brookings kurumunun önünde medya mensuplarını taciz eden, saldıran hatta kurumdan dışarı atmaya çalışan Erdoğan’ın korumalarının Türkiye’de nasıl hareket edebileceklerini hayal etmeye çağırdı.
Henri Barkey: Her kesim baskı altında
Barkey konuşmasında ise Türkiye’deki basının olağanüstü bir baskı altına olduğunu söyledi ve ekledi: ‘’Gazeteciler işten atılıyor, gazetelere el konuyor, diğer tarafta ise hükümete ve cumhurbaşkanına hizmet eden bir propaganda medyası oluşturuluyor. Freedom House’ın Türkiye medyasını ‘özgür değil’ demesi önemli. Sivil toplumdaki her kurum baskı altında. İş dünyası, akademi ve akademiden atılan öğretmenler. Yargı. Hatta özel kişiler dahi büyük baskı altında. İki bine yakın kişi cumhurbaşkanına hakaretten mahkemeye verildi.’’
Barkey: Erdoğan’ın iki zayıflığı
‘’Erdoğan değişti çünkü hep kazandı ve kendisini halen korumasız hissediyor. Anayasal olarak asıl güç başbakanlıkta.’’
Erdoğan’ın kendisini korumasız hissetmesinin ikinci nedeni ise PKK ve Kürtlerle müzakerelerini bitirmesinden geliyor. PYD’nin PKK ile birleşip tehdit oluşturacağını düşündü. Barkey, Erdoğan’ın PYD’yi Türkiye’ye yönelen en büyük tehdit olarak gördüğünü kaydetti. Barkey’e göre halbuki PYD, aynen KRG gibi Türkiye ile iyi ilişkiler arıyordu.
Barkey: Gülen Hareketi Kürt Ulusal Hareketine Çok Sert Davrandı
Gülen Hareketi Erdoğan ilk geldiğinde ona büyük destek verdi. Ama Kürtlere karşı çok sert davrandı. Gülenci hakim ve savcılar Kürtleri hapise göndermekte hiç tereddüt etmedi. Gülenciler Kürt Ulusal Hareketine karşı çok sert davrandılar. Eskiden Erdoğan ve Gülenciler Askere karşı idi ve şimdi Erdoğan ile Asker Gülencilere karşı, ittifak değişti denebilir.
Fevzi Bilgin
Başkentte Gülen Hareketine yakınlığı ile bilinen Rethink Institute’nün kurucularından ve başkanı Bilgin, konuşmasının büyük kısmını Gülen Hareketini anlatmakla geçirdi. Gülen Hareketinin Aralık 2013’deki yolsuzlukluk davaları sonrasında Erdoğan’ın hedefine oturtulduğunu, Hareketin kısa zamanda büyüklüğüyle birlikte siyasi etki göstermek isteyenlerce zaman zaman kullanıldığını da ekleyen Bilgin, Gülen Hareketinin AKP ile yakınlaşmasıyla AKP’ye düşman olan birçok farklı grubu küstürdüğünü de söyledi.