Asker meselesi halloldu mu? – ALİ BAYRAMOĞLU

Başkanlık, yeni kurumsallaşma ve benzeri tartışmalar ortalıkta cirit atıyor. Ama daha Türkiye’nin asker meselesi henüz hallolmadı.

Ergenokon, Balyoz tartışmalarından yola çıkarak, “sivilleşme süreci” tamamlandı diyenler var, “sivilleşme süreci” bir tezgahtı diyenler de var.

İki tarafın buluştuğu fikir şu: “Şöyle ya da böyle asker defteri kapanmıştır…”
Vitesin boşa alınması yeni değil…

2011 seçimlerinden hemen önceydi. Başbakan, sorduğum, “sivilleşme süreci devam edecek mi” sorusuna, mealen “Demokratikleşme devam eder, ama asker-sivil ilişkilerinde şu an gelinen nokta ve denge iyi” yanıtını vermişti.
Nitekim o seçim kampanyası AK Parti’nin üçüncü döneminde demokratikleşme meselesini arka plana itebileceğini akla getiren pek çok unsurla doluydu.

Sorumun arkasındaki endişe de buydu.
Nitekim o gün, Başbakan’a siyasi iradenin tek başına yapması gereken daha çok şey olduğunu söylemiş, askeri harcamaların denetimindeki eksikliği, Yüksek Askeri İdare Mankemesi’nin varlığını, ama özellikle jandarmanın durumunu hatırlatmıştım.
Bir yönetmelik eksikliği (daha doğrusu askerin hazırlamaya yanaşmadığı bir yönetmelik) yüzünden il ve ilçelerde jandarmanın sicil amirinin vali değil, asker olduğuna işaret etmiştim.
“Asker de bu sorunların farkında” demişti Başbakan…
1, 1,5 ay sonra, Başbakan’ın gözünü dolduran o Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, yanına kuvvet komutanlarını da alarak istifa etmişti.

2004 yılında yine bir seçim gezisi sırasında EMASYA’yı anlatınca başbakanın “Böyle şey olur mu, hemen kaldırırız bunu” demesinden, tam 6 yıl sonra iptal edilmişti bu protokol…
Balyoz’da, askeri bir oyunda EMASYA Planları ve birimlerinin, toplum, iktidarı takip etme ve darbe hazırlama araçlarından birisi olarak kullanılmak istendiği ortaya çıkınca kaldırmıştı hükümet bu protokolü…

Ne zaman?

Tehdit siyasi iktidara yönelince ya da siyasi iktidar bu tehdidi yakından görünce…
Balyoz beraatleri özü itibariyle bu durumu değiştirmedi.
Gelelim Jandarma meselesine…
Benzer bir durumla karşı karşıyayız…
Yeni yasalar çıktı, kimi adımlar atılmaya çalışılıyor.
Ama esasta bir değişiklik yok.
Yıllardır kentsel alanlarda jandarma polise görev devri yapmaya direnir, asayiş alanındaki rolünü korumak ister…
Daha önemlisi, il ve ilçelerde görev yapan jandarma fiilen iç işlerine değil, askeri karargaha bağlı olarak çalışır.

Bu sorun önemlidir…

EMASYA Protokolü demokratik düzen açısından ne denli riskli idiyse, jandarmanın konumu ve direnci de o denli risklidir…
Türkiye’nin mülki idare sistemine baktığımızda ilk göze çarpan husus, mülki teşkilata tâbi jandarma birimlerinin illerde valilerin, ilçelerde ise kaymakamların emir ve denetimi altında olduğudur.
Ancak bu, kâğıt üzerinde ve etkisi sınırlı bir kuraldır.
Nitekim vali ve kaymakamlar polisin ve diğer tüm kamu personelinin “sicil amiri” iken, jandarmanın sicil amiri, Jandarma Genel Komutanlığı üzerinden askerî otoritedir.
Vali ve kaymakamlar, polisler tarafından işlenen disiplin suçlarında “disiplin işlemi yapma” yetkisine sahipken, jandarma üzerinde dolaylı ve tabiatı gereği kullanılmayan disiplin yetkileri vardır, fiili yetki askerî karargâhtadır.
Jandarma atamaları ve görev yeri değişikliklerinde valilerin çok sınırlı (sadece il düzeyinde astsubay ve uzman çavuşlar olmak üzere) yetkileri bulunmaktadır.

Ne demektir bu?

Şu: Mülki amirler, suç işlenmesini önlemek, kamu düzenini ve güvenini korumak için gereken tedbirleri almakla yükümlü olmasına rağmen, bu teşkilat üzerinde yetkileri bulunmamaktadır…
Şu: Söz konusu olan bir tür özerkliktir. Özerk ve denetlenmeyen vesayet düzenine işaret eder.
Başkanlık, yeni kurumsallaşma ve benzeri tartışmalar ortalıkta cirit atıyor
Ama daha Türkiye’nin asker meselesi henüz hallolmadı.

Haksızlıklar, hatalar, siyasi kavgalar, sızmalar, tasfiyeler, konjonktürel denge değişikleri, askerin siyasi yorgunluğu işin özünü değiştirmiyor.

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/alibayramoglu/asker-meselesi-halloldu-mu-2010068

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org