Startı 20 Temmuz’da Suruç katliamıyla verilen bir savaş var.
HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Biz size savaş yaptırmayacağız” dese de savaş sürüyor.
Fukara çocuklar, para makinası olmayan gençler ölüyorlar. Bu çocuklar öldükçe muktedirler, iktidar sahipleri gittikleri yerlerde o yoksul-fukara çocukların aileleri-yakınları tarafından “Allah seni başımızdan eksik etmesin, canımız sana feda” nidalarıyla karşılanıyor. “Canımız sana feda olsun” seslerini duydukça daha ağır bombalar yağdırıyor dağlara, daha çok yıkıyor ve yakıyorlar. Güvenlik toplantısı üzerine toplantı yapıyorlar. Demeç üzerine demeç veriyorlar. Bir gün sivil toplum örgütlerini topluyorlar öbür gün Amerika, Avrupa, Ortadoğu liderleri nezdinde destek görüşmeleri yapıyorlar. Her gün binlerce askeri operasyonlara çıkartıyorlar. Şehirlerde polis ve askerin ortak operasyonuyla iki binin üzerinde Kürt ve sosyalist siyasetçi ve genç gözaltına alındı, yüzlercesi bugün hapiste. Bütün Kürdistan dağlarını güvenlik bölgesi ilan ettiler. O dağları insansızlaştırma hazırlığı yapıyorlar.
Amaç Kobané’de, Tel Abyad’ta aldığı yenilgilerle bölgede yaşadığı yalnızlığın ve 7 Haziran’da sandıkta aldığı yenilginin rövanşını almak. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi yeni savaş hamlesiyle uluslararası ittifaklarıyla yeniden buluşmak ve yalnızlığını aşmak istiyorlar.
Savaşanlar-hükmedenler organizeler, hazırlıklılar ve programlılar.
HDP, Sarış savunucuları, DBP, sivil toplum örgütleri ve sendikalar ise hiç bu kadar perspektifsiz, çerçevesiz ve atıl kalmamıştı!
İpler Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin elinde ve başarıyorlar. Başarıyorlar çünkü sokaklar, yollar ve meydanlar bomboş!
Saray Kobané’de kaybetti çünkü halk 6-8 Ekimde sokaktaydı, yollardaydı ve meydanlardaydı. O gün HDP ve Demirtaş halkı sokağa, meydana ve yollara barış için çağırdığı için muktedirler hala Demirtaş’a öfkeliler. Çünkü o gün sokaklar, yollar ve meydanlar özgürlük ve barış için çok iş yaptı ve DAİŞ-AKP ortaklığı kaybetti. Ama şimdi yollar, meydanlar ve sokaklar boş.
Meydan ve sokaklar boş olunca kınalı kuzular toprağa düşmeye devam ediyorlar.
Muktedirler bize barışı hediye etmezler. Barış altın tepside gelmez.
Başbakan Ahmet Davutoğlu “biz evlatlarımızı gerekirse feda ederiz” diyor. Davutoğlu apoletleri takmış ve gözü kara bir şekilde fakir-fukaranın kınalı kuzularını savaşa sürüyor. Davutoğlu’nun “biz evlatlarımızı gerekirse feda ederiz” dediğine bakmayın; onlar evlatlarına çürük raporları almış, bankamatik önünde askerlik yaptırmış. Yoksulların çocukları ölmüş sanıyor musunuz ki umurlarında!
Her şehrin bir meydanında ya asker uğurlaması var ya toprağa düşen gençlerin cenaze töreni. Tv ekranları, gazete manşetleri ve meydanlar savaş sesleriyle dolu. Sokak savaşın sesleriyle inliyor!
Savaşa karşı şimdiye kadar tek bir miting yapılmadı!
Savaşa karşı şimdiye kadar tek bir yürüyüş yapılmadı! 26 Temmuz’da İstanbul’da savaşa karşı büyük bir barış yürüyüşü yapılacaktı. İstanbul valiliği yürüyüşü yasaklayınca aksaray’da bir basın açıklamasıyla yetindiler. 1 Ağustos’ta Diyarbakır’dan Gemlik’e ‘Barış ve Öcalan’ın özgürlüğü için 1400 km. yürüyeceğiz’ dediler. Valilik yasaklayınca ısrarcı olmadılar, direnmediler. Oysa aynı HDP, ÖDP, EMEP, DBP ve demokratik kitle örgütleri 1 Mayıs’ta, Gezi direnişinin yıl dönümünde Taksim’e çıkmayı yasaklayan valiliğe rağmen sokağa çıktılar, ısrarcı oldular, direndiler.
“Biz size savaş yaptırmayacağız” diyenler maalesef yollarda, sokaklarda ve meydanlarda yok.
Sokaklar, yollar ve meydanlar iktidarın savaş naralarıyla dolu.
Saray muktediri iki haftada korku iklimi oluşturabildi. Herkes endişe içinde. Kürdistan’ı uzun yıllardır bu kadar tedirgin ve ne yapacağını bilemez görmedim.
Merak ediyorum DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) merkez, il ve ilçe yönetimleri ne yapıyorlar?
Merak ediyorum onca sendika, demokratik kitle örgütü ve yerel yöneticiler ne yapıyorlar?
Merak ediyorum 80 Milletvekili ve ÖDP, ESP, EMEP ve diğer sol-sosyalist örgütler ne yapıyorlar?
Merak ediyorum; Barış bloku ne yapıyor? Eğer birkaç kişinin ekranların karşısına geçerek egosunu şişirdiği bir yapı değilse ne yapıyor bu Barış Bloku!
Kaç yürüyüş yaptılar, kaç miting düzenlediler, kaç konferans organize ettiler, Kaç şehre, kaç bölgeye gidip barış için çalıştılar?
Üzülerek belirtmeliyim ki, Sıfır!
Bu süreçte barış adına yapılan en ciddi çalışma akil insanlar heyetinden birkaç aydın-yazarın bir araya gelip sonra bir basın açıklaması yapmış olmasıdır. Evet en ciddi çalışma bu! Hakikaten insanın tiksinti duyması geliyor!
Her bombada parçalanıyor bedenlerimiz, her kelepçede etrafımızdaki beton duvar kalınlaşıyor.
Ve “Biz size savaş yaptırmayacağız” diyenler izliyorlar.
Barış meclis koridorlarında sağlanmaz, orada büyümez. Barışın tek bir güçü ve etkinliği var; Sokak, yol ve meydanlar…
Barış ancak sokakta, yollarda ve meydanlarda olur!
Eğer meydanda ve sokakta Barış sesi olmazsa Barış hiç gelmez. Savaşı durduracak tek şey halkın, barış savunucularının sokaklarda ve meydanlarda ısrarcı olması!
Sokakları, yolları ve meydanları Barışla donatma zamanı!
Eğer sokakları, yolları ve meydanları barış ile donatmazsak savaşın girdabı hepimizi yutacak…
BARIŞ için mücadele zamanı – Halil Savda
Barış ancak sokakta, yollarda ve meydanlarda olur!
Eğer meydanda ve sokakta Barış sesi olmazsa Barış hiç gelmez. Savaşı durduracak tek şey halkın, barış savunucularının sokaklarda ve meydanlarda ısrarcı olması!
PAYLAŞ.