Güneydoğu’da süregelen çatışmaların, Suriye’de iç savaşa karşı alınmakta olan askerî önlemlerin ve Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı yürütülen hava operasyonlarının ekonomiye maliyetinin, açıklanmamakla birlikte çok yüksek olduğunu tahmin etmek zor değil.
Güneydoğu Bölgesi’nde, komşu Suriye’deki görüntüleri aratmayan yıkımların insanlar üzerinde yol açtığı travmanın etkilerinin telafisi ise hiç mümkün olmayacak.
Milliyet Gazetesi yazarı Güngör Uras, bu yazımın başlığında kısmen esinlendiğim, “Terör iflas ettiriyor” başlıklı pazartesi günkü makalesinde, “Terör hem bölge, hem ülke ekonomimizi sarsıyor.” hatırlatmasını yapıyor.
Uras, devamla, “Terörden etkilenen 21 ilimizde 13,8 milyon kişi yaşıyor. Kaçı göç etti, bilmiyoruz. 21 ilde 10 ayda 11 bini aşkın esnaf dükkan kapattı, 1.549 şirket faaliyetine son verdi. Ülke bütünlüğü, can, mal güvenliği kadar ekonomi için de terörün bitmesi şart.” diyerek, içinde bulunduğumuz korkunç ekonomik tabloyu özetliyor.
Bu kötü ekonomik gidişata rağmen güvenlik ve savunma harcamaları artıyor. 2016 yılına girmeye hazırlanırken bu yıla ait bütçe, ilk 3 aylığı dışında Mecis’ten geçmiş değil. Ancak Maliye Bakanlığı’nın ekim ayında açıkladığı verilere göre, başta IŞİD terör örgütünün ülke çapında düzenlediği vahşi eylemlerinin önlenmesinde istihbarat zaafiyeti eleştirilerinin odağındaki MİT’in bütçesinin, 2015’e göre 2016 için yüzde 36,3’lük bir artışla 1,6 milyar liraya çıkartılması öngörülüyor.
Çözüm sürecinin temmuz ortalarında sonlandırılmasıyla özgürlük-güvenlik dengesinde ikincisinin ağır basmasının etkileri daha görünür oldu. Örneğin, Jandarma Genel Komutanlığı’nın bütçesi yüzde 15,7 yükseltilerek yaklaşık 7 milyar liradan 2016 için 8 milyar liraya çıkarıldı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekim ayındaki basın toplantısında, savunma ve güvenlik harcamalarının 47,4 milyar liradan 2016 yılında 55 milyar liraya çıkartılacağını açıklamıştı.
Ne var ki 2016 bütçesi Meclis’ten geçtiğinde de askeri, güvenlik ve silah alımları için yapılan harcamaları, bütünüyle değil yine kısmen görebileceğiz. Kısmen diyorum zira Maliye Bakanlığı verileri, savunma harcamalarının gizli tutulmakta olan miktarını göstermez, keza son yıllarda ciddi artış gösteren gizli ödeneklerin nerelere harcandığına dair bilgileri de içermez.
Yalnızca askeri ve güvenlik harcamaları değil yine vatandaştan toplanan vergilerle beslenen diğer kamu harcamalarının da nerelere gittiğini artık hiç bilmiyoruz. Nitekim, CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, geçen haftaki Meclis konuşmasında, bütçelerin denetimsiz olduğuna, şeffaf olmadığına dair bir yaraya yeniden parmak basıyordu.
Türkiye’de savunma ve güvenlik harcamalarının yüksek olmasının başlıca nedenlerinden biri, uzun yıllardır sürdürülen ve 2,5 yıllık kısa bir barış döneminden sonra yeniden başlatılan PKK ile çatışmalardan kaynaklanır. Ne var ki PKK ile mücadeleye giden kaynaklar hesaplanıyor mu, bilmiyoruz.
Ama şimdi iktidarın derin dondurucuya bıraktığı Kürt sorununa silahsız çözüm sürecini başlattığı zamanlarda yine dönemin Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım, Van’da 28 Şubat 2010 tarihinde yaptığı açıklamada bakın ne diyordu:
“Terör, enerjimizin bir kısmını boşa harcamamıza neden oldu. 25 yıl geçti aradan, 40 bin insanımızı kaybettik. 300 milyar dolarımız uçtu gitti. Terörün bize maliyeti dolaylı olarak bir trilyon dolardır… Biz, bu kaynakları terörle mücadele için harcamamış olsaydık 15 bin adet 24 derslikli okul, 9 bin adet tam teşekküllü 400 yataklı eğitim araştırma hastanesi, vs. yapabilirdik. Biz, bu anlamsız mücadele sona ersin istiyoruz. Bu yol çıkmaz yoldur.”
Niye yine aynı çıkmaz yoldayız? O zaman anlamsız denilen mücadele niye yeniden başlatıldı? Ne değişti o günden bugüne?
http://www.zaman.com.tr/yazarlar/lale-kemal/catismalar-iflasa-goturur_2334133.html