Engin Aslan

15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’nde İHD İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen basın açıklamasında vicdani reddini açıkladı.

Ben engin aslan
vicdani retçiyim vicdanı ret gerekçemi anarşist yazar Jaroslov Haşek’in yazdığı aslan asker Şvayk kitabından bir alıntı ile açıklamak istiyorum.

‘İnsanları boğazlamanın ilk hazırlıkları, her zaman, ya tanrı adına ya da insanoğlunun kendi kafasında yarattığı yüce bir varlık adına yapılmıştır.

Fenikeliler, bir tutsağın boğazını kesmeden dinsel törenler düzenlermiş. insanlar, binlerce yıl sonra da, cepheye yürüyüp düşmanlarını kılıçtan geçirmeden önce tantanalı törenler düzenliyorlar.

Gine adaları ve Polinezya’daki yamyamlar, tutsaklarını, misyonerler, gezginler ve çeşitli ticaret şirketlerinin temsilcileri gibi işe yaramaz kişileri ya da yakınlarına sokulan meraklıları afiyetle yemeden önce tanrılarına kurban ederler ve türlü çeşitli ayinler düzenlerler. Bizim papazların cübbelerinden haberleri olmadığı için de, bu ayinler sırasında, gövdelerini orman kuşlarının rengarenk tüyleriyle süslerler.

Engizisyoncular, kurbanlarını diri diri yakmadan önce, gösterişli dinsel törenler düzenlemişler, ilahiler okumuşlardır.

İdam mahkumları ipe çekilirken, rahipler mutlaka orada bulunurlar ve onları varlıklarıyla rahatsız ederler.

Prusya’da, bahtsız kurban, kellesinin uçurulacağı kütüğe bir papaz eşliğinde götürülür. avusturya’da darağacının yanı başında bir katolik rahip bulunur. fransa’da giyotine, amerika’da elektrikli sandalyeye giden kişiye mutlaka bir din adamı eşlik eder. ispanya’da bir iskemleye oturtulup o hünerli aygıtla boğulan bir mahkumun başında bir rahip durur, rusya’da kurşuna dizilmeye götürülen devrimcilerin yanında sakallı bir ortodoks papaz yürürdü.

Bu din adamları, idam mahkumlarına eşlik ederlerken, ellerinde mutlaka bir çarmıhta isa yontucuğu taşırlar. sanki şöyle demek istemektedirler:
‘dua et ki, sadece kelleni uçuruyorlar, ipe çekiyorlar, boğuyorlar ya da bedenine on beş bin voltluk cereyan veriyorlar; bir de, şu bizim isa’nın neler çektiğini düşün de, tanrı’na şükret!’

Dünya savaşının kanlı mezbahaları da, rahiplerin kutsamalarından yoksun kalamazdı kuşkusuz. dünyanın bütün ordularındaki papazlar, düzenledikleri ayinlerde, ekmeğini yedikleri tarafın zaferi için tanrı’ya yakardılar.

İsyancılar idam edileceği zaman, o saat bir rahip bitti orada. çek lejyonerlerin idamında da mutlaka bir rahip hazır bulundu.

Sonradan ‘aziz’ saydıkları, vojtech** denen haydudun, bir elinde kılıç, bir elinde haç, baltık slavlarını kırıp geçirdiği günlerden bu yana hiçbir şey değişmedi.

Avrupa’nın dört bir yöresinde, insanlar, davar sürüleri gibi mezbahaları boyladılar. onları cephelere sürenler, yalnızca kasaplığa soyunmuş imparatorlar, krallar, generaller ve ensesi kalınlar değildi. tüm inançlardan papazlar da, o davar sürülerini bir araya toplayıp kutsadılar, ‘vatanım uğruna, düşmanı havada, karada, denizde yok edeceğim’ diye yalan yeminler ettirdiler.

Askeri ayinler genellikle iki durumda düzenleniyordu: bir, askerler cepheye gönderilirken; bir de, cephede kanlı bir kıyımdan önce. bir keresinde, hiç unutmam, bu tür ayinlerden birinde, bir düşman uçağı sahra sunağını bombalamış, geriye papazın kanlı çaputlarından başka bir şey kalmamıştı.

Sonradan, bizim papazın vatan ve din uğruna şehit düştüğü yazılıp çizilmiş; bizim uçaklar da karşı tarafın papazlarını aynı mertebeye yükseltmek üzere düşman semalarına uçmuşlardı.

Papazdan geriye kalanların toprağa verilişinden bir gün sonra, mezar taşının üzerinde bir yazıt belirmiş; yazıtı okuduğumuzda çok gülmüştük:

Bize atılan bomba, senin tepene indi.
Tanrınıza kavuşacaksınız derdin bize.
Kavuştun tanrına en kutsal ayinde.
Durduğun yerde yeller eser şimdi.

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org