Ercan Aktaş

“Hayattaki çoğulculuğu, barışı, halkların birlikte eşit ve özgür yaşamasını, birey özgürlüğünü, kendi iktidarları adına sınırlayan ve yoksayan yapılar hayatlarımız üzerinde kendi tekellerini oluşturmak istemektedirler. Bunu gerçekleştirmek için zorunlu askerlik ile adaletsiz ve de akıldışı olan kışla hayatı gündelik yaşamlara dayatılmaktadır. Saldırganlığın militarist ruhu çeşitli araçlarla hayatlarımızın vazgeçilmezleri arasına sokulmak istenmektedir. Militarizmin hayatlarımızda sızmadığı alan kalmadı

“Hayattaki çoğulculuğu, barışı, halkların birlikte eşit ve özgür yaşamasını, birey özgürlüğünü, kendi iktidarları adına sınırlayan ve yoksayan yapılar hayatlarımız üzerinde kendi tekellerini oluşturmak istemektedirler.
Bunu gerçekleştirmek için zorunlu askerlik ile adaletsiz ve de akıldışı olan kışla hayatı gündelik yaşamlara dayatılmaktadır. Saldırganlığın militarist ruhu çeşitli araçlarla hayatlarımızın vazgeçilmezleri arasına sokulmak istenmektedir. Militarizmin hayatlarımızda sızmadığı alan kalmadı adeta. Yaşamımıza etki eden tüm örgütlenmelerede, aile, okul, ordu, ticari işletmeler, siyasi partiler hatta kendini sistem karşıtı olarak tanımlayan kimi politik gruplar … hemen hepsi hiyerarşik, militarizmden beslenen ve militarizmi besleyen kurumlardır.
Emir almak ve vermek en temel iletişim biçimi olmuş. Şiddeti gündelik yaşamlarının her alanında sergileyen insanlar, en üst boyutta dünyanın silahlanmasına karşı da duyarsızlaşmışlardır.
Savaşlarda her gün öldürülen kendi hayatlarımızdır. Savaşa karşı çıkmak politik bir eylem değil, günümüzde insan olmaktan doğan bir taleptir. Bu talep toplumsal yaşamdan doğan hakların ayrılmaz, sınırlanamaz ya da askıya alınamaz bir parçasıdır.
Ve beni iradi olmayan herhangi bir yükümlülüğü kabul etmediğimden tek tip yaşamama özgürlüğümü kullanmak için asker olmayacağım.
Artık yaratmak, yaşatmak zamanıdır. Eylem zamanıdır.”

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org