Kumi Naidoo: Beş sivil itaatsizlik dersim
Konuk Yazar 13/06/2014
theguardian.com sitesinde Holly Young ile Kumi Naidoo imzasıyla yayınlanan yazıyı Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Ayşe Koçak’ın çevirisiyle sunuyoruz.
* * *
Greenpeace’in başı apartayd karşıtı protestolardan, petrol kulesine tırmanmaya, kendi barışçıl direniş tecrübelerini paylaşıyor.
Pasif direniş, hukukun direniş yönünden izin verdiklerinin ötesine giden siyasi muhalefeti ifade etme biçimidir. “Biz kasıtlı olarak adaletsiz olan yasayı ihlal ediyoruz” demektir. Genelde bundan bir problemmış gibi bahsederiz. Aslında bana göre bizim problemimiz sivil itaat. İnsanlar vaatlerini tutmayan hükümetleri çok kolayca kabul edebiliyorlar.
Sivil itaatsızlıkle ilk temasım ben 15 yasındaykendi ve o yıllardan beri sivil itaatsızlığın gücü ve sınırları hakkında bir çok şey öğrendim. Öğrendiğim derslerinden birkaçı şunlar:
1- Önemli hiçbir şey fedakarlık yapmadan gelmez
Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına dayalı eğitim eşitsizliğine karşı yapılan ulusal öğrenci protestosuna katılan binlerce öğrenciden biriydim. O yaşlarda eylemlerinizin geniş bağlamını her zaman anlamıyorsunuz. Yürüyüşün başındaki slogan “eşitlik istiyoruz”, sonundaki de “renkli televizyon istiyoruz” idi.
Buna rağmen yaptığımız şey önemliydi: sınıflara girmeyi reddederek ve dört kişiden fazlasının sokaklarda yürüyüş yapmasına engel olan yasaya meydan okuyarak direniş gösteriyorduk.
Orda ilk kez Nelson Mandela’nın aslında gerçekten varolduğunu öğrendim ve Güney Afrika’daki apartayd sistemiyle ilgili esas sorunu anladım. Medya Mandela ilgili ne kadar bilgi verebileceği konusunda sınırlıydı ve bu yüzden onun resmini hiç görmemiştim.
Bunu takiben kendi toplumumdan üç bin ila dört bin kişi ile polisin bize göz yaşartıcı gaz ile saldırdığı bir protestoyu yönettim. Bu tip eylemlerin tecrübesi ilk başlarda beni doğrudan etkiledi. Bana bir ders öğrettiler; önemli hiçbirşey fedakarlık, kararlılık ve cesaret olmadan gelmez.
2- Pozitif kalın: önce sizinle savaşacaklar ama sonra siz kazanacaksınız
Güney Afrika’nın Gandhi ile güçlü bağları var. Gandhi Güney Afrika’da olduğu dönemde kendi siyasi görüşünü öğrendi ve Satyagraha yani pasif direniş yahut simdiki deyimiyle sivil itaatsızlık eylemini geliştirdi.
Bizim evimizde her zaman Gandhi’nin bir fotoğrafı bulunurdu ve ben büyürken benim için etkili bir figür oluşturmuştu. “ Kişisel etki” inanışına büyük bir bağlılık geliştirmiştim. Benim için bu, devletin zorbalığını elinden almaya istekli olmak demekti. Bu tutumu takınmak demek eninde sonunda bu vazifede başarılı olacaksınız demektir.
Benim favori alıntım Gandhi’den ve bugünkü sivil itaatsızlıkle ilgili en iyi seçilmiş örneklerden biri: “ Önce sizi gözardı ederler, sonra size gülerler, sonra sizinle savaşırlar ve sonra siz kazanırsınız.” Eğer Greenpeace’in bugün içinde olduğu duruma bakarsanız, bizimle mahkemelerde sıkı bir şekilde savaştıklarını, gizliliğimizi ihlal edip, eylemlerimizi engellemeye çalıştıklarını görürsünüz. Fakat Gandhi’nin felsefesi bana bunun olumlu bir işaret olduğunu ve kampanyasını yaptığımız değişimlerin çevresini kuşattığımızı gösteriyor.
3- Hükümetler kuvvetle karşılık verdiklerinde hareketin büyümesine yardımcı oluyorlar.
Sivil itaatsızlığın gücü ahlaki otoriteden gelir. Eğer yeterli sayıdaysanız, değişik görüşte olanları bulunduruyorsanız ve etkinliği barışçıl bir şekilde sürdürebilirseniz, o zaman bu inanılmaz ölçüde kuvvetli olabilir. Bu baskı altında kalanlara ve baskı kuranlara farklı şekillerde hitap edebilir. Baskı altında kalanlar için bu mücadelelerine güç katabilir. Baskı kuranlar için olağandışı ahlaki cesaret onları dinlemeye zorlar. Yakın zamanlardaki Kuzey Kutbu 30 Kampanyası ve bunu izleyen kendimin de dahil olduğu tutuklamalar bunun iyi bir örneği. Bir geminin üstündeki petrol kuyusunun tepesindeyken ve tam 15 saat boyunca tazyikli su ile saldırıya uğrarken ne ben ne de Kuzey Kutbu 30 Kampanyası’ndaki diğerleri bunu bencil nedenler yada kişisel çıkarlar için yapmıyorduk. Kaç tane devlet başkanının tutuklanan aktivistlerin salıverilmesi için çağrı yaptıkları dikkate değerdi. Hükümetler sivil itaatsızliğe aktivistleri hapse atarak karşılık vererek ve bunun halkı korkutucağını düşünerek yanlış hesap yaptılar. Aslında etki her zaman tam tersidir: hareketin büyümesine yol açar. Güç sahibi olanları uymaya ve aktivistlerin demokratik niyetlerini anlamaya zorlar.
4- Sabırlı olun, başarısızlık ilerlemenin önemli bir parçası
Sivil itaatsızlık eylemlerinin çoğu başarısızlıkla sonuçlanıyor, çünkü hemen sonuç alamıyorlar diyebilirsiniz. Kuzey Kutbu 30 kampanyası da başarısızlığa uğradı, çünkü petrol eninde sonunda bölgeden çıkarıldı. Fakat aynı zamanda 10 milyon kişi daha Kuzey Kutbu’nun endüstriyel aktivitelerden uzak, global korunaklı bölge kabul edilmesi için kampanyaya katıldı. Herşeyin ölçülemeyeceğini unutmamak lazım. Daha önce sivil itaatsızlık eylemlerinde bulunanların her zaman ilk eylemlerinin sonuç doğurmadığını görüyoruz. Martin Luther King yada Rosa Parks için uzun zaman boyunca yapılan farklı eylemlerin neticesinde sonuç alınmıştır.
5- Dijital sivil itaatsızlığın potansiyelini keşfedin.
Wikileaks ve Edward Snowden’in Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi ile ilgili ifşa ettikleri insanların hükümetlerin onlardan neler sakladıklarını öğrenmelerine neden oldu ve bütün dünyada gizlilik üzerine olan tartışmaların seyrini değiştirdi. Bunlar dijital sivil itaatsızlıkle ilgili önemli örnekler.
Bence sosyal medya, sivil itaatsızlık, protesto ve sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi için birçok olanak sağladı. Arap Baharı’ndaki direnişlere baktığımızda insanların Facebook’u haber yaymak, Twitter’i nerede, ne zaman olmaları gerektiğini ve YouTube’u yaşadıklarını ve kazandıklarını belgelemek ve paylaşmak için kullandıklarını görüyoruz. Bu alanda birşey yayınladığımızda hangi yasayı çiğniyoruz acaba? Greenpeace olarak biz de bu yeni alanı anlamaya çalışıyoruz, ama gelecek umut verici gözüküyor.
Bugün 50 yıl öncesinden farklı olarak sivil toplumlarla, şirketleri ve hükümetleri biraraya getiren birçok forumlar var artık. Birleşmiş Milletler toplantılarında da sivil toplum örgütleri artık danışma süresince çağırılıyorlar. Sanırım bizler uzun süre demokrasi patlamasının peşinden koştuk ve başarının hükümetlerin bizimle konuştuğu zaman kazanıldığına inandık. Fakat bence bu tip iletişimlerin önemine de bakmamız gerekiyor. Bazen hakaretten başka birşey olmayabilirler. Faydalı ilerlemeyi farklı şekillerde ölçmemiz gerekebilir.
Yeşil Gazete için çeviren: Ayşe Koçak
Metnin orjinali theguardian.com/kumi-naidoo-lessons-in-cıvıl-dışobedience
(theguardian.com, Yeşil Gazete)