AB’ye çağrı yapan HRW’den Türkiye’de işkence raporu
12 Ekim 2017 11:31
HABER MERKEZİ – İnsan Hakları İzleme Örgütü, hazırladığı “Gözaltında: Türkiye’de Polis İşkencesi ve İnsan Kaçırma” raporunda aralarında Şapatan ve Gevaş’ta yaşananların da yer aldığı işkence, kaçırma ve zorla kaybettirme vakalarına yer verdi. Avukatların mesleki görevlerini ifa ederken çok sayıda engelle ve riskle karşılaştıkları tespitinin bulunduğu raporda, “Türkiye’de yerleşik bulunan cezasızlık kültürünü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ile birlikte diğer kurumlar da uzun yıllardan beri belgelendirmiş durumda” dendi. HRW, Türkiye’ye hak ihlallerine ilişkin etkin soruşturmalar için çağrıda bulunurken, Türkiye’nin uluslararası ortaklarının ise Türkiye ile ilişkilerinde insan haklarını merkezine alması gerektiğini belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), “Gözaltında: Türkiye’de Polis İşkencesi ve İnsan Kaçırma” başlıklı 43 sayfalık bir rapor yayınladı.
Raporda, gözaltında ağır insan hakları ihlali vakasına ilişkin 11 farklı olayda delillere yer verildi.
Avukatlar ve mağdur yakınlarıyla yapılan görüşmeler ile mahkeme kayıtlarına dayandırılan raporda, söz konusu vakaların çok sayıda insanı kapsadığını, biri dışında diğerlerinin son 7 ay içerisinde vuku bulduğu aktarıldı.
Raporda, polis gözetimi altındaki şahısların ağır şekilde darp ve tehdit edildiğine, çırılçıplak soyulduğuna ve bazı vakalarda cinsel tacizle tehdit edildiğine veya cinsel tacize uğradığına ilişkin iddialara da yer verildi.
MA‘nın haberine göre Ankara ve İzmir’de 2017 yılının Mart – Haziran ayları arasında gerçekleşen ve zorla kaybettirme olması muhtemel beş “insan kaçırma vakası” da raporda belgelendi.
“Ailelerin yakınlarının nerede olduğunu öğrenmesi sağlanmalı”
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson, polis gözetimi altında işkence vakalarının Türkiye’ye geri dönmüş olduğuna ilişkin delillerin arttığını belirterek, hükümetin acilen bu iddiaları soruşturması ve bunu durdurması gerektiğini kaydetti.
Williamson, “Türkiye’nin zorla kaybolmaların yaygın olarak uygulandığı karanlık geçmişi düşünüldüğünde, yetkililerin halen kayıp olan şahısların bulunmasını ve devlet görevlilerinin gözetimi altında olan herkesin düzenli olarak avukata erişebilmesini ve ailelerinin yakınlarının nerede olduğunu öğrenmesini sağlaması şart” dedi.
‘Hak ihlalleri etkin bir şekilde soruşturulmuyor’
Resmi rakamlara göre geçtiğimiz yıl içinde 150 bin kadar kişinin “örgüt üyesi olma veya 15 Temmuz darbe girişimine katılma” gibi suçlarla bağlantılı olarak polis tarafından gözaltına alındığını kaydeden HRW, geçtiğimiz yıl içinde polis gözetimi altında yapılan hak ihlallerinde yaşanan hızlı yükselişi ortadan kaldırmak için adım atılmadığını belirterek, mahkemelerin ve savcılıkların etkin bir şekilde soruşturmadığı çok sayıda hak ihlalleri vakası tespit ettiklerini açıkladı.
Raporda bir çok avukatın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne müvekkillerinin kendilerine işkenceden bahsettiğini ya da onlara işkencenin fiziksel delilini gösterdiğini bildirdiğini, ancak bir çok mağdurun suç duyurusunda bulunmaktan çekindiği, aile üyelerine karşı yapılabilecek misillemelerden korktuklarını anlattıkları bildirildi.
’42 günün ardından gözaltında olduğu ortaya çıktı’
Örgütün raporunda bir zorla kaybettirme vakasına şu sözlerle yer veriliyor:
“Bir zorla kaybettirme vakasında ise eski bir öğretmen olan Önder Asan Nisan ayında kaçırılıyor ve 42 gün kaybolduktan sonra polis tarafından gözaltına alınmış olarak ortaya çıkıyor. Ardından bir mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine yollanıyor. Kendisi, avukatına o 42 gün zarfında sorgulandığını ve işkence gördüğünü anlatıyor.
Avukatı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, ‘Müvekkilim Önder Asan’ı 13 Mayıs günü polis merkezinde gördüm’ şeklinde konuştu: ‘Yürümekte güçlük çekiyordu ve duvara tutunuyordu. Elleri titriyordu ve çok kötü etkilenmişti. Psikolojik yardıma ihtiyaç duyduğunu söyledi.’ İnsan Hakları İzleme Örgütü Adalet Bakanı’na Ağustos ayında yazdığı açık mektupta bu insan kaçırma vakalarının çoğundan bahsetti, ancak bir yanıt almadı.”
‘Türkiye’de cezasızlık kültürü belgeli’
Raporda OHAL koşullarında avukatların durumuna ilişkin tespitlerine de yer verildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, avukatların mesleki görevlerini ifa ederken çok sayıda engelle ve riskle karşılaştıkları tespitinde bulundu.
Hazırlanan rapora göre avukatların müvekkilleriyle polis görevlilerinin olmadığı bir ortamda görüşmesi sık sık engellendiği aktarılırken, avukatların kendilerinin de önemli baskılara maruz kalabildiği ifade edildi.
Açıklamada, “Avukatların Türkiye’deki meslek örgütleri (Türkiye Barolar Birliği ve İl Baroları), onların müvekkillerinin maruz kaldığı işkence ve kötü muameleyi belgeleme çabalarını desteklemekte yetersiz kalıyor” dendi.
OHAL koşullarında yüzlerce avukatın tutuklu olarak cezai soruşturma altında olduğunu veya yargılandığını savunan örgüt, “Türkiyeli avukatların, bir misillemeye maruz kalabileceklerini bile bile müvekkillerini temsil edebilmelerinin çok güç olduğu” sonucuna vardı.
Örgüt, Türkiye’de cezasızlık kültürü olduğunu vurgulayarak, raporunda şu ifadelere yer verdi:
“Ağır insan hakları ihlalleriyle suçlanan devlet görevlilerine yönelik Türkiye’de yerleşik bulunan cezasızlık kültürünü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ile birlikte diğer kurumlar da uzun yıllardan beri belgelendirmiş durumdalar.”
HRW ayrıca Türkiyeli yetkililerden acilen işkence, kötü muamele ve zorla kaybettirmelere yönelik mutlak yasağa riayet etme kararlılıklarını göstermesini istedi.
“AB, Türkiye ile ilişkilerinde insan hakları ile kaygıları merkeze almalı”
HRW, Avrupa Birliği (AB) ve üye ülkelere de çağrıda bulundu.
AB ülkeleri dahil Türkiye’nin tüm uluslararası ortaklarının Türkiye ile ilişkilerinde insan haklarıyla ilgili kaygılarını merkeze almasını isteyen HRW, raporunda “Türkiyeli yetkililere, polis gözetiminde yaşanan işkence vakalarına ilişkin şikayetlerdeki artışı mümkün olan en acil şekilde dile getirmeli ve bildirilen bütün işkence ve kötü muamele ve zorla kaybolma vakalarının etkin ve etraflı bir şekilde soruşturulmasını kamuoyu önünde açıkça talep etmelidir” ifadelerine yer verdi.
Raporda İnsan Hakları İzleme Örgütü Şapatan’da işkence gören köylülere, Gevaş’ta mantar toplamaya giderken gözaltına alınıp darp edilen ve fotoğrafları servis edilen üç köylünün yaşadıklarına da raporda yer vererek, vakaları şöyle sıraladı:
* Haziran ayında gözaltındayken polislerin kendisiyle birlikte iki kuzenini de tekmeleyerek darp ettikten sonra, Twitter ve medyada dolaşıma giren kan içindeki fotoğraflarını çektiğini iddia eden bir iş sahibi
* Tutuklu olarak cezaevindeyken, ayrı ayrı polis gözetimine geri sevk edilen ve burada polis tarafından sorgulanırken başlarına çuval geçirildiğini, darp ve tehdit edildiklerini anlatan görevden çıkartılmış bir öğretmen ve bir öğretim görevlisi. Bu kişilerden biri bacağına iki defa elektrik şoku verildiğini de söyledi
* Güneydoğu’da, evlerinden toplanarak yaşadıkları köyde defalarca darp edilen ve sonra polis merkezinde de sopa ve hortumla dövülen onlarca köylü;
* Nisan ayında polis gözetimi altındayken işkence gördüğünü iddia eden ve sonra, kaburgasında bir kırık bulunduğunu gösteren bir röntgenin varlığına rağmen savcılık tarafından ciddiye alınmayan bir polis memuru
* Gözaltındayken ağır bir şekilde darp edildiğini bir savcıya ve bir hakime defalarca söylemesine rağmen iddiaları görmezden gelinen bir muhasebeci
İnsan Hakları İzleme Örgütü, insanların Ankara ve İzmir’de gün ortasında kaçırıldığı, gizli yerlerde alıkonduğu ve vuku buluş biçimleri itibariyle zorla kaybettirme vakaları olabilecekleri izlenimini doğuran vakaları da belgeledi.
Raporda, yer alan vakalar şunlar:
* İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, güvenlik güçleri üyesi olduğu zannedilen kişiler tarafından kaçırıldığını, alıkonduğunu ve işkence gördüğünü öğrendiği iki kişi. Bu kişiler ancak aylar sonra serbest bırakıldılar.
* Haziran ortasında İzmir’de kaçırılan hastane muhasebecisi Murat Okumuş. Güvenlik kamerası kayıtları kaçırılma anını gösteriyor ve olaya ilişkin şahitler var. Kendisi hala kayıp.
Kaynak: Gazete Karınca