“Kılıçla Yaşamak Zorunda Değiliz”: Barış İçin Mücadele Eden İsrailli ve Filistinli Kadınlar Neden Umutlarını Kaybetmedi?

Women Wage Peace (Kadınlar Barışı Savunuyor) bir Gazze savaşının gölgesinde kuruldu ve 10. yıldönümünü şimdiye kadarki en kanlı savaş esnasında kutluyor.

20 EKİM 2024
Kaynak: Haaretz
Çeviri: Melike Karaosmanoğlu


Women Wage Peace (Kadınlar Barışı Savunuyor) bir Gazze savaşının gölgesinde kuruldu ve 10. yıldönümünü şimdiye kadarki en kanlı savaş esnasında kutluyor. Grup, hem Kanadalı-İsrailli kurucularından Vivian Silver’ın 7 Ekim’de öldürülmesinin hem de Gazze’deki kardeş Filistinli grubun 40 kadar üyesinin öldürülmesinin barış misyonunun aciliyetini vurguladığına inanıyor.

Bu yaz, İsrail’in 2014’te Gazze’de başlattığı savaşın 10. yılı. 7 Ekim’de yaşanan katliam ve ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ne girmesiyle tamamen gölgede kalan bir dönüm noktası. Ancak bu aynı zamanda daha umut verici bir başka yıldönümüne de işaret ediyor.

İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek için diplomatik bir anlaşma çağrısında bulunan İsrailli bir girişim olan Women Wage Peace, o 50 günlük savaşın hemen ardından kuruldu. Bugün, şiddet içermeyen bir çözüm ve hem İsrailli hem de Filistinli çocuklar için daha iyi bir gelecek için çalışan binlerce aktivisti bünyesinde barındırıyor. Temmuz ayının başlarında Tel Aviv’de kitlesel bir miting düzenleyen bir arada yaşama ve barış örgütleri koalisyonu olan The Time Has Come’ın önde gelen destekçilerinden biri olmak da dahil olmak üzere, benzer düşünen diğer gruplarla el ele vermeyi planlıyor.

Hareketin eş direktörü Orna Shragai, “Şimdiye kadar tek başımıza çalıştık,” diye anlatıyor. “Ancak bizimle aynı amaçta kesişen tüm kuruluşlara ulaşıyoruz, böylece güçlerimizi birleştirebilir, çevremizi genişletebilir ve hedefimize doğru ilerleyebiliriz.” Örgüt İsrail’de ilk kez 2016 yılında, çatışmayı sona erdirmek için müzakereler talep eden ve iki hafta süren bir eylem olan “Umut Yürüyüşü” ile dikkat çekti. İsrail’den yaklaşık 2.500 Yahudi ve Arap kadın ile Batı Şeria’dan yaklaşık 1.000 Filistinli kadın Ürdün Nehri üzerindeki Kasr el-Yahud’da bir etkinlik için bir araya geldi ve Kudüs’te kitlesel bir miting düzenlendi.

Grup, üyelerinin beyaz kıyafetleri ve gök mavisi atkılarıyla dikkat çektiği mitingler ve protestolar düzenlemeye devam etti. 2017 yılında Gazze sınırı yakınlarındaki Sderot’ta başlayan yürüyüşün ardından Kudüs’te düzenlenen barış mitingine yaklaşık 30.000 kişi katıldı. Etkinliklerde Nobel Barış Ödülü sahipleri, İsrailli ve Filistinli aktivistler ve hem İsrail hem de Filistin Yönetimi’nden siyasi figürler konuşma yaptı.

Kız Kardeşlik Anlaşması

Shragai, Women Wage Peace’in başından beri aynı ideallere sahip Filistinli kadınlarla bağları olduğunu söylüyor.

“Her iki tarafta da çocuklarımız için daha iyi bir gelecek yaratmak amacıyla sorumluluk üstlenmeye kararlı kadın grupları var.” diyor. “Buradaki fikir, her grubun kendi toplumlarını -biz İsrail halkını, onlar Filistin halkını- ve çoğunlukla da mümkün olduğunca geniş bir halk kesimini etkilemek için ellerinden geleni yapmalarıydı.”

Shragai, hareketin çatışmaya tek bir çözüm getirmeye çalışmadığını söylüyor. “Fikir, her grubun o taraftaki liderlerinden birlikte bir odaya girmelerini ve bir anlaşmaya varana kadar dışarı çıkmamalarını talep etmeleriydi.” diyen Shragai, tarafların gelecekteki çözüme zemin hazırlamak için ellerinden geleni yaptıklarını ekliyor.

Orna Shragai

Vurgu, bu toplumları hazırlamak ve her iki taraftaki engelleri ortadan kaldırmak üzerineydi, bizi diplomatik bir çözüme yaklaştıracak bir çalışma. Liderler bunu kendi kanallarıyla yapıyorlardı ve biz de onları bugüne hazırlamak için toplumun olabildiğince çok kesimini etkilemek, onlarla tanışmak ve konuşmak istedik.”

2021 yılında, Women Wage Peace’in kardeş hareketi olan Filistinli Women of the Sun grubu resmi olarak kuruldu. İki grup, her iki halkın liderlerine ve uluslararası topluma “uzun ve acı verici çatışmaya ivedi bir şekilde, siyasi çözüm bulma kararlılığıyla barış görüşmelerini derhal başlatma” çağrısında bulunan “Annelerin Çağrısı” belgesini imzaladı.

Bu ortaklığa Gazze’den kadınlar da dahil. Shragai, “7 Ekim’den önce onlarla Zoom toplantıları yaptık ve birlikte etkinlikler yapmaktan bahsettik.” diye anlatıyor. “O zamandan beri doğrudan temasımız yok, ancak Güneşin Kadınları aracılığıyla dolaylı olarak neler yaptıklarını duyuyoruz.” diyor. “Onlara, kadınlar ve anneler olarak birbirimizi önemsediğimiz ve bu kabusun sona ermesini istediğimiz mesajlarını gönderiyoruz. Çocukları yaşamak için doğuruyoruz, savaş için değil.”

Women Wage Peace, savaşın başlamasından bu yana Güneşin Kadınları’nın 30 ila 40 üyesinin Gazze’de öldürüldüğünü tahmin ediyor.

Sonsuza dek kılıçla yaşamak

Şu anda Women Wage Peace’in sosyal medya koordinatörü olarak görev yapan Neta Heiman Mina, 2016 yılında Woman Wage Peace’e katılmış. “Kadınlar işin içine girdiğinde her şeyin farklı görüneceğine gerçekten ama gerçekten inanıyorum, yıllardır bizim için ülkeyi yöneten generalleri, ordu şeflerini görüyoruz ve değişen hiçbir şey olmadı.” diyor.

“Kadın bakış açısının ve dünya görüşünün bir şeyleri değiştirebileceğine inanıyorum. Araştırmalar bunu kanıtladı: Kadınlar daha fazla dahil olduğunda, hem bir anlaşmaya varma olasılığı hem de anlaşmanın uzun vadede devam etme olasılığı daha yüksektir.” Heiman Mina’ya göre Women Wage Peace “tek bir çözümden” bahsetmiyor. Bir anlaşmayla ortaya çıkan her türlü çözümü kabul ediyoruz ve masada pek çok çözüm var. İki devletli çözüme ya da buna benzer bir şeye bağlı değiliz. Bu sayede, ‘barış’ın sola ait olmadığı, herkese ait olduğu görüşüyle olasılıklar çemberini genişletmeyi başarıyoruz. Çoğu insan, çoğu anne çocuklarını barış içinde büyütmek ister.”

“Hayatım boyunca, aslında barış olması gerektiği, buradaki çatışmayı çözmemiz gerektiği gibi bir bakış açısına sahip oldum.” diye ekliyor. “Sonsuza kadar kılıçla yaşamanın doğru olduğunu düşünmüyorum ve gerçeklerin de bizi buna zorladığını sanmıyorum.”

“Barış olmasını can-ı gönülden” istediğini söyleyen Heiman Mina, Gazze sınırındaki Kibutz Nir Oz’da büyümüş. Kibutz Nir Oz 7 Ekim’de Hamas’ın yaptığı katliamdan en çok etkilenen yerlerden biri: sakinlerinin yaklaşık dörtte biri ya öldürüldü ya da kaçırıldı.

O sabah, Heiman Mina ve ailesi kibutzda yaşayan annesi Ditza Heiman’a ulaşmaya çalışıyordu ama telefonları açılmıyordu. Kız kardeşi annesini aramayı bir kez daha denedi, ancak telefonu bir Hamas üyesi açtı. Daha sonra 84 yaşındaki annelerinin bir kamyona bindirildiğini ve rehine olarak Gazze’ye götürüldüğünü öğrendiler.

“Yaptığımız şeye ‘yaşamak’ diyebileceğimizi sanmıyorum,” diyor kızı, annesinden haber beklerken geçen zamanı anlatırken. Umut ve umutsuzluk arasında bir günden diğerine devam etmeyi başardık. Kişisel olarak şunu söyleyebilirim ki, bir şeyler yapmak – dışarı çıkmak, röportaj vermek, protesto etmek – beni güçlendiren şeydi, çünkü evde oturup sadece düşünseydim, delirirdim.

Ditza Heiman sonunda 28 Kasım’da, çoğu kadın, çocuk ve göçmen işçilerden oluşan 109 İsrailli rehinenin yaklaşık 180 Filistinli mahkum karşılığında serbest bırakıldığı kısa süreli ateşkesin beşinci gününde serbest bırakıldı.

Heiman Mina, “O geri dönene kadar 53 gün kabus gibi geçti,” diyor. “Ve kabus devam ediyor, çünkü kibutzumuzdan 36 rehine daha var. Daha bu hafta öldürülen iki rehineyle ilgili bir mesaj aldık – biri benim kibutzumdan, diğeri de komşu kibutzdan” diyerek Nir Oz’dan Alex Dancyg ve Nirim’den Yagev Buchshtab’ı kastediyor. Maya Goren ve Ravid Arie Katz adlı iki Nir Oz sakininin daha cesetleri çarşamba günü İsrail güçleri tarafından Gazze’den çıkarıldı. Buna rağmen barışa olan inancı sarsılmamış. Aksine, “bu benim inançlarımı güçlendirdi.” diyor. “7 Ekim’den birkaç gün sonra kendime geldim ve ‘Bizi nasıl dinlemezler’ dedim. Bağırıp duruyorduk, “çatışmayı yönetmeyi” bırakıp çözmeye çalışalım diye haykırıyorduk. Eğer bizi dinlemiş olsalardı, belki de 7 Ekim noktasına gelmeyecektik.”

Bugün annesinin durumunun iyi olduğunu ve “herkesin geri dönmesini beklediğini” söylüyor. Heiman Mina düzenli olarak Tel Aviv’deki Savunma Bakanlığı binasının önünde rehinelerin aileleriyle birlikte protesto gösterileri düzenleyerek tüm rehinelerin eve dönmesi ve savaşın sona ermesi için bir anlaşma yapılmasını talep ediyor. “Bu terk etmektir.” diyerek hükümetin tutumunu eleştiriyor. “Bu sadece 7 Ekim’de değil, her gün, her saat, her dakika devam ediyor. Gördüğüm kadarıyla bu pasif bir şey değil: Anlaşma yapılmayan her gün aktif bir terk etme eylemi.”

Vivian ne yapardı?

Foto: Vivian Silver
Women Wage Peace’i uluslararası alanda ön plana çıkaran 7 Ekim’de yaşanan bir trajediydi. Kurucularından ve çok ses getiren üyelerinden biri olan Kanadalı-İsrailli aktivist Vivian Silver‘ın yaşadığı Gazze sınırındaki Kibutz Be’eri’den Hamas tarafından kaçırıldığı tahmin ediliyordu. Kasım ayında, 74 yaşındaki kadının aslında saldırı sırasında öldürüldüğü tespit edildi. Vivian Silver İsrail’in orta kesimlerindeki Kibutz Gezer’de toprağa verildi. Anma törenine binlerce kişi katıldı.

Shragai, “Vivian’ı özlemediğimiz bir gün bile olmuyor.” diyor. “Her gün birileri “Keşke Vivian’ın bu konuda ne diyeceğini ya da ne düşüneceğini bilebilseydim.” diyor. Bence ilk birkaç ayda kuruluşumuzu nasıl etkilediği ile sonrasında bizi nasıl etkilediği arasında bir fark var. O ilk aylarda karmaşık haldeydik. Vivian sadece kuruculardan biri değildi; organizasyonun temel direğiydi. Israr etti ve talep etti – sahneden sahneye koştu – ve her zaman siyasi bir ufuk olmadan devam edemeyeceğimizi söyledi.”

Grup ilk ayları yas tutarak geçirdi, diyor ve ekliyor:

“Başlangıçta umut vardı, çoğu insan gibi biz de onun kaçırıldığını düşünüyorduk. Kendisini kaçıranlarla kendi görüşmelerini ya da konuşmalarını yaptığını ve onları da özgürlüklerine kavuşmalarının tek yolunun siyasi bir çözüm olduğuna ikna etmeye çalıştığını hayal ettik. Bir süre durduk ama birkaç ay sonra şunu anladık: Vivian öldürülmeseydi ya da esaretten geri dönseydi, siyasi bir çözüm olmadan ilerlemenin mümkün olmadığını söylemeye devam edecekti.”

Shragai, Silver’ın bu bakış açısının Women Wage Peace’i The Time Has Come’a katılmaya ve rehineler için yılmadan mücadele etmeye iten nedenlerden biri olduğunu söylüyor.

“Bir Be’eri sakini olarak Vivian’ın da bunu isteyeceğine, bizi buna yönlendireceğine ve tüm bağlantılarıyla bunu başarmak için elinden geleni yapacağına inanıyorum.”

Kaynak: AVLAREMOZ

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org