Polis vicdani retçiyi “Cizre’dekiler gibi yakacağız” diyerek tehdit etti

Vicdani Ret Derneği, Meydan gazetesi muhabiri ve vicdani ret derneği üyesi Vahap Güler’in 31 Ağustos tarihinde, İstiklal Caddesi’nde yapılan GBT (Genel Bilgi Tarama)uygulaması kapsamında “yoklama kaçağı” olduğu gerekçesiyle polis tarafından alıkonulması ve bu esnada yapılan ‘psikolojik işkence’ ile ilgili İHD’nin İstanbul şubesinde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Vicdani Ret Derneği üyelerine yapılan baskıları duyurdu

05 Eylül 2016 Pazartesi 14:17
Yannis V. Yaylalı / Demokrat Haber
Vicdani Ret Derneği, Meydan gazetesi muhabiri ve vicdani ret derneği üyesi Vahap Güler’in 31 Ağustos tarihinde, İstiklal Caddesi’nde yapılan GBT (Genel Bilgi Tarama)uygulaması kapsamında “yoklama kaçağı” olduğu gerekçesiyle polis tarafından alıkonulması ve bu esnada yapılan ‘psikolojik işkence’ ile ilgili İHD’nin İstanbul şubesinde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Savunma bakanlığı ile İçişleri bakanlığı arasında imzalanan protokol antlaşması gereği asker kaçakları ve vicdani retçiler ‘yoklama kaçağı’ ya da ‘bakaya kalmış’ olarak polis GBT’sinde çıkacaktı. Polis mesai saatinde ise ‘asker kaçağı’ ya da ‘bakaya’ya kalmış olarak gördüğü kişileri askeri birimlere teslim edilecek, mesai saati dışında ise 15 gün içerisinde askerlik şubesine gideceğine dair belge imzalatarak serbest bırakacaktı.

Vicdani Ret Derneği’nin de arasında bulunan sivil toplum kuruluşları bu uygulamanın birçok suistimale açık olduğunu dile getirmiş ve kaldırılmasını istemişti.

Vicdani retçilere yönelik baskılara son verilmesini isteyen Vicdani Ret Derneği’nin Vahap Güler ve Faruk Encü şahsında son dönemlerde üyelerine yönelik baskılara değindiği açıklama şöyle:

“Derneğimiz üyesi olan Meydan Gazetesi muhabiri Vahap Güler, geçtiğimiz 31 Ağustos tarihinde, İstiklal Caddesi’nde yapılan GBT uygulaması kapsamında “yoklama kaçağı” olduğu gerekçesiyle polis tarafından alıkonulmuştur.

Gerçekleştirilen kimlik kontrolünde “yoklama kaçağı” olduğu tespit edilen Güler, Galatasaray Meydanı’nda bulunan polis kontrol noktasında yaklaşık 2 saat süreyle “bekletilmiştir”.

Kontrol noktasında bekletildiği sürede polis tarafından kimliği alınan vicdani retçi Vahap Güler’e “niçin askere gitmiyorsun”, “vatan haini”, “terörist” gibi hakaretlerde bulunulmuştur. VR-DER üyesi olan vicdani retçi Güler, gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesi ve hakkında tebligat düzenlenmesi için askerlik şubesine götürülmeyi beklediği yaklaşık 2 saatlik bu süre boyunca, getirilen polis aracıyla Sütlüce Askerlik Şubesi’ne götürülmüştür.

Sütlüce Askerlik Şubesi’ne götürülmek için bindirildiği araçta vicdani retçi Vahap Güler’e polisler tarafından “Ölürüm Türkiyem” şarkısı dinletilmiş ve psikolojik işkence giderek şiddetlenmiştir. Araç içerisinde birçok hakarette bulunan polisler “Seni Cizre’dekiler gibi yakacağız”, “Bahtiyar gibi kafana sıkacağız” diyerek Güler’i tehdit etmiştir. Güler’in avukatını araması da araç içerisindeki polisler tarafından engellenmiştir.

Güler, Sütlüce Askerlik Şubesi’ne götürüldüğünde, beraberindeki polisler ile birlikte bir astsubay odasına alınmış, baskı ve psikolojik işkence burada da devam etmiştir. Vicdani retçi olmasına rağmen Güler’e ısrarlı bir şekilde neden askere gitmediğini soran şubede görevli astsubay da “Şanlı ordumuz Cerablus’ta savaşırken sen nasıl askere gitmezsin” benzeri cümleler sarf ederek, bu işkencenin bir parçası olmuştur. Vicdani retçi Güler, yaklaşık 3 saat süren tüm bu baskının, zorla alıkoymanın ve psikolojik işkencenin ardından hakkında düzenlenen tebligatı teslim aldıktan sonra serbest bırakılmış; dernek yönetimimizi ve avukatlarımızı konuya dair bilgilendirmiştir.

Yine yakın tarihte, Roboskili vicdani retçi Faruk Encü ise haber takibi için Cizre’den Şırnak’a gitmek isterken, Cizre çıkışında polisler tarafından oluşturulan güvenlik noktasında yapılan aramalarda “yoklama kaçağı” olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmış; Cizre Emniyeti’nde bulunan TEM şubesine götürülmüştür. Burada birçok hakarete maruz kalan Encü’ye darp uygulanmış, hakkında düzenlenen tebligat kendisine zor yoluyla imzalatılmıştır.

Yakın zamanda yaşanan bu iki örnekte, vicdani retçilere yönelik baskıların arttırıldığını ve “tebligat dayatması” adı altında bu baskıların birer işkenceye dönüştüğünü belirtmekte fayda var. Özellikle içerisinde bulunduğumuz OHAL sürecinde toplumun farklı kesimlerine yönelik devlet baskısı sistematik bir şekilde artırılırken, bu gibi örneklerde de, söz konusu baskının vicdani retçilere ne şekilde yansıdığını görüyoruz.

Türkiye Devleti, imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeleri yok sayarak vicdani retçilere yönelik hak ihlallerini sürekli kılarken, OHAL sürecinde “değiştirdiği uygulamalarıyla” vicdani retçilerin bu hak ihlallerine doğrudan bir şekilde maruz kalmasının da yolunu açıyor. Bu süre boyunca vicdani retçi Vahap Güler ve Faruk Encü gibi benzer uygulamalara maruz kalan tüm vicdani retçileri derneğimize başvurmaya çağırıyoruz.

Buradan bir kez daha belirtiyoruz ki vicdani ret bir insan hakkıdır, öldürmeyi reddetmek haktır. Savaşı ve öldürmeyi reddeden vicdani retçilere yönelik baskılar son bulana, vicdani ret bir insan hakkı olarak tanına değin mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Demokrat Haber

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org