Mutlaka Okumanız Gereken Savaş Karşıtı Romanlar
Aralık 10, 2023
Yıllar önce yaşanan savaşlara tarih kitaplarından tanık olurken günümüzde de kendi gözlerimizle şahitlik ediyoruz. Taraflar, tarihler değişse de etkileri, acısı ve masumların maruz kaldıkları hep aynı.
Barış mümkün mü? Geçmişten günümüze bütün savaşlar bir ders niteliğinde, savaş zamanını aktaran, savaş karşıtı yazarların eserleri herkesin okuması gereken türden kitaplar. Savaşın etkilerini, yaşattığı yıkımı anlatan kitapları sizin için listeledik. Bu kitaplarda günümüzde tanık olduğumuz sahnelerle tarihin önemli savaşlarını karşılaştırmak mümkün.
1. Kapıların Dışında – Wolfgang Borchert
“İyi uyuyor musunuz, Binbaşım? İki bine ek olarak şu benim on bir kişinin sorumluluğunu da size verirsem ne kaybedersiniz ki! Uyuyabiliyor musunuz, Binbaşım? Geceleri iki bin hayaletle? Uyumayı bırakın, yaşayabiliyor musunuz, haykırmadan bir dakika yaşayabiliyor musunuz?”
2017 yılında Wolfgang Borchert tarafından yazılmıştır. Borchert, yıkıntı edebiyatının önemli temsilcilerindendir. Savaşta bulunduğundan olsa gerek savaşın iç yönünü, psikolojik etkilerini bu kadar etkileyici aktarabilmiştir. Kapıların Dışında, savaştan dönen Beckmann’ın hikâyesidir. 3 yıl cephede bulunur ve ölülerin diyarından tesadüfen geri döner. Savaşın bıraktığı izlere tanık olur. Bıraktığı hayat eskisi gibi değildir, bunlara tanık olan adamın artık arzusu ölmektir. II. Dünya Savaşı’nın iç yüzünü ortaya çıkartır. Savaşın topluma, insanlara etkisi gözler önüne serilir.
Yazar 26 yaşında hayatını kaybetmiş ve 1 gün sonra tek oyunu “Kapıların Dışında” yayımlanmıştır. Borchert kitabı için; “Bu kitap, hiçbir tiyatro grubunun sahnelemek istemeyeceği ve hiçbir seyircinin izlemek istemeyeceği bir oyun!” ifadelerini kullanmıştır.
2. Ay Batarken – John Steinbeck
“Bütün bu ölümlerin arasında birazcık da olsa yaşama hakkımız var.
…Bütün bu öldürmelerin arasında birazcık da olsa yaşama hakkımız var.”
Savaş konulu önemli eserlerden biri olarak kabul edilen Ay Batarken, John Steinbeck tarafından II. Dünya Savaşı’ndan etkilenilerek 1942’de yazılmıştır. Savaşa şahit olmamış, huzur içinde yaşanan bir kasabada insanlar, geçimini madencilikle sağlar. Kasabanın huzuru askeri bir birliğin işgali sonucu kaçar. Savaşı bilmeyen kasabalılar, karşı karşıya kaldıkları tehlikelerle mücadele etmek zorunda kalır. Ana teması özgürlüktür, bağımsızlığını kaybetmemek için öfkeli bir şekilde direnirler.
Kitapta adı geçmese de Nazi Almanya’sı altında işgal edilen Norveç kasabasının direnişini anlatır. Savaşta gazetecilik yapan Steinbeck bu durumu yakından gözlemler ve insanlığa duyurmak için kaleme alır. Roman filme uyarlanmış ve Steinbeck’e “Kral Haakon Özgürlük Haçı” verilmiştir.
3. Savaş ve Açlar – Hasan İzzettin Dinamo
“Burada ancak ölümün sözü geçer, ölüm burada mutlaka insanlardan daha uzun yaşar.”
Kitap; I. Dünya Savaşı’nda altı çocuklu bir ailenin savaştan etkilenmesi ve mücadelesini konu edinir. Savaşın psikolojik, toplumsal ve aile hayatına etkilerini akıcı ve sade bir dil ile aktarır. Savaşın sadece cephede değil cephe gerisinde de büyük yıkımlara sebep olduğunu gözler önüne serer. Kitabı etkileyici yapan ise yazarın hayatından neredeyse birebir izler taşımasıdır. Hasan İzzettin Dinamo, Kurtuluş Savaşı yıllarının izlerini taşıyan bir yazardır ve bunu romanında kendi yaşamından yola çıkarak başarılı bir şekilde aktarmıştır. Yazarın hayatına tanık oluyoruz, savaşta yaşadıklarını aktarırken karakterleri de tanıdıklarından oluşturuyor. Yazar çocukluğunun ilk 8 yılını olaylara sadık kalarak bizlere sunar. Yazarın hayatı zorluklarla geçmiş; sürgün, yoksulluk gibi nedenlerden ötürü romanlarını ancak altmış yaşından sonra yazmış ve okuyucuyla buluşturmuştur.
4. Başkalarının Acısına Bakmak – Susan Sontag
“Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir.”
Susan Sontag, savaş karşıtı bir yazardır. Kitapta savaş fotoğraflarının iç yüzünü, psikolojik ve toplumsal etkilerini inceler. Savaş fotoğrafçılığıyla birlikte başkalarının yaşadıkları acılarına duyarlı olabilmeyi öğretmeyi amaçladığı son başyapıtıdır yazarın. Modern hayat ile birlikte dünyadan görüntüler ulaşılabilir halde ve savaşın fotoğraflarını insanlığı nasıl etkilediği, fotoğraflar ile birlikte sıradanlaşıp sıradanlaşmadığı yazar tarafından sorgulanır. Sontag, aynı zamanda fotoğraflarla “Uzaktan da olsa savaşı yaşayan insanların acılarına tanık olup bağ kurulabilir mi?” sorusunu da sorar. Yazara göre savaş fotoğrafları farklı tepkiler uyandırabilir. Barış çağrısı olabilir ya da fotoğraflara fazla maruz kalınıp kafa karışıklığı ve duyarsızlaşmaya neden olabilir.
5. Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok – Erich Maria Remarque
“İçimde büyük bir dinginlikle doğruluyorum. Başımdan o kadar çok şey geçti ki korkmuyorum artık. Gelecekte beni bekleyen bir hayat varsa onu en iyi şekilde değerlendirmek için elimden ne gelirse уарасağım.”
Savaştan etkilenen insanların yaşadıklarını dile getiren yazar Erich Maria Remarque; savaşın yıkıcılığını dile getirir. Savaşın yıkımına birebir şahittir, bundan dolayıdır ki savaşın etkilerini bütün çıplaklığıyla aktarır.
Yazar I. Dünya Savaşı’ndaki bir grup askerin hikayesini on dokuz yaşındaki bir çocuğun gözlerinden anlatır. Kitabın ana karakteri Paul, on dokuz yaşındadır savaş nedeniyle birçok genç gibi askere alınır ve cepheye gönderilir. Onun ve arkadaşlarının yaşadıklarını konu alan Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, devamı olan “Dönüş Yolu” eseriyle beraber dünyada büyük ses getirmiştir ve dünya klasikleri arasında yerini almıştır.
Kitap, Naziler tarafından yakılmıştır ve bu durum kitabın gerçekleri nasıl aktardığına bir kanıt sayılabilir. “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” 1930 yılında Lewis Milenstone’ın yönettiği filmi bu kitaptan uyarlanmıştır. Film dört Oscar birden kazanmıştır.
6. Kızıl Kahkaha – Leonid Andreyev
“Çocukluktan beri bana hayvanlara eziyet etmememi, merhametli olmamı öğrettiler; okuduğum bütün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor. Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere, acılara ve kana alışmaya başlıyorum; gündelik hayatta da daha duyarsız, daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum, ama savaş gerçeğinin kendisine alışamıyorum, esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor. Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit derecede mutsuz. Delilik değil de nedir bu?
19.yüzyıl yazarlarından Leonid Andreyev tarafından kaleme alınmıştır. Oyun yazarı olarak tanınan Andreyev, edebiyat dünyasında önemli bir yere sahiptir. Yazar, 1904-1905 yıllarında yaşanan Japonya – Rus Savaşı’ndan etkilenmiştir. Kitap, savaşın toplumsal ve bireysel olarak yaşattığı yıkımın üzerinde durur.
Savaşın yarattığı yıkımı, ordular ve halkın üzerindeki etkisi ile I. Dünya Savaşı’nın yaşatacaklarına fragman gibidir. Roman savaş meydanında başlar, savaşın askerler üzerindeki etkisini, geride kalanların yaşadıkları zorlukları aktarır. Korku, askerlerin yaşadığı önemli duygulardan biridir. Zorlu koşullar akıl sağlıklarını koruma noktasında oldukça güçlük çıkartır. Savaşın sadece hayatları yok etmekle kalmayıp insanlığı, vicdanları yok ettiğini gerçekçi bir şekilde aktarıyor.
Kaynak: Söylenti Dergi