Tankınız ne güçlü generalim!
28 ekim 2017 – 00:01
Ünlü Alman şairi Bertolt Brecht’in çok bilinen savaş karşıtı şiiri bu dizeyle başlar.
Şiirin ilk bölümü ise şöyle:
Tankınız ne güçlü generalim,
Siler süpürür bir ormanı,
Yüz insanı ezer geçer.
Ama bir kusurcuğu var;
İster bir sürücü.
Biz de bugün, Türkiye’nin Milli Tank Projesi denilerek 2008’den bu yana milyonlarca dolar harcanarak prototipi hazırlanan milli tankımız Altay’dan söz edeceğiz.
Aslında amacımız AKP’nin, daha doğrusu devletin silahlanma faaliyetlerine değinmek.
O nedenle Brecht’in şiirini aldık ama onun bu şiirinin ilk bölümünün son satırını şöyle değiştirmek gerekiyor:
Tankınız ne güçlü generalim,
Ama bir kusurcuğu var;
İster bir motor.
Evet milli tankımız için Koç Grubu bunca yıl uğraşarak 500 milyon dolar karşılığında bir tank prototipi hazırladı. Tankın kaportası vb. aksamı yerli ve milli imkanlarla hazırlandı ama motoru ve aktarma organları Avusturya’dan getirildi. Deneme gösterileri bu emanet motor ve aktarma organlarıyla yapıldı. Çünkü Türkiye’de bunları gerçekleştirecek yerli ve milli teknoloji yok.
Tabii Erdoğan’ın talimatı ile bu tankın her şeyiyle yerli ve milli olması gerekiyor!
SANCAR’IN BMC’Sİ ÇAĞRILDI
Bu nedenle iş seri üretim aşamasına gelince Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) Koç Grubu şirketi Otakar’ın seri üretimle ilgili önerisini reddederek ihaleye BMC, Otokar ve FNSS firmalarını davet etti. Üç yerli firmanın katılacağı ihale kapsamında ilk aşamada 250 adet Altay tankı üretilmesi hedefleniyor.
Bu konudaki haberlere bakılırsa ihale bedelinin 10 milyar doları bulması bekleniyor. Nihai hedef ise 1000 adet Altay tankının üretilmesi.
Otakar ihaleye katılıyor ama karşısında Cumhurbaşkanı’nın en yakınındaki işadamlarından Ethem Sancar’ın BMC şirketi var. Bu şirketin yüzde 50’sine ise Katar sermayesi sahip.
BMC Mehmet Emin Karamehmet’in TMSF’ye borcuna karşılık el konulan sonra da Ethem Sancak’a değerinden 234 milyon daha ucuza devredilen, bir anlamda bahşedilen bir şirket. Üstelik de bu devirle birlikte devletin güvenlik güçlerinin ve silahlı kuvvetlerin zırhlı tekerlekli araç siparişlerinin çoğu bu şirkete yöneltilmiş bulunuyor.
Ballı bir alışveriş yani.
Bunun karşılığında Sancar’ın Erdoğan adına Star Yayın Grubu’nu almak zorunda kaldığını biliyoruz. Sancar kendisi için bir yük olduğunu söylediği bu yayın grubundan geçenlerde kurtuldu. Grubu yine Erdoğan’a yakın, tartışmalı bir isim olan Hasan Yeşildağ’ın kardeşi Aziz Yeşildağ’a, kimine göre sattı, bir iddiaya göre devretti.
BMC’nin yüzde 50’si de Katar devletine, Katar Silahlı Kuvvetleri Endüstri Komitesi’ne (Qatar Armed Forces Industry Committee) satıldı.
Bu durumda BMC yerli ve milli bir şirket sayılmaz ama demek ki, “Onlar da bizdendir” demiş olmalılar…
Bakalım, öngörülen 2020 tarihine kadar bu yerli ve milli süper tankın motor ve aktarma organları için yerli teknoloji geliştirilip seri imalata geçilebilecek mi?
Herhalde ne pahasına olursa olsun bunu 2023’e kadar gerçekleştirip Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü törenlerinin resmi geçitinde AKP’nin medarı iftaharı olarak dünyaya ilan etmek istiyorlar.
İKTİDARIN SİLAHLANMA HAMLESİ
AKP iktidarı büyük bir silahlanma faaliyeti içinde. Hem genel bütçeden hem de farklı fonlardan, bu amaçla kurulmuş vakıflardan milyarlar bu çalışmalara ayrılıyor. (Bu ayrı bir yazının konusu olacak kadar nemli). Milli tankımız olarak tanıtılan Altay tankı için şimdiden büyük paralar harcanmış durumda. Daha da milyarlarca harcanacağı da kesin. Bu amaçla yeni bir ihale açılıyor ama yerli ve milli motor ve aktarma organı imal edilip edilemeyeceği, seri imalata geçilip geçilemeyeceği bile kesin değil.
Yerli helikopter diye ilan edilip İspanyol teknolojisine dayanan Atak helikopterleri için de durum aynı.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Makine Kimya Endüstrisi, TUBİTAK, Türk Havacılık ve Uçak Sanayi ve silahlı kuvvetler için araç, gereç, teçhizat, vb. malzeme üretip bol para kazanan çok sayıda özel şirkete milyarlarca lira ödeniyor. Silahlı-silahsız insansız hava araçları üreten Cumhurbaşkanı’nın damadı da bunların başında geliyor.
Birçok şirket silah üretebilmek için projeler hazırlıyor, araştırmalar yapıyor.
Koç’tan sonra, Sabancı da savunma sanayinin tatlı devlet ihalelerine yöneldi.
Bakıyoruz çeşit çeşit yeni silahlar üretiliyor. Türkiye dünya silah pazarının en önemli müşterilerinden aynı zamanda da satıcılarından biri oldu.
Ayrıca dünya pazarlarından her yıl milyarlarca dolarlık silah ve askeri malzeme satın alınıyor. Bu yıl Türkiye 14,8 milyar dolarlık silah ve techizat satın almış.
SÜREKLİ ARTAN SAVUNMA GİDERLERİ
Savunma ve güvenlik bütçesi de sürekli önemli artışlar gösteriyor.
Bu yıl merkezi bütçede 64 milyar 306 milyon 50 bin TL doğrudan güvenlik ve savunmadan sorumlu olan kurumlara ayrıldı. Bu meblağ 2016 yılında 58 milyar civarındaydı. Yaklaşık olarak 6 milyar TL’lik bir fazlalık var ve bu yüzde 10’luk bir artışa karşılık geliyor.
Diğer güvenlik kurumlarının bütçeleri ise şöyle:
– Milli İstihbarat Teşkilatı: 1 milyar 995 milyon 692 bin TL
– Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği: 28 milyon 71 bin TL
– Jandarma Genel Komutanlığı: 9 milyar 374 milyon 739 bin TL
– Sahil Güvenlik Komutanlığı: 649 milyon 761 bin TL
– Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı: 17 milyon 857 bin TL
Bu yıl bu paralar da yetmedi. Daha yıl bitmeden ek bütçe yapıldı ve ağır ek vergiler konuldu. Hükümet yetkilileri bunu açıkça dile getirdiler.
Yeni silah ve teçhizatlar alabilmek için yeni vergiler, harçlar konulacağını söylediler.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 2018 yılında sadece yeni silah sistemlerinin alımı için bütçeden savunma sanayine 17-18 milyar lira aktarılacağını söyledi.
Katıldığı bir televizyon programında vergi zammı tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Şimşek, MTV’den elde edilecek gelirin silah alımına aktarılacağını ifade etti.
Şimşek’in açıklamasında şu ifade dikkati çekti:
“Gelecek yıl etrafımızdaki tehditlerle baş edebilmek için ilave silah sistemleri gündemde, bunu borç yerine vergiyle karşılamak istiyoruz.”
Başbakan Yardımcısı, gelecek yıl etrafımızdaki, yani sınırlarımızın ötesindeki tehditlerden söz ediyor. Bu laflar savaş anlamına geliyor. Önümüzdeki yıl da öyle anlaşılıyor ki savaşlar devam edecek.
Ve bunun her türlü faturası Türkiye insanlarına kesilecek.
TÜRKİYE NEDEN SİLAHLANIYOR?
Buradan Altay tankına dönersek…
Türkiye’nin silahlanmasının ve daha güçlü bir orduya sahip olmak istemesinin ardındaki amaç ne? Niçin Türkiye silah üretimi ve alımı için milli gelirinin önemli bir bölümünü harcıyor? Türkiye’nin yoksul halklarının sırtına niçin yeni ek vergiler yükleniyor?
AKP’nin amacı ne? Söz gelimi Altay tankı gibi ağır bir saldırı tankına niye ihtiyacı var?
Denilecektir ki “Türkiye’nin güneyi Ortadoğu. Kendimizi korumak zorundayız.”
Peki bunu nasıl yapacaksınız? Başbakan Yardımcısı’nın dediği şekilde halka sürekli vergi salarak mı gerçekleşecek bu silahlanma?
Yoksa savunma derken amaç başka mı? Türkiye kimilerinin ağzından düşmeyen emperyal hayallerin peşinden mi koşmak istiyor?
Üstelik de bunu, ekonomisi kırılgan, iç ve dış borca muhtaç, halkını doyuracak olanaklarla sahip olmayan, yoksulluğu ortadan kaldıramayan bir ülke olarak yapmaya çalışacak öyle mi?
Altay tankı macerasına ve diğer fantezi silah projelerine ayrılacak parayı ülkenin refahı, eğitim ve sağlık sorunları için harcasanız nasıl olur?
İçte ve dışta barış sağlayarak güvenlik ve savunma harcamalarını azaltmayı deneseniz?
Güçlü devlet olmak için borç harçla, yoksulluk pahasına silahlanmak yetmez.
Güçlü bir ekonomiye ve iyi eğitilmiş bir nüfusa sahip olmadıktan sonra istediğiniz kadar tank, uçak projeleri yapın, istediğiniz kadar ordu kurun işe yaramaz.
Osmanlı neden yıkıldı?
Şiir ne diyor?
Tankınız ne güçlü generalim,
Ama bir kusurcuğu var;
Yerli motoru yok!
Kaynak: Artı Gerçek