Hepiniz, kuruluşunu 15 Mayıs günü gerçekleştirdiğimiz Vicdani Ret
Derneği’nin düzenlediği etkinliğe hoş geldiniz. Bu haftanın 15 Mayıs
Dünya Vicdani Retçiler günü olması nedeniyle bir çok şehirde benzer
etkinlikler yapılıyor, savaş ve militarizm üzerine konuşuluyor,
vicdani retler açıklanıyor. Bu, bizim başından beri savunduğumuz ve
mücadelesini verdiğimiz vicdani rettin toplumsallaşması çabalarının
bir sonucu olması açısından da ayrıca değerli.
Vicdani Ret Derneği, vicdani retçilerin mücadelesinin farklı bir alana
taşınması ve mahkemelerde yargılanan vicdani retçilere ve zorunlu
askerliği ya da TSK’yı eleştirdikleri için soruşturmalara maruz
kalanlarla dayanışmayı yükseltmenin gerekliliğinin bir sonucu
olarak, olabilecek en geniş kapsayıcılıkla ve 80’den fazla kurucu
üyeyle kuruldu.
Vicdani Ret, elbetteki zorunlu askerliğin reddi noktasında önemli bir
tavırdır. Ama süren savaşları, iç güvenlik adıyla yapılan
operasyonları, köy boşaltmaları düşündüğümüzde 30 yıldan fazladır
süren savaşın bitirilmesi ve kardeşin kardeşi öldürmemesi noktasında
da önemli bir tavır olmuştur.
Ancak, hem bu etkinliklerin çoğalması hem de bizlerin Vicdani Ret
Derneği’ni resmen kurmuş olmamıza rağmen bugün hâla toplumun geniş bir
kesiminin vicdani retçilere bakışı oldukça sıkıntılı ve bununla
beraber siyasetçilerin kullandığı dil de vicdani rettin anlaşılması
konusunda umut verici olmaktan epey uzak. Üstelik kışla içinde hemen
her gün bir askerin dayak yediği ya da öldürüldüğüne dair haberler ise
hiç kesilmiyor. Göstermelik yargılamalarda da mahkemeler bu olayların
gerçek sorumlusu olan TSK’ya söz söylemek şöyle dursun katillere ödül
gibi cezalar vererek militer baskıyı meşru göstermek için çabalıyor.
Üzerinden 500 günden fazla bir süre geçen Roboski’de gerçekleştirilen
katliamda insanların üzerine bombalar yağdıran ordu, bu olaydaki
sorumluluğunu gizleyip ölenleri suçlu gösteren tavrını korumaktadır.
Bugün hala okullarda andımızdan, bayrak törenlerine, ders
kitaplarındaki düşmanca ifadelerden müdürlerin ayrımcı tavırlarına
varıncaya dek kışla benzeri bir model varlığını koruyor ve gençler
daha küçük yaşlardan itibaren itaat etmeye dayalı bu sistemin içine
dahil edilmekteler.
Bugün hala militarizmin de beslendiği ataerkiye karşı çıkan kadınlar,
kocaları, babaları ya da erkek kardeşleri tarafından namus
gerekçesiyle öldürülüyor. Bugün hala devletler, aslında varlık
alanlarını genişletme ama vatanı koruma bahanesiyle binlerce kişilik
ordular beslemekte, diğer hiçbir alana yapılmayan yatırımın kat be
katı askeri harcamalara, silah almaya, füze rampası kurmaya
ayrılmaktadır. Bugün hala ordular, toplumda var olan eşitsizliğin
egemenler lehine sürekliliğini korumakla görevliler.
Üstelik bugünlerde, Reyhanlı’da herkesin gözü önünde patlatılan
bombalar yeni ve kanlı bir savaş hazırlıklarının planlandığını
gösteriyor. Bu tür provokasyonları boşa çıkarmak elbette herkesin
sorumluluğundadır. Ama vicdani retçilere, savaş karşıtlarına daha da
büyük sorumluluklar düşmektedir. Onun için bugün açıklanacak vicdani
retleri daha da anlamlı buluyor, bu yeni arkadaşlarımızla beraber
sesimizin daha da duyulur olacağını ve savaş isteyenlerin sesini
bastıracağını umuyorum.
Herkesi zorunlu askerliği reddetmeye çağırıyorum ve diyorum ki, askere
gitme kardeş kanı dökme.