Yeni savaşın yeni Korucuları
12.11.2017
Koruculuk sistemi kurulduğundan bu yana oldukça tartışmalı bir konu oldu. Hayata geçirildiği 1985’ten bugüne 32 yıl boyunca, insan hakları kuruluşlarının güçlü karşı çıkışları ve parlamentodan çıkan birtakım karşı duruşlara rağmen, koruculuk sistemini devlet ısrarla sürdürdü.
1990’lı yıllarda sayıları 90 bine kadar çıkan korucuların sayısı, 2000’li yıllarda kısmen azalsa da, 2015’te savaşın tekrar başlaması ile hızla artmaya başladı.
Bugün korucu rakamlarına ilişkin elde net bilgiler maalesef mevcut değil. En son Şubat 2014’te İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına göre 22 ilde toplam 47.800 geçici köy korucusu bulunuyordu. Buna ek olarak da yaklaşık 25 bin civarında da gönüllü köy korucusu olduğu tahmin ediliyordu.
Ancak hem bu rakamlar hem de koruculara ilişkin “geçici”, “gönüllü”, “köy korucusu” gibi nitelikler PKK ile savaşın tekrar başladığı 2015 yılından sonra değişmeye başladılar.
Savaşın tekrar başladığı ilk aylarda, 25 Ağustos 2015’te dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu korucular ile büyük bir toplantı düzenledi. Toplantı sonrası basına korucu maaşlarının arttırılacağı ve yeni korucu alımları yapılacağı bilgisi yansıdı.
Davutoğlu’nun hemen ardından, 27 Ağustos 2015’te, bu sefer Emine Erdoğan kadın korucuları Cumhurbaşkanlığı Sarayında toplayarak, onlara bu yeni savaşta “Terörle mücadelede gösterdiğiniz dirayet nedeniyle gazanız mübarek olsun diyorum” diyerek seslendi.
Kadın korucuların da bu savaşa aktif sokulmaya çalışılması, bu işin amacının devletin silahlı güçlerini arttırma ısrarının yanı sıra, bu yeni savaşta Kürt halkının psikolojisini iyice bozmak, Kürt toplumuna onarılamaz zararlar vermek olduğunu da gösteriyordu.
2015 kışında, şehirlerde bombardıman ve operasyonların başlamasıyla birlikte, köy korucuları şehirlerde görünmeye başladılar. Ocak 2016’da Diyarbakır Suriçi’nde korucuların savaşta kullanıldığı haberleri geldi.
Bu korucuların dışarıdan getirildiği, Sur’da özel timlerin giremediği sokaklara yollandıkları söyleniyordu. Yine özellikle hükümete yakın medyada, Sur’daki operasyonun “polis, asker, korucular el ele” yapıldığı sıklıkla vurgulanmaya başlamıştı.
Nitekim Sur’dan Nusaybin’e operasyonların yapıldığı yerlerde operasyon bölgesindeki korucuların fotoğrafları sık sık sosyal medyada yer almaya başladı. Nitekim birçok kentte, mahallelerde kurulan polis noktalarında korucular nöbet tutuyordu.
Sokağa çıkma yasakları ve operasyonların devam ettiği şehir merkezlerinde korucuların kullanılmasının ardından, Nisan 2016’da yeni bir kavramla daha tanıştık: Şehir koruculuğu!
Önce Hakkâri’de valilik il geneli için 224 bekçi alınacağını duyurdu. Emniyet müdürlükleri bünyesinde istihdam edilen bu bekçilerin 125’i Yüksekova’da, 55’i Hakkâri merkezde, 31’i Şemdinli’de, 13 ise Çukurca’da görevlendirildi. Hakkâri’nin ardından İçişleri Bakanlığı, Şırnak, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin ve Şanlıurfa’da istihdam edilmek üzere 5 ilde 2 bin 394 bekçi alımı yaptı.
Bölgede daha çok koruculuğun şehir ayağı olarak planlanan bekçilik, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Batı illerine yaygınlaşmaya başladı. Yandaş medya bu gelişmeyi “şehirde bekçi kırsalda korucu” manşeti ile veriyordu.
Manşetin devamında Yeni Şafak gazetesinde şu bilgi yer alıyordu:
“15 Temmuz FETÖ’nün darbe girişimi ve son dönemde artan PKK teröründen sonra yeniden yapılanmaya gidilen Emniyet, TSK ve istihbarattaki çalışmalara ek olarak ‘bekçi’ ve ‘korucularla’ ilgili de yeni düzenlemeler yapılıyor. Şehirlerdeki bekçilerin ve kırsaldaki korucuların sayısı arttırılırken her iki grubun da sorumluluk alanları genişletilip, rolleri güçlendirilecek.”
Ekim 2016’da çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname ile korucuların statüsünde önemli değişiklikler yapıldı. 35 yıldır koruculara verilen “geçici” ve “köy” ibareleri kaldırıldı. Yani artık “geçici” korucular kalıcı oldu. Ve koruculuk sadece köy ile sınırlandırılan bir görevlendirme olmaktan çıktı. İsimleri Güvenlik Korucuları’na çevrildi.
Koruculara da ağır silah ve teçhizat verilebileceği belirtildi. Aylık 840 lira olan korucu maaşları, en düşük memur maaşına endekslendi. Emeklilik hakları genişletildi. Silah ruhsatı hakkı verildi. İçişleri Bakanlığı bünyesinde Korucular Daire Başkanlığı kuruldu.
İçişleri Bakanı Soylu yaptığı bir demeçte korucular içinde özel bir tim oluşturulacağını da belirtti, ancak bunun ayrıntılarına sahip değiliz. Korucular ve ordu arasında daha yakın ilişki biçimleri kurulmaya başlandı. Korucular ayda 1 defa jandarma birliklerinden silah eğitimi almaya başladılar. Korucu birliklerinin denetimi de jandarmaya verildi.
Kısacası korucuların statüsü de yeni savaşa “uygun” hale getirildi.
2017 yılına girdiğimizde, bu sefer korucuları gençleştirme operasyonu başlatıldı. Amaç korucuların 42 olan yaş ortalamasını 31’e indirmekti. Yaşları 45-50 arasında olan 18 bin 66 korucu emekli edildi. Emekli olanların yerine aynı sayıda korucu alınacağı ve bu sayıya ek olarak 7 bin 250 korucu daha istihdam edileceği açıklandı.
Bu 25 bin yeni korucu alımı demek! Alınacak güvenlik korucularının yaşının 22’nin altında ve 30’un üzerinde; gönüllü korucuların yaşı ise 37’nin üzerinde olmayacağı belirtildi.
Bu gençleştirme operasyonuna paralel korucuların işlediği suçlara yönelik cezasızlığı teşvik edici gelişmeler oldu. Ağustos 2017’de çıkarılan 694 sayılı KHK’nin 1. maddesine göre korucular suç işlerse ve mahkeme karşısına çıkarsa, 3 avukat verileceği, bu avukatların ücretlerinin ise Valilikler tarafından karşılanacağı belirtildi.
2017 başında 442 sayılı Köy Kanunun 74. Maddesine ise şöyle bir fıkra eklendi:
Valinin teklifi ve İçişleri Bakanının uygun görmesi halinde, bu kanunun ek 16’ncı ve 17’nci maddeleri çerçevesinde görevden ilişiği kesilmiş güvenlik korucuları operasyonel faaliyetler çerçevesinde tekrar göreve çağrılabilirler.
Ayrıca gönüllü güvenlik korucuları da aynı usulle operasyonel faaliyetlerde görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenler, bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen harcırahtan ve yedinci fıkrasında belirtilen ek tazminattan yaralandırılırlar.
Bu ödemeler dolayısıyla her ne ad altında olursa olsun kamudan aldıkları ödemelerden kesinti yapılamaz.
Yani bir anlamda görevle ilişiği kesilmiş korucuları tekrar görevlendirmenin yolu açılmış oldu. Korucuların görevle ilişkisi işten atılma ya da emeklilik yolu ile kesiliyordu.
Yaş haddinden dolayı emekli olanlar geri alınamadığı için, görevine son verilenlerin koruculuğa dönmesinin yolu açıldı.
İşledikleri çeşitli suçlardan dolayı korucuların görevlerine son verilebiliyordu. İçişleri Bakanlığı’na göre, “görevde ihmal, yardım ve yataklık, adam öldürme, dolandırıcılık, kadın kaçırmak, ırza geçmek, uyuşturucu madde, silah ve muhimmat kaçakçılığı, büyük ve küçükbaş hayvan çalmak, mesken masuniyeti ihlali, köy ve aşiretler arası çatışmaya girmek, terör, asayişe müessir, zabıtanın takibini gerektiren ve kaçakçılık olayları kapsamına giren” suçları işleyen korucuların görevlerine son veriliyordu.
Nitekim 1985’ten 1997’e kadar toplam 23.817 geçici köy korucusunun görevine bu suçlara karıştıkları için son verilmişti. Şimdi bu suçları işledikleri gerekçesi ile görevine son verilen korucuların koruculuğa geri dönmelerinin yolu açılmış oldu. Suçlu oldukları belirlenmiş bu kişilerin ellerine tekrar silah verilmesi, tekrar ciddi suçlar işlenmesinin de önünü açacak.
Bu yeni savaş döneminde korucular sadece ellerinde silah savaşın içinde yer almıyorlar; kentlerin yıkımında, bu kentlerin yeniden inşasında, TOKİ ihalelerinde, siyasetin içinde de yer aldılar ve almaya devam ediyorlar.
Koruculuk artık devletin, asker dağda yolu bilmediği için kullandığı bir sistemin çok daha ötesinde bir yapı, çok daha grift, siyaset, ekonomi ve savaş ayakları var. Siyaset ve ekonomi ile bağlarını başka bir yazının konusu olmak üzere ileride yazacağım. Şu an için şunu söyleyebilirim:
Devletler kendi orduları ve askerlerini kullanmayacak kadar kirli savaşlar yürüttükleri zamanlarda para-militer yapılara başvururlar. Dünyanın birçok bölgesinde, Irak’tan, Guatemala’ya kadar bunu gözlemlemek mümkün. Türkiye’de de koruculuk bu çerçevede kullanıldı, korucuların işlediği suçlar zaman zaman basına yansıdı.
Birçok hükümet, iktidara gelmeden koruculuğu kaldıracağını beyan etti, ancak iktidara gelince bu para-militer yapıdan yararlanmaya devam ettiler.
AKP hükümeti de aynısını yaptı. İktidara gelmeden önce kaldıracaklarını beyan ettikleri koruculuk sistemini iktidarda oldukları 15 yıl boyunca kaldırmadılar. Şimdi yeni savaşla birlikte yeni koruculuğu inşa ediyorlar.
Bu eskinin köy koruculuğundan çok daha tehlikeli. Oysa tarih bize gösteriyor ki bu tarz para-militer yapılar, bir gün savaş bitse de, kaldırmak isteseniz de, kolay kolay tasfiye olmuyorlar. Ve sadece düşman olarak bellediklerine değil, tüm topluma hatta kendilerini var edenlere bile ciddi zararlar veriyorlar.
Kaynak: Ahval