Af Örgütü: Barışçıl eylem riskli
10/06/2014 02:00
Uluslararası Af Örgütü’nün Gezi raporuna göre Türkiye’de barış eyleminin riskleri: Dayak, gaz, plastik mermi, gözaltı, dava…
Haber: İSMAİL SAYMAZ – [email protected]
“Artık Türkiye ’de barışçıl bir eyleme katılmanın bazı riskler içerdiği düşünülüyor. Bu riskler arasında dayak, gözyaşartıcı gaza ve plastik mermilere maruz kalmak, gözaltılar ve yargılanma ihtimali bulunuyor.”
Uluslararası Af Örgütü, ikinci Gezi Parkı raporunu bugün açıklıyor. Raporda, ‘Gezi Parkı gösterilerinde meydana gelen devlet şiddetine dair soruşturmalarda ilerleme kaydedilemediği, polisin delilleri yok ettiği, adil yargılamaya gölge düşüren sorunlar olduğu’ ifade ediliyor. Ayrıca bu şiddetin ifade özgürlüğünü de tehdit ettiği, Taksim Dayanışması’nda ön planda olanların hedef seçildiği, dayanaksız delillerle dava açıldığı ifade ediliyor.
Raporda, Gezi Parkı gösterileri sırasında meydana gelen polis şiddetine ilişkin soruşturmalarda ciddi bir ilerleme kaydedilmediği belirtilerek, Ankara ’da ve İstanbul ’da 350’den fazla suç duyurusunda bulunulmasına rağmen sadece üç savcı atanmasının, bu tespitin kanıtı olarak gösterildi. Bağımsız soruşturma makamı olmadığı için polislerin, arkadaşları hakkındaki bu süreci engelleme, geciktirme ya da yönlendirme tutumu içine girdiği savunuldu. Berkin Elvan’ın öldürülmesi ve Hakan Yaman’ın yaralanması vakasında görüldüğü gibi polisin delilleri yok ettiği ya da gizlediği ileri sürüldü. Polisin, Ankara’da yaralanan Dilan Dursun davasındaki gibi Mobese kameraları üzerindeki kontrol yetkisini lehinde kullandığı öne sürüldü. Ali İsmail Korkmaz ve Ethem Sarısülük davasında ‘adil yargılamaya gölge düşüren ve adaletin sağlanması umudunu kıran gecikmeler ve sorunlar yaşandığı’ vurgulandı.
Basına ‘görülmemiş’ baskı
Raporda Gezi Parkı eylemlerinin bastırılmasının, yalnızca göstericilerin şiddet kullanılarak dağıtılmasından ibaret kalmadığı, bu tutumun yargılama aşamasında da sürdüğü ifade edildi. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet iddiasıyla açılan davalar ve soruşturmalarda herhangi bir şüpheliye şiddet suçlaması yöneltilmediği vurgulanarak, “Af Örgütü’nün incelediği vakalar bu haliyle sadece barışçıl toplanma hakkını değil, aynı zamanda örgütlenme özgürlüğü ve geniş anlamda ifade özgürlüğü kapsamındaki eylemlerde bulunmayı tehdit ediyor” denildi.
Adana, Antakya, Antalya, Erzincan, Gaziantep, İstanbul, İzmir ve Tunceli’de, ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla açılan Gezi Parkı davalarında ‘yasalarca korunan fiillerin de haksızca davalara gerekçe olarak kullanıldığı’ ifade edildi. İstanbul’da görülen Taksim Dayanışması Davası’nda, kanıtların büyük kısmının, oluşumun Twitter hesabından gönderilen, eylemlerle ilgili bilgi ve fikirlerin paylaşıldığı tweet’lerden oluştuğu kaydedildi.
Af Örgütü, ‘örgüt’ iddiasıyla açılmış ve sanıkla iddia edilen örgüt arasında nasıl bir bağlantı olduğunu göstermeyen davaların düşürülmesi çağrısında bulundu. Kimi göstericilerin şiddete başvurduğu yönündeki iddialar incelendiğinde; ya bu suçların işlendiğine dair delil olmadığı ya da polise dayandırıldığı ifade edildi.
Öte yandan, Gezi Parkı eylemlerinin desteklediği düşünülen sağlık görevlilerini, gazetecileri, memurları ve sosyal medya kullanıcılarını cezalandırmak amacıyla da davalar açıldığı ifade edildi. Gazetecilerin ‘görülmemiş’ bir baskıya maruz kaldığı, bazılarının işten atıldığı ve tehdit edildiği anlatıldı.
Türkiye’ye öneriler
Raporda, Türkiye’ye öneriler arasında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun değiştirilmesi, anti-terör yasalarının barışçıl gösterilere katılım hakkını kullananlar üzerinde kullanılmaması, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili fikir açıklayanların yargılanmaması, sağlık hizmeti sunanlar hakkında davaların kaldırılması, devlet görevlilerinin ihlalleri hakkında etkin soruşturma yürütülmesi talepleri yer alıyor.