Antalya Valiliği’nin ‘kışladaki şüpheli ölümler’ fobisi!

Mecliste komisyonların kurularak kışladaki asker ölümlerinde verilen zaman aşımı kararlarının kaldırılması, askeri mahkemelerdeki asker ölümleri ile ilgili davaların sivil mahkemelerde görülmesini istiyoruz.

2014-04-07
İZMİR (DİHA) – Çocuklarını askerde şüpheli şekilde kaybeden 51 aile Antalya’da “Şüpheli Ölümler ve Mağdurlar Derneği” kurdu. Antalya Valiliği derneğin ilk ismi olan “Kışladaki şüpheli ölümler ve mağdurlar” ibaresinde yer alan “Kışladaki şüpheli ölümler” sözlerini kabul etmemesi nedeniyle ailelerin derneğin ismini “Şüpheli Ölümler ve Mağdurlar Derneği” olarak değiştirmek zorunda kaldı.

Milli Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre 1992-2012 yılları arasında kışla ve karakollarda, 2 bin 221 asker “intihar”, 1602 asker de “Eğitim zaiyatı, şakalaşma, kazalar ve kendini askerliğe elverişsiz hale getirme” gibi nedenlerle şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yine Bakanlığın aynı verilerine göre AKP’nin iktidarda olduğu 2002-2012 yılları arasında kışlada 965 asker şüpheli bir şekilde yaşamını yitirirken, 1 Ocak 2012 ve 15 Temmuz 2013 tarihleri arasında ise 166 şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Bağımsız kaynaklara göre ise son 20 yılda 5 bine yakın asker kışlalarda şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Çocuklarını askerde şüpheli şekilde kaybeden 51 aile Antalya’da “Şüpheli Ölümler ve Mağdurlar Derneği” kurdu. Antalya Valiliği derneğin ilk ismi olan “Kışladaki şüpheli ölümler ve mağdurlar” ibaresinde yer alan “Kışladaki şüpheli ölümler” sözlerini kabul etmemesi nedeniyle aileler derneğin ismini “Şüpheli Ölümler ve Mağdurlar Derneği” olarak değiştirmek zorunda kaldı. Kışladaki şüpheli ölümlerini aydınlatmak, bununla ilgili zaman aşımı kararlarını kaldırmak ve ailelerin etkin bir hukuki mücadele ve dayanışma için Türkiye’nin her tarafında kuracakları derneklerle çocuklarını şüpheli bir şekilde askerde kaybeden ailelere ulaşmaya hedefleyen dernek üye ve yöneticileri derneğin kuruluş amacını anlattı.

‘Adaletin yerini bulması için 5 yıldır mücadele ediyorum’

Dersim’in Hozat ilçesine bağlı Sarıtaş Jandarma Karakolu’nda askerlik yaparken 5 Ekim 2009 tarihinde nöbette “intihar” ettiği iddia edilen Murat Oktay Can’ın babası ve Şüpheli Ölümler ve Mağdurları Derneği Başkanı Oktay Can, Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in internete düşen ses kayıtlarında oğlunun, “Alnından vurulan er” olarak bahsettiği askerin oğlu Murat Oktay Can olduğunu hatırlattı. Türkiye Genelkurmay Başkanı ses kaydında ilk kez asker ölümleriyle ilgili “doğrular” söylediğini aktaran Can, “Ama ne yazık ki örtbas edildi. Karakola gelen askeri savcı nöbet mevzisini yıktırıp bütün delilleri karattı. Oğlumun üzerinde silahın emniyeti kapalı ve mermisi tam. Silahta Murat Oktay Can’ın parmak izine rastlanmamış. Ben askeri savcıya soruyorum ‘sen neye göre takipsizliği verdin. Siz bu anne babaları taş duvar yerine mi koydunuz’ Savcı taraflı davranmıştır vereceği kararı kabul etmiyorum dedim. Anne babaya hiç bir bilgi verilmeden oğlumun otopsisi yapıldı. Oğlumun başında bulunan iki mermi yarasından biri estetik ile kapatıldı. Otopsi raporunda boğazında darp izi var. Bunu otopsi yapan doktor ve askeri savcı açıklayamıyor. Adaletin yerini bulması için 5 yıldır mücadele ediyorum” diye belirtti.

‘Asker de ölen gariban fakir, Türk, Kürt, Alevi çocukları…’

Son 20 yılda 5 bine yakın askerin askerde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğini ölen askerlerin 800’ünden fazlasının evin tek erkek çocuğu olduğuna dikkat çeken Can, “Adalet olmadığı ve bu ölümlerin üzerine gidilmediği için derneği kurduk. Bu kapalı olan kapıları açmak, çocuklarımızı kimlerin vurduğunu ortaya çıkarmak istiyoruz. Çocuğu askerde ölmüş diğer ailelerin de yaralarını sarmak istiyoruz. Türkiye bir hukuk devleti ise bu hukukun bizden yana işlemesini istiyoruz. Mecliste komisyonların kurularak kışladaki asker ölümlerinde verilen zaman aşımı kararlarının kaldırılması, askeri mahkemelerdeki asker ölümleri ile ilgili davaların sivil mahkemelerde görülmesini istiyoruz. Çünkü askeri mahkemelerin bu davalarda haksız davrandığını gördük, onlara güvenimiz kalmadı. Askerde ölen gariban fakir, Türk, Kürt, Alevi çocuklarının katillerinin bulunması, karakolların kalkması ve barışın gelmesini istiyoruz. Kardeş kardeşe kırdırılsın istemiyoruz. Ancak kışladaki şüpheli asker ölümleri devam ediyor. Biz artık buna dur demek istiyoruz. Biz evlatlarımızın ölmesini istemiyoruz. Barış sürecini destekliyoruz akan kanın durmasını istiyoruz. Türkiye’de 76 milyon insanın bizim yanımızda olması ve canları yanmaması için bir araya gelerek derneği kurduk” diye belirtti.

‘Biz bunları yaşadık, başka insanlar bunları yaşamasın’

İzmir’in Foça İlçesi’nde askerliğini yaptığı sırada 20 günlük asker iken 24 Şubat’ta “intihar etti” denilen evin tek oğlu Aydın Çevik’in babası ve dernek üyesi Mustafa Çevik, oğlunun hayat dolu bir insan olduğunu ve intihar ettiğine inanmadığını belirterek, “Oğlum 5 bin asker arasında 6 saat boyunca kayıp. İntihar sırasında hiç kimse bu olayı görmüyor, duymuyor. Madem silahla intihar etmiş nasıl silah sesini duymuyorlar. Bana ‘oğlun intihar etti’ diyorlar. Kafasına arkadan sıkılmış önden değil, bu nasıl intihar? 20 günlük bir asker silahı nerden alır, mermiyi nerden alır? Bunun izahatını versinler gerisi önemli değil. Ben sadece faillerin bulunup cezalandırılmasını istiyorum. Aynı acıları yaşayan aileler ile gönül birliği yapmak istiyorum. Çünkü hepimiz aynı acıları yaşıyoruz. Birileri olayı yapmış üstü kapatılmış. Biz bunları yaşadık, başka insanlar bunları yaşamasın” dedi.

‘Çocuklarımız ölecekse Allah’ın izniyle ölsün, bu tür oyunlarla değil’

Kars’ta askerlik yaparken 1999 yılında şüpheli şekilde yaşamını yitiren asker Orhan Çelik’in ablası ve dernek üyesi İlknur Çelik, dernekte bulunmasının gerekçesine şöyle açıkladı: “Kardeşimin 1999 yılında Karselim Karakolu’nda iznine 3 gün kala ayağından vurulduğunu söylediler. Bize ‘Ağır bir durum karşısında mutlak sizi arayacağız” denildi. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra tekrar annemi arayan komutanlar, ‘oğlunuz intihar etti’ dedi. Annem de onlara ‘Oğlum hani ayağından vurulmuştu. Ağır bir durumu yoktu’ cevabını verince onlar da, ‘maalesef hal budur’ dediler. Sonra kardeşimi kuru bir tahta içerisinde iki büklüm şeklinde gönderdiler. Kardeşime kendi boyunda bir tabutu bile layık görmemişler. Bu olanlar yetmezmiş gibi kardeşim ‘kendisini vurdu, devlete zarar verdi’ diye mermi parasını bizden istediler. Bu bizim için büyük bir utanç ve acıydı. Burada olmamın tek sebebi şudur, artık yeter, artık bu failler bulunup yargılansın ve kışlalarda olan fail meçhul cinayetlere son verilsin. Eğer çocuklarımız kardeşlerimiz ölecekse Allahın izniyle ölsün, bu tür oyunlarla değil. Benim canım yandı, birçok ailenin canı yandı artık başka ailelerin canı yanmasın. Ben kışlada işlenen faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkacağına inanıyorum. En yakın zamanda bu karanlık olaylar gün yüzüne çıkar” dedi.

bestanuce1.com

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org