Artık “Her Türk Asker doğmuyor”: Kim bu ‘bedelli askerlik’ isteyenler?

Bedelli Askerlik Platformu başkanı Ferhat Doğan’a göre, Milli Savunma Bakanlığı bu konu hakkındaki gerçek rakamları hiçbir zaman açıklamayacak, çünkü irade kurup askere alma görevi olan bir kurumdan söz ediyoruz. Son rakam olarak bedelli askerlik bekleyen üç milyon kişi olduğu görüşünde.

Kim bu ‘bedelli askerlik’ isteyenler?

12/03/2018 16:15
SEÇİL TÜRKKAN
Türkiye’nin darmadağınık fertlerinin yanında bir onlar derli toplu, örgütlü. Robot hesap değil, gerçek insan elleriyle ‘hashtag’ler içinde ilk ona girme çabasının tatlı telaşı. “Yeni yılda astroloji bedelli askerlik ile ilgili neyi öngörüyor?” yazısıyla dertlerini astrologların gündemine dahi sokmayı başarmış bir kalabalık. Bir tür online örgütlülük biçimi; ‘Bedelli Askerlik Platformu‘.

Anlaşılan o ki, atasözlerine kafa tutup, gelenekleri bile güncelleyebilecek güçleri var, zira artık, “Her Türk Asker doğmuyor” ya da askerliğini yapmadan da evlenebiliyor genç erkekler. Artık gençler arasında askere gitmek o kadar da cazip değil. Gerekçe olarak ‘Düzenimi kurdum’, ‘Hastayım’, ‘Bakacağım insanlar var’ gibi sebepler öne sürülse de nihayetinde kimse biricik gerçek sebebini açıklamıyor.

Peki ‘bedelli askerlik’ parasını çat diye ceplerinden çıkarıp verebilecekler mi yoksa bu arzu yeni banka kredilerine mi delalet? Askere gitmemek uğruna uzayan okullar bir gün biter, başvurulan yüksek lisans ve doktoralarla yeni akademisyenler çıkar mı? Vicdani Ret neden bir tercih değil, hatta çoğu insanın haberi bile yok? Öte yandan 12 Ocak’ta Sıtkı Aydın “Geçinemiyorum” deyip kendini ateşe verirken, İzmir’den Adnan Sağır İŞKUR önünde soyundu. Soyunurken “İşçiyim ben, aç işçi” diye bağırıyordu. Ekonominin iyi durumda olmadığı ortadayken, kimler, ne uğruna ister bu paralı askerliği? Bir de ‘bedelli askerlik’ çıksa dahi parasını kredi ile bile karşılayamayacak olanlar var. Sorularımızı hepsine sormak mümkün olmayacağı için Ocak ayının sonunda platformun kendiliğinden başkanı Ferhat Doğan ile Tophane’de buluştuk.

‘En çok tepki şehit aileleri adına konuşanlardan’

Gençlik İstiyorsa: Bedelli Askerlik Platformu Twitter çalışması yaparken zaman zaman bu tarz görseller de hazırlıyor…

Doğan, İstanbul’da özel bir okulda müdür yardımcılığı yapıyor. İş çıkışlarımızda buluştuğumuzda üzerinde takım elbisesi var ama günlük hayatta da takım elbise ciddiyetine yakın durduğunu anlamak mümkün. Konuşurken şahsı hakkında sorduğum soruları bile “Biz” diye yanıtlamayı seçiyor. Nasıl başkan olduğunu sorduğumuzda net bir cevap geliyor: “Ben kendim kendimi seçtim çünkü bu işi kimse yürütmeyince olmuyor. Nasıl her mahallenin bir muhtarı var, biri olmadığı zaman topluluğu elinizde tutamıyorsunuz, bu da öyle.”

Platformun militarizmle olan ilişkisini başından beri merak ediyorum. Amaç ve yöntemleri birbirine asla eş tutulamasa da örneğin vicdani retçiler de askere gitmek istemiyorlar. “Vicdani Ret Derneği ile hiç iletişime geçtiniz mi?” diye sorduğumda hızlı, ilgi çekici ve refleksif olan bu örgütlenmenin özüne dair açık bir yanıt alacağım: “Yok, iletişime geçmedik hiç. Onlar dünyayı değiştirmeye çalışıyor, biz dünyayı kendimiz için değiştirmeye çalışıyoruz.”

Askerdeyken savaşta hayatını kaybedenleri sorduğumuzda “Bizde genelde eğitimsiz gençleri operasyonlara götürdükleri için şehit sayımız çok oluyor, bu yüzden bu iş isteyenler, eğitimini alanlar yapsın. Bizim verdiğimiz parayla onların maaşı karşılansın hatta şehit ailelerine de destek verilsin” diyor. Yakınlarını askerlikte kaybedenlerin ailelerinden kendilerine bir tepki gelmediğini, hatta aksine platformun içinde ‘şehit yakınları’ olduğunu da söylüyor. “En çok tepki şehit aileleri adına konuşan insanlardan geliyor” diyor.

Kuşaktan kuşağa bayrak yarışı

Yuva Kurmak: Hashtag çalışması yaparken ya da TT ‘kasarken’ kullandıkları görsellerden…

Platform’un kuruluşu 2011 yılına gidiyor. Aslında bir tür bayrak yarışı gibi. Doğan, Platform’dan önce bir dernekleri olduğunu anlatıyor. 2011’deki bedelliden sonra yaş ve fiyatın yüksek olması nedeniyle yararlanamayan 82-83 doğumlular önce derneği kurmuşlar. Hatta bazı siyasilerin çocukları da işin içindeymiş, 2014’te bedelli askerlik yeniden çıkınca onlar dernek faaliyetlerini durdurmuşlar. Tabii 88’lilere çıkmayınca başkan Doğan dönemi çalışmaya başlamış. Bir süre eski kuşağın sosyal medya hesapları ve dernek isimlerini kullanmışlar ama darbe girişiminden sonraki süreç çoğu dernek için olduğu gibi onların derneği için de işleri zorlaştırmış. Kapatılmamış ya da denetleme geçirmemişler ama fazla sayıda resmî işle ilgilenmek zorunda kalmaktan biraz korkmuş Doğan.

Zira o, çoğu evrak işiyle kendisi ilgilenmek zorunda kalan bir başkan.

‘Üç partiyle de görüştük’

Bedelli Askerlik Platformu, 81 ilde de temsilcisi olan bir örgütlenme gibi çalışıyor. Elleri kolları da çok kısa sayılmaz, şöyle anlatıyor: “Ben başkanım ama herkes sahada. Elazığ’da biri var ve bir siyasinin orada olduğunu gördük diyelim sosyal medyadan, hemen diyoruz ki ‘Ver bizim mektubu!’ Veriyorlar”.

Ekip, Meclis’le de görüşmeler yapıyor. Ekim ayında Milli Savunma Komisyonu üyeleriyle görüşmek üzere Ankara’ya gitmişler. Komisyon 15 AKP, 6 CHP, 3 HDP ve 2 de MHP’li üyeden oluşuyor. Doğan, AKP, CHP ve MHP ile görüştüklerini anlatmaya başlarken soruyorum: “HDP üyeleri?”

Biraz şaşırıp duraksıyor ve anlatmaya devam ediyor; “HDP ile görüşemedik. Zaten yoktular diye… Rastlamadık yani orada. Biz gittik plansız, kimi gördüysek görüştük. Bize yakın, sosyal medyada en azından bizi konuşan, basından bizi bilenlere gidelim dedik, üç partiyle de görüştük böylece. Bir tek CHP’li bir üye görüşmek istemedi bizimle, ‘Parası olan var olmayan var ve şu an genel başkanımızın da oğlu askerde’ dedi. Ama oğlu 36 yaşında, ne yapabiliyor merak ediyorum. Ayrıca döndüğünde iş bulma gibi bir derdi de olmayacak. Biz öyle değiliz. Özel sektörden çıktın mı, bir daha dönemezsin, kim alacak seni 6 ay sonra işe?”

Ferhat Doğan’a bedelli askerliğin vurmaması biraz trajikomik: “2014’teki bedelli söylentileri hepimizi beklentiye soktu, biz de planlarımızı o yönde yaptık. Askere gitmeyelim o zaman, belki çıkar, dedik. Evlendik, yuvamızı kurduk, işimizi düzene soktuk. Tak çıktı. Kaça çıktı? Bize değil, 87 doğumlulara. Yaş bize vurmadı, bir hafta sonra komisyonda, 87’lilerin üzerine bir de ‘1 Ocak 88’lileri alıyoruz’ dediler.”

Bir hafta sonra tek güne özel alınan kararın biraz eğreti durduğunu söylüyorum, katılıyor, gülüyor; “Orada birileri girdi potaya ama işte biz çok karışmadık, dedik ki her ülkede, her yerde işler böyle yürüyor bazen. O zaman baktık ki mağdur bir yeni kitle oluştu, yeni bir bedelli için çalışmaya karar verdik. Ama tabii gündem cehennem gibi, yani her şey yanıyor şu an ve bize sıra gelmiyor.”

O dönemin haberlerini karıştırdığımızda ise 1 Ocak 1988 tarihinde doğan bir futbolcunun ismi göze çarpıyor. Hatta arkadaşlarına bedelli vurup o bir gün ile kaçırınca pek çok yerde bu haliyle haber olmuş.

Sorunun temeli Askerlik Kanunu

Sorunun asıl kaynağı Askerlik Kanunu gibi gözüküyor. 1111 sayılı bu kanun 1927 yılında kabul edilmiş ve zaman içinde üzerinde yamalar yapılmış. Aynı yıl içinde yapılan, Türkiye’nin ilk nüfus sayımına göre ise bu topraklarda yaşayan toplam 13 milyon 649 bin 945 kişi var, bunların 6 milyon 584 bin 404’ü erkek. Bugün 79 milyon 814 bin 871 kişi, bu rakamın 40 milyon 43 bin 650’si erkek.

Doğan, “O zamanki sanayi, çalışma, ihtiyaçla, ordu yapısı, savaş yapısı, ekonomisiyle bu zaman aynı değil. O zaman kurma kollu silahla savaşılıyordu, taş atılıyordu, sopayla girişiliyordu. Şimdiye bakın, bir S-400 füzesi atıyorsun düğmeye basıp” diyor. “Bahsi geçen silahlar savaşın ‘göğüs göğüse çatışmak’ fikrini de değiştiriyor” diyorum, “Evet. Bu vicdani retçilerin tartışabileceği bir konu ama dedim ya biz amatörüz.”

Doğan’a göre, Milli Savunma Bakanlığı bu konu hakkındaki gerçek rakamları hiçbir zaman açıklamayacak, çünkü irade kurup askere alma görevi olan bir kurumdan söz ediyoruz. Ama 2017 Şubat’ta o zamanın bakanı, şimdinin Başbakan Yardımcısı Fikri Işık canlı yayında gelen soruya, 450 bin bakaya olduğu bilgisini vermiş. Doğan “Bu rakamın daha yukarda olduğunu tahmin ediyoruz. Çünkü yoklama kaçakları da var” diyor. Son rakam olarak bedelli askerlik bekleyen üç milyon kişi olduğu görüşünde.

Özel sektör çalışanları iş yerlerine gönderilen askere çağırma tebligatları nedeniyle atılmaya başlamış, bu süreçte de pek çok insan işsiz kalmış. Oluşan ciddi tepki üzerine, çalışma geri çekilmiş. “Bu durumda bedelli parasını nasıl ödemeyi planlıyorsunuz?” sorusuna yanıt şu; “Ölümü gördük, biz sıtmaya razıyız. Kredi çeker öderiz ama işimiz elimizde kalır en azından.”

Doğan başkanlık yolunda üç telefon eskitmiş, zira bir tek mesai saatlerinde elinden düşürüyor. Mesai demişken, hayatını ikiye bölüyor. Para kazandığı mesai ve ‘Bedelli Askerlik Platformu’. Onun tabirine göre durumdan en çok eşi bıkmış. “Git, altı ay içinde çöz bu işi gel” diyormuş ama Doğan’a göre olaylar öyle gelişmiyor.

Kendisi ardındaki kalabalığın da sorumluluğunu taşıdığını düşünüyor: “Bırakırsam uzun yıllar boyu bu işin vicdani yükünü de taşırım.”

Platformla ilgili en çok zorlandığı zamanlardan biri darbe girişimi gecesi, diğeri ise annesini kaybettiği zaman olmuş. Onu kaybettikten sonra ambulansta ‘eşbaşkan’ olan arkadaşına mesajla şöyle yazmış: “Annemin kalbi şu an durdu, siz arkadaşlara açıklama yapın, ben yokum”.

Üç gün sonra geri dönmüş ama rahatsız olmuş, “Acınızı da yaşamak istiyorsunuz” diyor ve ekliyor: “Saçlarımsa yakında tamamen beyazlayacak bence, üç yılda büyük kısmına kırlar düştü.”

Peki ama neden?

İnsanların askere gitmek istememesinin en büyük nedeninin geçim ve iş/borç bırakamama dışında ne olduğunu sorduğumuzda “Hastalık” diyor. Hastalık ve geçim derdi dışında bir gerekçe ile askere gitmek istemeyen yok mu? Orasını Başkan Bey bilmiyor. “Korku?” diyorum örneğin, onu da bilmediğini söylüyor. En azından üç yıl boyunca hiç kimse ona “Korkuyorum” dememiş.

Wikipedia’da kısıtlı bir silahlı kuvveti olmayan ülkeler listesi var, en az yedi yıldan beri gözüm/aklım arada o listeye kayar (wikipedia kapansa bile, ‘kıps’). Sayıları 24’le sınırlı ve çoğu gerektiğinde bir başka ülkenin ordusunun koruması altında. Bazılarının silahı olmayan polis kuvvetleri var, bazılarında o da yok. Çoğu bir başka ülkenin sömürgesi ve okyanus ülkesi.

Aklımdan bunlar geçerken platformun militarizm ile ilişkisini az çok anlıyor, ‘Afrin operasyonu’yla da Türkiye’nin fabrika ayarlarına dönüşünü izliyorum. Ve “Sahi” diyorum, “Bir S-400 füzesi kaç sivili öldürüyor durup dururken?”

Ama neyse ki günümüzde atasözleri güncelleniyor; belli ki her Türk o kadar da asker doğmuyor.

Kaynak: Diken

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org