Askeri vesayet özlediği günlere geri döndü – Gökhan Soysal*

Sanırsınız ki yıllardan beri on binlerce insan ölmemiş! Sanırsınız ki neredeyse her gün ordudan ‘intihar haberleri’ gelmiyor! Sanırsınız ki silahlardan mermi değil de gül geliyor ki ormanlar, ormanlarda yaşayan canlılar yangınlara kurban gitmiyor! Sanırsınız ki Roboski Katliamı hiç olmamış!

Genel seçimlerde sistemin milli iradeden saymadığı oyların baraj altı kalmasıyla yıllardır alıştıklarının tersine tek başına iktidar olamayan, istediği oyu alamayan partinin ‘sözde’ genel başkanı açıklamasında “Evlatlarımızı da kendimizi de feda etmeye hazırız” diyebiliyor. Oy kaybına dayanamayan iktidar, ölüm haberlerinin gelmeye devam edeceğini söylüyor açık açık. Aylardan yıllardan beri müzakere masasına oturduklarına da fırsat buldukları her yerde terörist diyerek üstelik. Ve bu açıklamayı da akıllara zarar bir şekilde ‘Teröre Karşı Sivil İnisiyatif’ buluşmasında yapıyor. Sanıyorum başkomutan ondan yönetimdeki tüm rollerini alınca kendisini sivil zannetmeye başladı genel başkanı.

Yıllardır askeri vesayetle mücadele ettiğini iddia eden parti, orduyu kendisine zararlı olmaktan çıkarınca doğal olarak askeri vesayetin bittiğini düşünmüş olmalı. Asıl askeri vesayet toplumun üzerinde. Bunu her gün GBT baskılarıyla, militarist söylemlerle yaşadığımız yetmiyormuş gibi Genelkurmay Başkanlığı nerden aldığını anlamadığım yetkiyle bunu yeniden gözümüzün içine sokuyor. O da kendini sivil inisiyatif sanıyor olabilir bir yerde. Türkiye’de normal.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne göre birçok vatandaş gönüllü olarak askere alınmayı istiyormuş. Genelkurmay Başkanlığı kendinden bu kadar eminse vicdani ret hakkının Türkiye’de de işler hale gelmesi önündeki baskısını kaldırsın.

Bugünkü duruma nasıl geldiğimiz anlaşılmak isteniyorsa açıklamanın 3. maddesi hizmeti ayağınıza getirdi: “Türk Silahlı Kuvvetleri; bünyesinde bulundurduğu kahraman personeli ile milletimizin huzur ve güvenliğini temin etmek için terör örgütleri ile mücadele kapsamında kendisine verilen her türlü görevi bugüne kadar başarı ile yerine getirmiş, bundan sonra da tarihine ve kendisine yakışır bir şekilde yerine getirebilecek güçtedir.”

Bunu tekrar okuduktan sonra insan kendisinde bir şeyleri anlatmak isteyecek güç dahi bulamıyor. Vicdan özgürlüğünü kullanıp zorla silah altına alınmaya karşı çıkanlara “vatan haini” gözüyle bakılan bu militarist sistemin en büyük çarkı olan ordu kahramanlık destanları yazmaya devam ediyor. Askere gitmek istemeyenler hakkında da bir açıklama yapma zahmetinde bulunur mu TSK? TSK’nin şu zamana kadar bir açıklaması var mı bu yönde? Kendisini söz konusu açıklamayı yapacak yetkiyi nereden alıyor? Durun tahmin edeyim: milletten!

Sanırsınız ki yıllardan beri on binlerce insan ölmemiş! Sanırsınız ki neredeyse her gün ordudan ‘intihar haberleri’ gelmiyor! Sanırsınız ki silahlardan mermi değil de gül geliyor ki ormanlar, ormanlarda yaşayan canlılar yangınlara kurban gitmiyor! Sanırsınız ki Roboski Katliamı hiç olmamış! Sanırsınız onca teknolojik savaş aletlerine, onca paralara, onca istihbaratlarına, coğrafyayı avuçlarının içi gibi bilen onca personellerine sahip değiller de Roboski Katliamı başkasının eseri!

Kim terörist efendiler kim? Savaş uçaklarıyla vurulan çocuklar mı?

Milletinizin huzur ve güvenliği onlarca çocuğun, çocuk yaştaki insanın ölümüyle mi sağlanıyor! Vatan böyle mi sağ oluyor? İnsanlar ölmezse vatan sağ olmuyor mu? Yıllardan beri kendisine verilen her görevi… diye başlayan cümleyi kurmayı iyi biliyorlar aynen kendi kendilerine görev vererek darbe yaptıkları gibi.

Askeri vesayet özlediği günlere geri döndü. Bugün kendisini eskiden olduğu gibi gazete manşetlerinde bulabilir.

* Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org