Shalom–Salaam–Peace Belgesel Film Gösterimi ve Tartışma (14 Aralık, 19.00, Beyoğlu/İST)
Vicdani retçi Sahar Vardi’nin tanıklıklarına odaklanan belgesel Gösterimi / İHD İstanbul Şubesi Vicdani Ret Komisyonu
Vicdani retçi Sahar Vardi’nin tanıklıklarına odaklanan belgesel Gösterimi / İHD İstanbul Şubesi Vicdani Ret Komisyonu
işleme alınan proje, paralı askerlik faaliyetinin, savunmasız gençlerin “öldürülecek mal” haline geldiği çağdaş bir insan ticareti biçimi olduğunu savunan Cumhurbaşkanı Gustavo Petro hükümetinin önceliği haline geldi
NATO’yu genişletme misyonundan ve Avrupa içi meselelere karışmaktan vazgeçiyorum, diyen Washington, önceliği Batı Yarımkürenin toparlanmasına verirken, külfetini Müttefiklerine ödeteceği yeni mekanizmalar planlıyor
5 Aralık eylemleri, yalnızca bir gün sürecek bir grev değil; aynı zamanda gençliğin ve akademinin sesini ve politik iradesini duyurma girişimi.
Sermayenin ve teknolojik elitin gereksinimleri ideolojik eğilimleri, militarist dönüşümü hızlandırıyor. Ancak vatandaşların büyük çoğunluğu savaş istemiyor.
Samsun’un da aralarında bulunduğu yedi farklı şehirde eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek olan Uluslararası Savaş Karşıtı Film Festivali, savaşın gölgesindeki coğrafyaların hikayelerini sinemayla görünür kılmayı hedefliyor
vicdani ret Avrupa’da güçlü bir iltica gerekçesi olabilir; ancak bunun için kişinin gerçekten vicdani retçi olması, bunu tutarlı biçimde kanıtlayabilmesi ve Türkiye’de karşılaşacağı baskı ve yaptırımları ortaya koyması gerektiği açıklamaya çalışıyorum.
SIPRI raporuna göre Türkiye’den Aselsan, TUSAŞ, Baykar, Roketsan ve MKE dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında yer alıyor. Geçen yıl Türk şirketleri arasında yalnızca İHA üreticisi Baykar’ın gelirleri azaldı.
Seferberliğe gitmeyi reddettiği gerekçesiyle askeri mahkemede yargılanmaya başlayan Hasan Rahvancıoğlu, hikayesini YENİDÜZEN’e anlattı, “Bana her gün yediğim, içtiğim insanları öldürmeyi mi öğreteceksiniz?” diye sordu…
Fransa ve Almanya’nın Rusya–Ukrayna savaşını gerekçe göstererek zorunlu askerliği yeniden gündeme taşımaları, aslında savaşın gölgesinde toplumsal rızanın yeniden şekillendirilmesi çabasını bir kez daha açığa çıkarıyor. Avrupa’da yükselen bu yeni militarist dalgaya karşı en güçlü yanıt, “ulusal güvenlik” adına normalleştirilen otoriterleşme eğilimlerini ifşa eden ve toplumların kendi barışçı öz-savunma biçimlerini geliştirmesini savunan kolektif bir antimilitarist politik hattın kurulmasıdır.