Maurice Montet’in, Paris’teki “Pasifist Birlik” (Union Pacifiste)’in bülteninde çıkan, İstanbuldaki EBCO toplantısı üzerine yazdığı bir yazıyı Abdullah Bilen’in çevirisiyle sizlere sunuyoruz.
Avrupa Vicdani Ret Bürosu (BEOC) Türk Vicdani Retçilerin Derneği’nin (VR-DER) davetlisi olarak 10 ve 11 Ekim’de İstanbul’da toplandı. 2013 yılında kurulan bu dernek Türkiye’de vicdani ret hakkının tanınmasını isteyen bir çok farklı gruptan retçiyi bir araya getiriyor.
Ulusal ve uluslararası bir çok protestonun ardından Türk vicdani retçiler artık ne dövülüyorlar ne de kışlaya gönderiliyorlar fakat sivil mahkemelerde de yargılanabiliyorlar. Bilgilerimize göre bugün hapiste olan biri yok. Bununla birlikte, kimileri bu durumu özgürken « sivil ölüm » olarak tarif ediyor. Hatırlarsak eğer vicdani retçilerin durumu Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilmesi için yerine getirmesi zorunlu olan temel konulardan biri.
Basın Konferansı
EBCO, Avrupa’daki vicdani retçilerin durumu hakkındaki yıllık raporunu VR-DER derneği ile birlikte 10 Ekim’de, üçte biri kadın, beşte biri Türk olmayan Avrupalının bulunduğu yaklaşık elli kişinin katıldığı basın konferansında sundu. VR-DER başkanı ve EBCO başkanı derneklerini ve konferansın amacını sundular, daha sonra uzmanlarımız raporlarını açıklandılar.
Hemen sonra söz hakkı vicdani retçilere, VR-DER avukatına, İstanbul İnsan Hakları Derneği Başkanı’na, hapiste olduğu sürede savunmasını yaptığımız vicdani retçi Mehmet Tarhan’a, hem direnme hakkını kullanmak isteyen anti-militarist kadınlara, gazeteci ve yazarlara hem de halkın demokrasi partisinden bir milletvekiline bile verildi.
Birçoğu için, söz konusu olan sadece askerlik değil aynı zamanda toplumun militaristleştirilmesine karşı olmak. Şiddet kültürüne karşı, birlikte yaşama kültürünü geliştirmek ve barış sürecini ilerletmek gerekiyor.
Eylem
Basın konferansının çıkışında İstiklal Caddesi’nde eylemimizi yaptık. Flamalarda yazılanlar: “Avrupa Vicdani Ret Bürosu’nun 2014 Raporunun sunumu”, “Kobane Yaşamdır, Yaşam İçin Reddediyoruz”, “Biz kaçak değiliz, Vicdani Retçiyiz”.
Açıklama: Buradaki Türk arkadaşların hareketlerini asilik olarak görmemeli, onların amacı sadece vicdani ret statüsünü almaya çalışmak
Çevik kuvvet polisleri elli metre uzağımızda karışmadan bizi gözlemliyorlardı ve Kürtlerin de desteklediği önemli bir eylem için bekliyorlardı.
Ertesi gün, aynı yerde elinde yakınlarının fotoğraflarını taşıyan, kayıp yakını annelerinin eylemine desteğe gittik. Aileler toplum desteğinden uzak ve umutsuzluklarıyla yalnız bırakılmış. Bir çok anne onlarla birlikte olduğumuz için bizlere teşekkür ettiler.
Genel Toplantı
Avrupa Vicdani Retçiler Bürosu’nun genel toplantısı 11 Ekim’de şiddetsiz bir İstanbul için bir araya geldi. Almanya, Belçika, Kuzey ve Güney Kıbrıs, Fransa, Yunanistan, İngiltere, İsviçre ve Türkiye’den üyeler katıldı. Gündemde, Avrupa’daki vicdani retçilerin durumu hakkındaki yıllık raporumuzun kullanımı, iltica etmek isteyen retçileri savunma ve ordu içerisinde zorunlu askerlik görevine karşı çıkış vardı. Uzun soluklu fakat verimli bir çalışma için ilişkilerimiz Avrupa Parlamentosu, insan hakları Avrupa komisyonu, Avrupa Konseyi Gençlik Formu ve İnsan Hakları Komisyonu’yla (UNO) ilerlemeye devam ediyor.
Yunanistan’da süreçler ağır şekilde yasalara, kanunlara saygısızlık içerisinde ilerliyor, dini inançlarından dolayı reddedenlerin durumlarını kabul etmeden daha da zorlaşıyor.
Güney Kıbrıs’ta 2011’in yeni yasası yürürlükte. Silahsız askerlik hakkı var fakat sosyal bir hizmet yapma hakkı tıbbi nedenlerden dolayı hala kabul edilmiyor. Fakat kamu hizmeti yaparak da mümkün. Bir çok yedek asker de retlerini açıkladı.
Kuzey Kıbrıs’ta, yedek asker adayı arkadaşımız Murat Kanatlı’nın vicdani reddinin tanınması için yapılan başvurusu yüksek askeri mahkeme tarafından reddedildi. Diğer süreçler gizli ilticalar ile gecikmeli olarak duyuruldu. 1993’ten beri 14 vicdani retçi retlerini açıkladı.
Ukrayna’da zorunlu askerlik askıda bekliyordu fakat savaştan sonra tekrar yürürlüğe sokuldu.
Rusya’da sivil hizmet nispeten iyi çalışıyor fakat dernekler için zor şartlar devam ediyor. İnsan hakları dernekleri Ukrayna’daki çatışmalardan beri gittikçe azalıyor.
2007’de İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Türkiye’deki ilk vicdani ret konulu birinci uluslararası konferansa katılmıştık. Başarılı geçmişti, biz daha iyisi için umutluyduk, fakat bu şuan için gerçekleşmedi. En azından, vicdani ret sorunu herkesin içinde açıkça tartışılmıştı. Umuyoruz ki bu ikinci uluslararası eylemimiz, ülkelerinde öldürülen ilticacıların haklarının ilerlemesine ve tanınmasına katkı sunar. Fakat Suriye ve Irak sınırındaki savaş durumu barışı ve insan haklarını geliştirecek bir savaş değil. Cesur Türk arkadaşlarımız kendi istekleri için hala içe kapalılar.
Maurice Montet
**
Yazının orjinali
L e B E O C à I s t a n b u l
Le Bureau européen
de l’objection de conscience
s’est réuni les 10 et 11 octobre
à Istanbul, à l’invitation de
l’Association des objecteurs
turcs (VR-DER). Cette asso cia –
tion, née en 2013, regroupe
tous les réfractaires
de plusieurs tendances qui
demandent la reconnaissance
du droit à l’objection
de conscience en Turquie.
À LA SUITE de nombreuses protestations nationales et internationales, les objecteurs turcs ne sont plus battus ni envoyés dans des casernes, mais relèvent d’une juridiction civile. À notre connaissance, il n’y en a pas en prison aujourd’hui. Cependant, certains, en liberté, connaissent une « mort civile ». Rappelons qu’un statut pour les objecteurs fait partie des points obligés pour permettre l’entrée de la Turquie au Parlement européen.
Conférence de presse
Le BEOC a présenté son rapport annuel sur la situation de l’objection de conscience en Europe, le 10 octobre, avec l’association turque VR-DER lors d’une conférence de presse qui a réuni une cinquantaine de personnes, dont un tiers de femmes et un cinquième d’Européens non turcs. La présidente de VR-DER et le président du BEOC ont présenté ces associations et l’objet de la conférence, puis un de nos experts a exposé le rapport. La parole a été donnée ensuite à des objecteurs, à l’avocat de VR-DER, au président de la section d’Istanbul de l’Association des droits de l’homme, à Mehmet Tarhan, objecteur que nous avions sou tenu lorsqu’il était en prison, aux femmes antimilitaristes qui demandent le droit de résister, à des journalistes et écrivains, ainsi qu’à un député du Parti démocrate du peuple.
Pour beaucoup, il ne s’agit pas seulement d’une objection au service militaire, mais aussi à la militarisation de la société. Face à la culture de violence, il faut développer une culture du vivre ensemble et impulser un processus de paix.
Manifestations
À l’issue de la conférence de presse, nous avons manifesté dans la rue Istiqlal (Indépendance), grande rue piétonne, à quelques centaines de mètres de la place Taxim. Les banderoles affirmaient : « Présentation du rapport 2014 du Bureau européen de l’objection de conscience »,
« Kobane est la vie, nous objectons pour la vie », «Nous ne sommes pas des insoumis, Nous sommes des objecteurs de conscience ».
Précision : il ne faut voir là aucun mépris pour les insoumis, nos amis turcs espèrent – en se démarquant comme objecteurs – obtenir prioritairement le statut d’OC.
Les policiers en tenue de combat nous observaient à une cinquantaine de mètres, sans intervenir, ils attendaient une manif plus importante avec des Kurdes. Le lendemain, nous sommes allés au même endroit renforcer la manifestation des mères de disparus, présentant les photos de leurs proches, victimes des milices. Ces familles ont été abandonnées à leur désespoir, sans aucune prise en compte par les pouvoirs publics. Plusieurs mères nous ont chaleureusement remerciés d’être présents avec elles.
Assemblée générale
L’AG du BEOC s’est tenue le 11 octobre
au Centre pour la non-violence d’Istanbul. Elle rassemblait des membres venus d’Allemagne, de Belgique, de Chypre Nord, de Chypre Sud, de France, de Grèce, du Royaume-Uni, de Suisse et de Turquie. À l’ordre du jour l’utilisation de notre rapport annuel sur la situation de l’objection de conscience en Europe, le soutien aux objecteurs demandeurs d’asile, l’objection dans les groupes armés irréguliers. Pour un travail de longue haleine, mais efficace, nos relations se poursuivent avec le Parlement européen, la Commission européenne des droits de l’homme, le
Forum européen de la jeunesse du Conseil de l’Europe, et la Commission des droits de l’homme de l’ONU.
En Grèce, les procès se poursuivent,
et le non-respect de la loi, en n’accordant le statut aux objecteurs que pour convictions religieuses, rend la situation de nouveau difficile.
À Chypre Sud, la nouvelle loi de 2011
est en vigueur. Le droit de faire un service militaire non armé perdure, mais le droit de faire un service social alternatif n’est, en fait, plus accordé qu’aux réformés pour raisons médicales. Celui-ci s’effectue dans des services publics. Plusieurs réservistes se sont aussi déclarés objecteurs.
À Chypre Nord, la haute cour militaire
vient de rejeter la demande de reconnaissance d’objection de notre ami réserviste Murat Kanatli. D’autres procès sont annoncés pour des refus ultérieurs. Depuis 1993, quatorze appelés se sont déclarés objecteurs.
En Ukraine, la conscription avait été
suspendue, mais elle a été remise en
vigueur depuis la guerre.
En Russie, le service civil marche relativement bien, mais les conditions restent difficiles pour les associations. L’Association des droits de l’homme est de plus en plus sollicitée depuis le conflit en Ukraine.
En 2007, nous avions participé à la première conférence sur l’objection de conscience en Turquie, à l’université Bilgi d’Istanbul. Elle avait été un succès, mais nous espérions des suites favorables, ce qui n’a pas été le cas. Au moins, la question de l’objection avait été publiquement posée. Souhaitons que cette deuxième vague d’actions internationales permette une avancée pour la reconnaissance du droit au refus de tuer dans ce pays. Mais la situation de guerre aux frontières avec la Syrie et l’Irak n’est guère propice à une avancée des droits de l’homme et de la paix. Nos courageux amis turcs restent cependant fermes sur leurs engagements.
Maurice Montet