2013 27 Ocak-Bora ŞAHİNKARA (Vicdani reddini açıkladığını sitemize email atarak açıkladı.)
Her hastalıklı döngüde elbet kuklalar ve kuklacılar vardır. Sadece göz değil, akıl da boyayan illüzyon gösterileri tasarlarlar kuklacılar. Kolay algılananı alkışlatmak çok basittir. Kafiyelerle süslenen cümlelere ritm tutmak çok kolaydır makineleşmiş kitlelere.. Oya gibi işlenen bir toplum mühendisliği sonrası öyle bir ritm tutar ki kıvama gelen kitle; çok sesli bir bando ritmi duyulur ülkenin dört bir yanında. Bu yüksek sesli bando ritminin arasında bazı insan sesleri zar zor duyulur. Büyük korku bulutları yaratılır; önündeki davula içinden gelmeyerek vuran, vuruyormuş gibi yapan büyük bir kitle de vardır bando ritmini tutanlar içerisinde. Ancak şimdilik sayısı çok az olan bir kitle önüne doğduğu andan itibaren konulmuş ve zamanı geldiğinde vurması emredilen davula vurmaz ve bağırır milyonlarca ritm tutan kuklaya cesaretle: “Bunu yapmamayı tercih edebiliriz!”, “Ben bunu yapmak için doğmadım!”, “Bu en temel insanlık hakkı!. Ekmek gibi!.. Su gibi!..”, “Benim böyle bir borcum yok!”, “Benim böyle bir becerim yok!”, “Benim böyle bir merakım yok!”, “Benim öyle bir kalbim yok!”..
Milyonlarca kukla, aralarındaki birkaç ‘çıkıntı’dan nefret eder. Aralarındaki hala insanca atan birkaç kalbi de bıçaklamak veya makineleştirmek isterler. Kuklacıların görevlendirilmiş sadık neferleri gibi isyancılara psikolojik baskı yapma görevlerini yerine getirirler. Kitleler için ustaca kurgulanmış illüzyon yeteneğine sahip olmak kuklacıların esas işidir aslında. Öyle masallar anlatırlar ki; komşumuz, annemiz, babamız, kardeşimiz, arkadaşımız onların ağzı-dili olur. Öyle bir kukla ordusu meydana getirirler ki; en insani argümanlara militarist, milliyetçi, seksist, homofobik cümlelerle karşı çıktığının farkında değildir bu kukla ordusu. Bu öyle illüzyon, bu öyle bir baskı, öyle bir tutum ki; sanırsın onlar en temel insan hakkını savunuyor, bahsi geçen ‘çıkıntı’lar da insan öldürmek istiyor.
Ne hikmetse bazıları bebek doğar, nedense bazıları çıplak doğar, bazıları ‘insan’ doğar. Bazıları korku gösterisine kanmayacaktır, masallara inanmayacaktır. Kuklacılar masal anlatmaya devam ettikçe, en temel insanlık görevini yapacaktır bazıları; iyi ve doğru bir insan olmaya çalışacaktır yani. Ve susmayacaktır! Gerçekleri anlatmak olacaktır onların da görevi. “Gerçek hayat böyle” diye kandırılan kuklalara anlatacaklardır yorulmadan, emekleriyle yaptıkları yolun nereye varacağından emin olarak. Esas gerçekçiliğin ne olduğundan bahsedecektir. Esas gerçekçiliğin hayalperest bir çocuk olmaktan geçtiğine inanacaklar ve çocuk olacaklar! Zira kendine ‘Akıllıyım’ diyen büyüklerin işidir feleğin çemberinden geçmek; oysa feleğin çemberine çomak sokmaktır esas marifet. Bu çocukların sayısı çoğalıyor gördüğünüz gibi! Çoğalmaya devam edecek! Ve bu çocuklar güzel günler görecek!
***
Egemenlerin en önemli insan yontma araçlarından biri olarak kullandığı ‘ordu’nun bir parçası olmayı reddediyorum. Zorunlu askerliği, ordudaki insan haklarına aykırı olan her hareketi reddediyorum. Aynı zamanda ordunun yapısında bulunan ve dayatılan erkliği, seksistliği, homofobikliği de ayrıca altını çizerek reddediyorum. En temel insan haklarından biri olan vicdani ret hakkının savunucusu olduğumu ve bu hakkımı kullandığımı bildiririm.
Bora ŞAHİNKARA
27.01.2013
Bora ŞAHİNKARA, 18.06.2012 tarihli açıklamasında “En temel insan haklarından biri olan vicdani ret hakkının savunucusu olduğumu ve gerektiği zamanlarda bu hakkımı kullanacağımı bildiririm.” dediği için metin sitemizde yayınlanmış ancak listelerde yer almamıştı.
Ancak, söz konusu muğlaklığı daha sonra fark etmiş yeni bir mail atarak bizden gerekli düzeltmeyi yapmamızı istemiştir.
Bizler de son haliyle tekrar yayınlayıp, listeye ekledik.
